BIST 9.461
DOLAR 32,60
EURO 34,80
ALTIN 2.494,67

“Sayın Cumhurbaşkanım, Allah rızası için sesimizi duyun…”

Kadınların sorunlarını azaltmaktan daha ziyade artırıcı bir etki yapan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı daha ne kadar sessiz kalmaya devam edeceğiz...

“Eşin, ya da çocuğun sebepsiz yere karakola telefon etse, bir baba olarak işin bitti. Hemen 'şiddet' adı altında evden uzaklaştırma alıyorsun. Bir evin çatısını kaldırdığınız zaman o eve; yağmur da dolu da kar da toz da toprak da düşer. Baba evin çatısıdır. Baba evin içerisinden çıktıktan sonra çocuklar sorumsuz hareket eder. O çocuklar terörist de olur, hırsız da olur yankesici de olur. Her şeyi polisiye tedbirlerle halletmek mümkün değildir. İstanbul Sözleşmesine göre 'Kadının beyanı esastır, erkeğin beyanı ise geçersizdir.' Kadın ne kadar yalan beyanda bulunursa o kadar geçerlidir. Adalet Bakanlığı bu konuda para kazanıyormuş. Yani bir kazanç kapısı haline getirmişler. Savaş meydanlarında bileğimizi bükemeyen Avrupa, İstanbul Sözleşmesi’yle aile yapımızı yıkarak zafer elde etmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanı televizyon ekranlarında 'dindar nesil yetiştireceğiz' diyor. Dindar nesil dediği, anne babaya kan kusturan evlatlar mıdır, namaz kılmayan evlatlar mıdır, sabaha kadar internet başında oyunlar oynayan ve anne babasını rahatsız eden evlatlar mıdır, ailenin yıkılmasına sebep olan evlatlar mıdır? Sayın Cumhurbaşkanım biz size bunlar için oy vermedik. Sayın Cumhurbaşkanım, Allah rızası için sesimizi duyun. Sayın Cumhurbaşkanım! İstanbul Sözleşmesinin 'Kadının beyanı esastır, erkeğin beyanı geçersizdir.' saçmalığı neticesinde; şubat ayının soğuğunda, bu soğuk kış günlerinde dışarıda arabada yatıyorum. Size soruyorum, bunun vebali kimedir? Allah rızası için bu konuya eğilin. 'Emri bil maruf nehyi anil münker' vazifesini yerine getirdiğim için bugün bu durumdayım.

İstanbul Sözleşmesi aile mefhumunu yerle bir etmiştir. Bu sözleşme aslında kadınları korumaya yönelik değil, kadınlara yönelik bir zulümdür. Bu sözleşmeyle kadınlar istismar ediliyor, kadınlar da bu kanunu istismar ediyor. Bu İstanbul Sözleşmesini getirerek aileleri perişan ettiğiniz için halk size küstü.

Sayın Cumhurbaşkanım halk olarak sizleri seviyoruz. Nasıl ki bir Müslüman olarak kâfirlere 'one minute' dediyseniz, aile yapımızı yıkmaya çalışan zihniyete de 'one minute' deyin ve bu sıkıntıları ortadan kaldırın. Şu anda 2 milyon erkek evinden uzaklaştırılmıştır. Evlerinden uzaklaştırılmasının neticesinde insanlar çileden çıkıyor, adaleti bulamadığı için kadınlara şiddet 2 katına çıkıyor. Kadına yönelik şiddet, kadınların kanının dökülmesi nasıl ki bir canilikse, bu kanunu (İstanbul Sözleşmesi) çıkarmak ta o kadar caniliktir, İslam düşmanlığıdır. Kadına yönelik şiddeti uygulayanların vebalinin aynısı, bu kanunu çıkaranların boynundadır. Gelin, bundan vazgeçin. Meclise vereceğiniz bir teklifle bu kanunu iptal edeceksiniz ve bu vebalden kurtulacaksınız. Yoksa bu milletin bedduası sizi perişan edecek, Allah'a hesabınız ağır olacak.”

Yukarıdaki sözler çocuklarının kötü alışkanlıklarına karşı çıktığı için eşinin "şiddet uyguluyor" şikâyeti üzerine evden uzaklaştırma cezası alan ve kışın soğuğunda arabada yatmak zorunda kalan Sahip Çetkin’e ait.

Çetkin, aslında bir milletin sesi olmuş.

Çetkin’in yaşadıklarını yaşayan ama sesini duyuramayan erkeklerin sayısı 2 milyona ulaşmış durumda.

Eğer bu konuda tedbir alınmazsa bu sayı her geçen gün daha da artacak.

Tabii ki dağılan ailelerin sayısı da…

Daha önce İstanbul Sözleşmesinin aile üzerindeki dehşetengiz etkisini dile getiren yazılar kaleme almış, bu konuda uyarılarda bulunmuştum.

Çetkin, bu uyarılarımın müşahhas bir örneği. Onun için yaşadıkları ve söyledikleri ayrı bir öneme haiz.

Kadınların sorunlarını azaltmaktan daha ziyade artırıcı bir etki yapan İstanbul Sözleşmesi’ne karşı daha ne kadar sessiz kalmaya devam edeceğiz bilmiyorum ama bu gidişle bir müddet sonra “aile” mefhumuna elveda diyeceğiz gibime geliyor.

Allah muhafaza…

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser