BIST 9.693
DOLAR 32,59
EURO 34,78
ALTIN 2.513,62

‘Sabırlı, paylaşımcı, çözüm odaklı’ örnek rektör kim?!...

Örnek olmak, iz bırakmakla mümkün!...

GÜNCEL/ESENLER BELEDİYESİ-ŞEHİR ZİRVESİ: Esenler Belediyesi, Uluslar arası Şehir ve Sivil Toplum Kuruluşları Zirvesi’ni, Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, yoğun bir programla, 60’a yakın ülkeden katılımla ve büyük bir bütçeyle  gerçekleştirdi. Amaç, “şehir ve insan hayatına yönelik yerel, ulusal ve uluslar arası çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşlarının, benzer alanlarda faaliyet gösteren diğer kuruluşlarla tanışmalarına ve işbirliği geliştirmelerine destek olmak” tı.(M.Tevfik Göksu) Hayırseverlik, yoksulluk, mülteci sorunları, ayrımcılıkla mücadele, kentleşmede STK’ların rolü,            ulaşım, iyi yönetişim, hoşgörü,  sağduyu, çevre duyarlığı, kadın ve sivil toplum, kent mimarisi, kültür-sanat, proje ve fonlar, eşitlik, sorumluluk, v.b. konular  masaya yatırıldı. Zirveye yine Cumhurbaşkanı damga vurdu; ‘Kadim şehirlerin en önemli güzelliği, ana karakterlerini kaybetmeden yeniyi bünyelerinde eritmesi, özlerinden katarak yeniden yoğurmasıdır. İstanbul bu açıdan gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz, ben de bundan sorumluyum. Bizim evlerimiz genişlese de gönüllerimiz daralıyor. Bu çok önemli. Binalarımız yükseldikçe ufkumuz kararıyor. Şehirlerimiz giderek milyonlarca insanın hep birlikte yalnız olduğu yerlere dönüşüyor. Eşyanın hakimiyet kurduğu, bencilliğin arttığı, gösteriş, şatafat ve hamiyetsizliğin yaygınlaştığı bir dönemde yaşıyoruz. Ne yazık ki böyle bir şehir atmosferinde sevgi de merhamet de hoşgörü ve tahammül de giderek azalıyor, adeta insanın kimyası bozuluyor. İnsanı ve tabiatı merkeze almayan hiçbir projenin ne kadar albenili olursa olsun benim gözümde hiçbir değeri yoktur.’(Basından)

Gelelim konumuza…

Son yazılarımda; ‘akademisyenler/rektörler etik olmalı, söylemlerine dikkat etmeli’ dedim ya, paylaşan okurlardan yağmur gibi sorunlar geliyor ve bu akademik dünyaya yakışmıyor.

1987’li yıllarda, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen bir müzik sempozyumunda,  Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen ve Rektör Yardımcısı Prof.Dr. İnal Cem Aşkun’la tanışmıştım. Onların; ‘birbirlerine ve öğretim üyelerine olan yaklaşımı, yemekhanede kendilerine masa ayırmamaları, yemek için kuyruğa girmeleri, mumya müzesini kurmaları, kampüsü doğası ve öğrencileri ile bir bütün olarak görmeleri, sanata destek vermeleri, akademisyenler ile ilişkileri v.b.’  beni etkilemişti…

Y.Büyükerşen’in kuracağı Konservatuara beni istemesi, fakat Eskişehir’in o puslu-sisli ve soğuk havası nedeni ile kabul etmemem, ilişkilerimizi hiçbir zaman bozmadı. Hatta o zamanki dergilerine yazı desteği de vermiştim. Y.Büyükerşen, Belediye Başkanı olarak, yeni bir Eskişehir yarattı… Üniversiteli gençlerin en beğendiği/yaşamaya uygun gördüğü yer Eskişehir oldu ve dünya çapında ‘ödüllü şehir’ ler kervanına katıldı.  Hocama, sağlıklı yıllar diliyoruz.

Uzun yıllar sonra İTÜ’de Prof.Dr. Reşat Baykal rektör olduğunda (R.Baykal hocamda, görevi sırasında şahsıma ve Konservatuara çok destek vermişti.)  Prof.Dr. E.Karahan  hocamla, idari görev nedeniyle tanışmıştım. Toplantılara gelir, sistemin değiştirdiği noktaları güzel anlatır, sorunların çözümüne hemen giderdi. Kanım ısınmıştı, üniversitede çok sevilen ve sayılan bir kişi olmuştu. Hatta Konservatuara dışarıdan atama yapılacakmış dendiğinde, ilk aklıma gelen isimdi.  Sonra birden İTÜ’den Beykent Ün. Rektörlüğü’ne geçti. Müziği sevdiği için, davet  ettiğim konserlere gelirdi, yani  sürekli irtibattaydık.

5 yıl önce, ‘İstanbul Türk Müziği Festivali’ tanıtım kitapçığını basacağını söyleyen iki kurum, son anda vazgeçmişti. Türk müziği festivali olduğu için sponsorumuz yoktu, çok zor durumda kalmıştık, o anda hocam aklıma geldi. Hoş sohbetten sonra; ‘Hocam, bir sorunumuz var, durum böyle böyle, tanıtım kitapçığını bastıramıyoruz’ der demez, ‘hemen bana gönder’ dedi. Ve, beş yıldır da baskı sponsorumuz olarak, önemli bir konuyu, en iyi şekilde halletmekte. Baskı çalışmaları ile, üniversiteye gidip geldiğimde gördüm ki; hocam rektör ama; yine ‘hoca’, önce ‘insan’, ‘kibar’, ‘paylaşımcı’, ‘saygın’, ‘saygılı’,  ‘otoriter’ ve ‘ilkelerden ödün vermiyor.’

İşte; örnek bir ‘Rektör’ dedim...

Bu yazımda, Beykent Üniversitesi Rektörü, Prof.Dr. M.Emin Karahan hocamın görüşlerini, idarecilik özelliklerini kısa cevaplarla paylaşmak istiyorum.                    1/ İTÜ Öğretim üyesiyken, sizi birden Beykent Ün. Rektörü olarak gördük…Bu geçiş kolay oldu mu? Gönlünüz İTÜ’de kaldı mı?

E.Karahan:    İ.T.Ü.Öğretim Üyesi iken, bir anda kendimi Beykent Üniversitesinde buldum. Bu geçiş süreci elbette kolay olmadı. Henüz yaş haddimi doldurmamıştım. Üniversitemi, öğrencilerimi ve yaptığım işi çok seviyordum. Kendimi İ.T.Ü.nün ayrılmaz bir parçası gibi hissediyordum. Şartlar emekli olmamı gerektirdi ve emekli oldum.15 gün emekli olarak kaldım ve Beykent Üniversitesine geçtim. Bu geçiş sürecinde sıkıntıdan vücudumun her yeri kabardı. Daha önce “zona” çıkarmıştım, yoksa zona çıkarabilirdim. İ.T.Ü benim ilk göz ağrım. Bu aidiyet duygumu hiçbir zaman kaybetmedim ve kaybetmem. Geçiş süreci belki zor oldu, ama Beykent Üniversitesine geçtiğim için çok mutluyum. Burada çok güzel şeyler yapma imkanı buldum .İ.T.Ü.de yapma imkanı bulamadığım birçok şeyi Beykent Üniversitesinde yaptım ve çok da başarılı oldum.

 2/ Beykent Ün.kurulduğundan bugüne ne gelişmeler oldu?Şu anda kaç fakülteniz var, kurmayı düşündüğünüz alan var mı?

E.Karahan:    Beykent Üniversitesi 1997 de kuruldu. Ben 2009’ da Beykent Üniversitesine intisap ettim. 3 ay İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanlığı, 9 ay Rektör yardımcılığı yaptım ve 7 yıldır da Rektörlük görevini yapmaktayım. Ben rektörlük görevine başladığımda; 6 Fakülte, 2 Yüksek Okul ve 2 Enstitü, 140 öğretim elemanı ve 8000 öğrencimiz vardı. Bugün Fakülte sayımız 9’a, Yüksekokul sayımız 4’e, öğrenci sayımız 32.000’e, Öğretim Elemanı sayımızda 610’a yükseldi. En büyük Vakıf Üniversitelerinden birisi  haline geldik. Çok aktif ve dinamik bir akademik kadromuz var. 

Gelişen ve değişen Türkiye ve Dünya şartlarına göre, açılması gereken yeni birimlerimizi,(Fakülte/Yüksekokul/Bölüm/Program) açıyoruz. Vakıf Üniversitesinde karar ve uygulama süreci çok hızlı oluyor. Hantallık yok. 

 3/Siz; ağırbaşlı, paylaşımcı, sorunları çözücü ve sağlam bir kişilik olarak tanınıyor ve üniversitede çok seviliyorsunuz? Bu özelliklerinizin başarınızda katkısı konusunda ne dersiniz?

E.Karahan:    Sizin de ifade ettiğiniz gibi; sabırlı, paylaşımcı, çözüm odaklı sağlam bir kişiliğim var. Bunun için seviliyor ve başarılı oluyorum. Diyaloğa çok önem veriyorum. Çalışanlarımıza kurumsal aidiyet duygusu kazandırmaya çalışıyorum. Sıcak bir çalışma atmosferi oluşturmaya gayret ediyorum. Rektörlük-Mütevelli heyet ilişkilerimiz son derecede sağlıklı. Mütevelli Heyetimiz şimdiye kadar hiçbir haklı isteğimizi geri çevirmedi. Sağlıklı olarak büyümeye devam ediyoruz ve edeceğiz. Beykent Üniversitesinin en saygın Üniversitelerimizden birisi olması temel amacımız. Bu amaç uğruna emin adımlarla ilerliyoruz.

4/ Sizin kapınız toplantı dışında hep açık. İsteyen öğretim üyesi-memur rahatlıkla özel sorunlarını sizinle paylaşıyor ve çıkarken sorunları .. Neden?E.Karahan:    Evet benim kapım hep açık. İ.T.Ü de idarecilik yaparken de hep açıktı. Öğrenci ile, idari personel ile ve öğretim elemanı ile arama hiçbir perde koymadım. Herkes istediği zaman gelip benimle görüşebilir. Daha önceden randevu almaya gerek yoktur. Bu uygulama; idare ile öğrenciler ve çalışanlar arasında bir birliktelik oluşturuyor. Ayrıca herşeyi birinci elden kendim dinlemiş oluyorum ve yanılma payını çak aza indiriyorum. Öğrenciler ve çalışanlar da böylece kendilerini yönetime yakın hissediyorlar ve bir bütünün parçaları olduğunu hissediyorlar. Kendilerini ayrıştırmıyorlar. Böylece yekvücut olarak hareket etme imkanı ve duygusu doğuyor. Kapım kapandığı zaman, kendimi sanki yaşam pınarlarım kapanmış ve boğulacakmış gibi hissediyorum. 

 5/ İTÜ Rektör Yardımcısı olarak, sizinle çalışma onuruna kavuşmuştum, bende Konservatuar Müdür yar. İdim. Hep, işte tam rektör olacak insan demiştim. Sanata çok yatkınsınız ve 5 yıldır İstanbul Türk Müziği Günleri/Festivali’ne destek veriyorsunuz..Rektörlerin, sanata yakın olmasının, yönetimde  yararları var mı?

E.Karahan:     İ.T.Ü. de ben Rektör Yardımcısı iken, siz de Konservatuvar Müdür Yardımcısıydınız. Birlikte uyum içerisinde güzel çalışmalar yaptık. Sadece idareciler değil, herkes; sanata, sanatçıya yakın olmalı ve desteklemeli. Sanata yakınlık ve ilgi  herkese ruh zenginliği kazandırır. 

6/Müzik Bölümü ya da Konservatuar kurma düşünceniz var mı?    

E.Karahan:     İleride, yakın gelecekte, inşallah Beykent Üniversitesi’ninde Konservatuarı olacaktır. 

7/ Sizce; yönetimde, en önemli olan özellik   nedir? 

E.Karahan:    Yönetimde en önemli özellik; diyalog, şeffaflık, kararlılık, çalışkanlık, dürüstlüktür. Daima; hakkın, adaletin ve liyakatin yanında yer almaktır. 

8/Akademisyenlerin, öğrencilere örnek olması için ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

E.Karahan:    Akademisyenlere tavsiyem öğrenciye yakın olmalarıdır. Kendilerini öğrencilerden farklı görmemeleridir. Öğrencilere çağa uygun, güncel bilgiler aktarmaları ve öğrenciler arasında kesinlikle ayırım yapmamalarıdır. 

9/Öğrencilerin, alanlarında en iyi olmaları ve bilgi ile donanmaları konusunda ne tavsiye edersiniz?

E.Karahan:    Öğrenciler; öğrencilik yıllarını bir hasat mevsimi gibi görmelidir. Sadece mesleği ile ilgili konularla değil, sosyal ve toplumsal  konularla da ilgilenmelidir. Mezun olduktan sonra da bilgilerini, gelişen bilgi ve teknolojiye göre sürekli güncellemelidir. 

10/Eklemek istediğiniz varsa lütfen...

E.Karahan:    Göktan’cım, size kucak dolusu selam ve sevgi gönderiyorum. Her sene düzenli olarak, büyük bir özveri ile düzenlediğiniz ‘İstanbul Türk Müziği Günleri / Festivali’  çalışmalarınız için de, sizi yürekten kutluyor ve başarılı çalışmalarınızın devamını diliyorum. Hoşça kal. Selam ve Sevgilerimle.

Bu anlayışta olan, Rektörlerimizin/Dekanlarımızın/Müdürlerimizin çoğalması ile akademik alan rahatlayacak; üretim, proje ve patent  sayısı  artacaktır.

Değerli hocamıza, bu anlamlı ve örnek uygulamalarını, bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyor, uzun ömürler diliyoruz…

GÜNÜN ŞARKISI:

 

Bir kızıl goncaya benzer dudağın 
Açılan tek gülsün sen bu budağın 
Bir kızıl goncaya benzer dudağın 
Açılan tek gülsün sen bu budağın 
Kurulur kalplere sevda otağın 
Kimbilir hangi gönüldür durağın 
…………………..
Her gören göğsüme taksam seni der 
Kimi ateş gibi yaktın beni der 
Her gören göğsüme taksam seni der 
Kimi ateş gibi yaktın beni der 
Kimi billur bakışından sözeder 
Kimbilir hangi gönüldür durağın 
Kimi billur bakışından sözeder 
Kimbilir hangi gönüldür durağın