BIST 9.530
DOLAR 32,52
EURO 34,86
ALTIN 2.475,16
HABER /  BİLİM - TEKNOLOJİ

Rüyaların oluşumu ile ilgili yeni bir varsayım ortaya atıldı

Günümüzde rüyaların oluşması ile ilgili 8 varsayım , bilimcilerin sert eleştirilerine maruz kalıyor. İlk varsayımı geliştiren Sigmund Freud, rüyaların gizlenen ereklerden ve bastırılmış isteklerden oluştuğunu tahmin etmişti.

Abone ol

Günümüzde rüyaların oluşması ile ilgili 8 varsayım mevcut ve bu varsayımların her biri, bilimcilerin sert eleştirilerine maruz kalıyor. İlk varsayımı geliştiren Sigmund Freud, rüyaların gizlenen ereklerden ve bastırılmış isteklerden oluştuğunu tahmin etmişti.

Rus fizyoloji uzmanlarının çoğu ise rüyaların, uyku sırasında beynin çalışmasının ‘yan etkisi’ olduğunu varsayıyor. Rusya Bilimler Akademisi’nden İvan Nikolayeviç Pigarev de söz konusu varsayımı destekliyor. 

Rus bilimci, rüyaların oluşum şemasını da şöyle tarif ediyor, insanın uyanık olduğu sırada dışarıdan gelen uyarıları alan sinir uçlarından sinyaller, beyin kabuğuna ulaşıyor, buradan ise sinyaller, hislerin oluşmasından sorumlu olan yapılara ulaşıyor. İvan Pigarev, ön beyin bölgesinde bulunan bu yapıların bazal ganglionlar olduğunu düşünüyor.

UYKU HALİNDE AKIMIN YÖNÜ DEĞİŞİYOR

Bu bölgedeki nöronların aktivasyonu, bilinçte görüntülerin oluşmasına bağlı, uyku halindeyse akımın yönü değişiyor, sinyaller dışarıdan değil, vücudun farklı bölgelerindeki iç sinir uçlarından gelmeye başlıyor. Söz konusu sinyallerin oluşturduğu akım, rüya sırasındaki nöron aktivitesinin görüntüsünü belirliyor. İnsan uyurken dışarıdan herhangi bir bilgi ulaşmadığı için insan bilinci devreden çıkıyor, ancak içten bazı sinyaller algılama bölgesine ulaşıyor ve gündüz hislerin oluşmasından sorumlu olan aynı bazal ganglionlarla temas ediyor. Böylelikle aslında sesten başka bir şey olmayan bazı imajlar, insanın bilincine sızmış oluyor.

Eğer bu varsayımı kabul edecek olursak, rüyaların herhangi bir fonksiyonel anlamı olmadığı ve sadece uykunun hafif ve zararsız bir patolojisi olduğu ortaya çıkıyor.

'KORUYUCU BİR EVRİM MEKANİZMASI'

Rüya, Finlandiyalı nörolog Antti Revonsuo tarafından 'uyku sırasında yaşanan, hayali bir bilince dayalı deneyimler' olarak tanımlanıyor. Diğer bir varsayım ise, uyku sırasında beynin hareket hariç tüm fonksiyonlarını koruduğu ve insanı ‘ölü bir insan’ olarak gösterdiği için rüyayı koruyucu bir evrim mekanizması olarak kabul ediyor.

Harvard Üniversitesi'nden psikoloji profesörü ve rüya araştırmacısı Deirdre Barrett da, rüyayı ‘sorunların çözümü için kaynakların mobilizasyonu’ olarak adlandırıyor. Barrett, insanın beyninin uyku sırasında çok daha aktif ve yaratıcı bir şekilde çalıştığını öne sürüyor.

'OLUMSUZ DENEYİMLERDEN KURTARAN MEKANİZMA'

Alman doktor Ernest Hartmann’ın modern ‘rüya teorisi’ ise rüyaları ‘insanı olumsuz deneyimlerden kurtaran tedavi edici bir mekanizma’ olarak kabul ediyor.

Diğer bir araştırmacı, psikiyatrist ve yazar Zhang Jie, rüya sırasında beynin hatıraları işlemden geçirdiğini ve algılanan görüntüleri ‘uzun süreli muhafazaya’ gönderdiğini kabul ediyor.