BIST 9.506
DOLAR 32,49
EURO 34,74
ALTIN 2.490,21

Şerefsiz koalisyon

MHP Lideri D. Bahçeli’nin “şerefsiz” tabiri epey konuşuldu. Kendi seçmenine yönelik bu yakıştırma sayesinde HDP, bir süre, tahkir ve tezyife uğramış mazlum rolü oynadı ve ortalama seçmenin merhamet duygularına mazhar oldu.

MHP Lideri D. Bahçeli’nin “şerefsiz” tabiri epey konuşuldu. Kendi seçmenine yönelik bu yakıştırma sayesinde HDP, bir süre, tahkir ve tezyife uğramış mazlum rolü oynadı ve ortalama seçmenin merhamet duygularına mazhar oldu. Çok meşhur bir gazeteci, “yalım, viskim ve HDP’ye verilen oyum” diye yazılar yazdı. Hakikaten, boğazdaki yalısının terasından, elindeki kristal bardaktaki viskisiyle, “proleter edebiyatı” yapan, bu ucube beyinleri oldum olası anlamamışımdır. Yılmaz Güney’in meşhur filmindeki can alıcı soru gibi, yediği ekmeğin fiyatını bile bilmeyen, hayatları boyunca anlatacakları tek bir hikayeleri olmamış bu mirasyedi müstekbirler, ekmek parası için kendisini paralayan müstezafların halet-i ruhiyesini nereden biliyor da, onlar adına methiyeler düzmeye kalkıyor. Anlayan varsa söylesin.
      
Bahçeli’nin sarf ettiği lafzın haddi aşmış olduğu ortada. Ama sonradan “kem-küm”le açıklandığı gibi kasıt şuydu: “Fildişi kulelerinde keyif süren sözde aydınlar, HDP’nin içinde yer aldığı CHP’li koalisyonu MHP’nin engellediğine işaret ederek, MHP’yi bozgunculuk ve cehaletle yaftalamaktalar. MHP ile HDP’nin varlık sebebinden habersiz bu az gelişmiş beyinlerin küstah vaazları şerefsizliktir”.

Topu Taça Atmak

Şu ara, koalisyon meselesi ile ilgili olarak sanki, herkesin, “topu taça atma”sı işine geliyor. 
CHP, iktidar nimetlerinden nemalanmak istiyor, partneri AK parti olması pahasına. Seçim sürecinde alabildiğine çirkinleşen siyasal dili Kılıçdaroğlu yuttu. Çünkü genel başkanlık koltuğu bile koalisyon ipliğine bağlı. Uluslararası bazı mihraklarla onların yerli aygıtları ne kadar pompalarsa pompalasın, mevcut şartlar, CHP’nin içinde bulunacağı bir koalisyona şu anda müsait değil. Bunun en öncelikli engeli, parti içindeki bazı dinamikler.
 
MHP, baştan beri koalisyonlara kapıyı kapattı. Seçmenlerinin bir kısmı serzenişte. Ama MHP’nin şu andaki kadrosu, koalisyon ortağı olmanın bedelini çok iyi biliyor. Rahmetli Türkeş, bir iki istisna dışında, siyaset hayatı boyunca, hükümet ortağı olmayı parti menfaatlerine uygun bulmamıştı. Ama iktidarı yönlendirmenin yollarını biliyordu. Şu andaki MHP’nin öyle bir şansı yok. Benim kanaatim, içerdeki bazı özel odaklarla, uluslararası camia bu denli karşı çıkmasaydı, MHP’nin AK Parti ile bir koalisyona olumlu yaklaşacağı yönünde. En azından MHP, AK Parti’nin azınlık hükümetini bazı şartlara bağlı olarak destekleyecektir. Ama kanaatimce, bunun olası uluslararası ve ulusal sonuçları hem MHP’yi hem de AK partiyi tedirgin ediyor. 
 
HDP’nin “iktidar tarağında bezi yok”. Çünkü onun açık ve gizli iki misyonu da buna imkan vermiyor. Açık misyonu, “müzakere”ye aracılık ediyor gibi görünerek siyasal sempati sağlamak ve kendisine görev tevdi edenlere taban oluşturmaktı. İnkar etmeyelim: Çok başarılı oldular ama 7 Haziran’ın “hakiki kaybeden”i olarak bu misyonları ellerinden kayıp gitti. Cami avlusuna bırakılmış bebek gibiler. Lakin cemaatten kimse bu kirli bebeğe sahip çıkmıyor; biraz korkudan, biraz tiksintiden, biraz da cezalandırma isteğinden. 7 Haziran’ın en büyük kaybedeni HDP’nin gizli misyonunu yitirmesi ise daha trajik. Birkaç gün önce, Avrupa’da, bu misyona “biçilmiş kaftan” olduklarını göstermek için, türlü cilvelere giriştiler. İnandırıcı olup olmadıklarını zaman gösterecek. 
 
Gayet açık, masanın amir oyun kurucusu AK Parti. Kartları güçlü, sırtları sağlam. Blöfe ihtiyaçları yok ama anlaşılmaz bir biçimde durumu blöfle idare etmeyi yeğliyorlar. Blöflerden ayyuka çıkanı erken seçim. İma edileni ise “bensiz hükümet olmaz” tezi. İşler normal seyrinde gider de, ikinci etap hükümet kurma görevini –zorunluluk olmamakla birlikte- Kılıçdaroğlu alırsa, muhtemelen, erken seçim hükümetini o kuracaktır. Bu durumda bütün kartların yeniden dağıtılması gerekecektir ki, blöfler de güme gidecektir. 

AK Parti elbette “tarifsiz kederler” içinde. 10 yıldan fazla süren bir iktidarın sonunda hakimiyet kurmuşken, tam da, fetihlerden lale devrine geçmişken gelen bozgun haberi, tahammül edilir gibi değil. Dolayısıyla AK Partilileri hiçbir koalisyon formülü tatmin etmeyecektir. 

Erken seçim de bir muamma. Tek başına iktidar olmanın ön koşulu, Doğu ve Güneydoğu’yu güvenli bir seçim bölgesi haline getirmek. Aksi takdirde seçmen, özgür iradesiyle değil; korku, baskı ve sindirmeye göre oy kullanmak zorunda kalacaktır. Bu da bölgeyi PKK teröründen temizlemekle mümkün. Çok daha önemli başka bazı gerekçelerin yanı sıra, operasyonlarla güvenli seçim bölgeleri oluşturmaya yönelik de neticeler alınmaya başlanmıştı ki, uluslararası güçler köstek oldu. PKK’nın, ISİD ile savaştığına, Türkiye ile sorunlarının olmadığına, terör olaylarının operasyonlara gerekçe oluşturmak isteyen “gladio”nun işi olduğuna, Batı kamuoyunu inandırmaya çalışıyorlar. Bu inanç yaygınlaştığında, Batı camiası, IŞİD’la savaşan PKK ve uzantılarını Türkiye’nin arkadan vurmak suretiyle, IŞİD’i kolladığı kanaatini edinecek ve Türkiye’nin elini kolunu bağlamaya çalışacaktır. Bu durumda da Türkiye muhtemel bir genel seçimde güvenli bir ortam tesis etmekte zorlanacaktır. 

Daha da önemlisi, muhtemel bir genel seçimde AK Parti oylarını bir ya da iki puan arttırsa bile, muhtemelen, milletvekili sayısı düşecek ve sonuçta, şu an sahip olduğu bütün kozları kaybetmiş olarak seçimden çıkacaktır. Zira anlaşılan o ki, HDP’nin oyları % 11’in altına düşse bile, milletvekili sayısı belirgin biçimde azalmayacaktır. Buna karşılık, bazı seçim bölgelerinde, HDP’ye kayan oylar geri döneceği için, CHP oy oranını artırmasa da, milletvekili sayısını arttıracaktır. MHP’nin de oy oranında da ciddi bir değişim olmasa bile, milletvekili sayısı artacaktır. Zira, son olaylar, bazı seçim bölgelerinde, MHP’ye sempati duyan ama AK Parti’ye giden oyların güzergahını MHP’ye yöneltecektir. Çünkü MHP’nin yıllardan beri söylediklerinde haklı olduğunu dair, bazı seçmen kitlelerinde, bir tür suskunluk sarmalı oluşmuş durumda. 

Ayrıca erken seçim ihtimali pek çok milletvekilini tedirgin etmektedir. Bazıları yeniden aday olma şansına sahip olmayabilir. Bazılarının da yeniden aday olmanın maliyetini üstlenme kudreti yok. Pek çoğu da hayallerinin suya düşmesini göğüslemeye hazır değil.

Daha pek çok ayrıntı var ama, AK Parti’nin bir koalisyon hükümeti oluşturmaya mecbur olduğu sonucunu hiçbir ayrıntı değiştirmeyecektir. İlk akla gelen, en az bir yıl süreli ve MHP destekli azınlık hükümeti. Bu mümkün değilse, uluslararası camia ile içerideki borazanlara rağmen, MHP ile koalisyon kurmanın bir yolunu bulmak. CHP ile koalisyon, kim ne derse desin, hem CHP’nin sonudur hem de AK Parti’nin. Lütfen her türlü tavize açık bir lider olan Rahmetli Erbakan’ın MSP’sinin, CHP ile koalisyonunu, iyi niyetle yeniden mercek altına alın. AK Parti - MHP koalisyonu şartlara ve mantığa en uygun görünüyor ama MHP, AK Parti’den beklediği tavizin daha fazlasını kendisi vermeye hazır olmalı. Sonuçta koalisyon,  pazarlıkla oluşan stratejik bir işbirliğidir. Mezara kadar sürecek bir evlilik değil. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve (kişiler kendisini her ne sıfatla kimliklemiş ise, bu olgusal realiteye riayet edilerek) vatandaşlarının menfaatlerinin güvence altına alındığı PAZAR kuruluncaya kadar, bu işbirliği diri ve dinamik tutulmalıdır. Aksi takdirde ekonomide oluşacak bir çukur, herkesi, hepimizi içinde öğütecek kadar amansız olacaktır.