BIST 9.101
DOLAR 32,37
EURO 34,99
ALTIN 2.325,05

Renksiz Bir Yeryüzü Modeli!

Hiçbir rengin olmadığı, kapkaranlık bir dünyada yaşamak nasıl olurdu, hiç düşündünüz mü?

Bu yazımda biraz tefekkür yapma gayreti içerisinde olacağım.

Yazdıklarımı önce kendi nefsime sonra sizlere seslendiriyorum.

Yaşadığımız zaman ve zeminin daha iyi anlaşılmasına kolaylık sağlayacaktır düşüncesi ile tefekkür âleminde biraz gezinti yapalım.

Hem siyasi hem içtimai hem de manevi açıdan her olayın gözlemlenmesinde yardımcı olabileceğini düşündüğüm, biraz gündem dışı görünse bile tafsilatlı şekilde ihata edilip denklemler doğru bir dinamikle gözden geçirilirse eğer yapmaya çalıştığım tefekkür mizanının ehemmiyeti idrak edilebilecektir.

Hiçbir rengin olmadığı, kapkaranlık bir dünyada yaşamak nasıl olurdu, hiç düşündünüz mü?

Bir an için tüm ön yargılarınızdan kurtularak, şimdiye kadar öğrendiğiniz her şeyi bir kenara bırakarak düşünün.

Bedeninizin, çevrenizdeki insanların, denizlerin, gökyüzünün, ağaçların, çiçeklerin, kısacası her şeyin kapkara olduğunu gözünüzde canlandırmaya çalışın.

Etrafınızda hiçbir rengin olmadığını düşünün.

Çevrenizdeki insanların, kedilerin, köpeklerin, kuşların, kelebeklerin, meyvelerin hiç rengi olmasaydı, neler hissederdiniz kafanızda canlandırmaya çalışın.

Çoğu insan, şimdiye kadar ne kadar renkli bir dünyada yaşadığını, nasıl olup da çevresinde böyle bir renk çeşitliliğinin olduğunu hiç düşünmemiş olabilir.

Renklerin olmadığı bir dünyanın nasıl olabileceği de hiç aklına gelmemiş olabilir.

Çünkü gözleri gören herkes gözünü açtığı andan itibaren renkli bir dünyayla karşılaşmıştır.

Oysa kapkaranlık, renksiz bir yeryüzü modeli imkânsız değildir, aksine asıl şaşırtıcı olan şu anda ışıl ışıl ve rengârenk bir dünyada yaşıyor olmamızdır.

Renksiz bir dünya denildiğinde akla siyahın, beyazın ve grinin tonlarının olduğu bir yer gelebilir. Oysa siyah, beyaz ve gri de birer renktirler. Bu yüzden insanın renksizliği hayal etmesi çok zordur.

Renksizliği tarif ederken de mutlaka bir renk kullanmak zorunluluğu hissedilir.

"Her şey renksiz, kapkaraydı; yüzünde renk kalmamıştı, bembeyaz olmuştu" gibi cümlelerle renksizlik ifade edilmeye çalışılır.

Oysa bunlar renksizliğin değil siyah-beyaz bir dünyanın tarifidir.

Bir saniye için etrafınızdaki her şeyin renklerinin bir anda yok olduğunu düşünün.

Böyle bir durumda her şey birbirine karışacak, cisimleri birbirinden ayırmak imkânsızlaşacaktır.

Tarifi bile son derece zor olan bu renksiz dünyada kısa bir süre bile olsa yaşamak insana büyük bir sıkıntı verecektir.

Bir insanın dış dünyayla bağlantı kurmasında, hafızasının çalışmasında, beyninin öğrenme görevini yerine getirmesinde rengin önemi çok büyüktür.

Çünkü insan, olaylar ve mekânlar, kişiler ve nesneler arasında ancak dış görünüşleri ve renkleri sayesinde sağlıklı bir bağlantı kurabilir.

Sadece ses ya da dokunma, cisimleri tanımlamada yeterli olamaz. İnsan için dış dünya ancak renkleriyle bir bütündür ve bir anlam ifade eder.

Dünya üzerinde, evrendeki böyle bir düzenin varlığını anlayabilecek tek varlık, akıl sahibi olan insandır.

Bütün bu bilgilerin ışığı altında ortaya şu sonuç çıkmaktadır:

Yeryüzündeki ve gökyüzündeki her ayrıntı, her desen, her renk insanın bu düzeni anlayıp kavraması ve bunun üzerinde düşünmesi için yaratılmıştır.

Düşünen insan nasıl ki bir tablonun ressamı olduğunu ilk baktığı anda anlıyorsa, çevresindeki rengârenk, ışıl ışıl, simetrik ve son derece estetik ortamın da bir yaratıcısı olduğunu aynı şekilde anlayacaktır.

Bu yaratıcı; yaratmada hiçbir ortağı olmayan, her şeyi birbiriyle uyum içinde yaratan, bizi milyonlarca renkle bezenmiş sayısız güzelliğin bulunduğu bu dünyaya yerleştiren Allah'tır.

Bu hassas dengeleri anlamadığımız ve göremediğimiz takdirde renkli bir dünya yerine bulanık ve karanlık bir dünya içinde kalmamız hatta gerçekleri görme yeteneğimizi kaybetmemiz kaçınılmazdır.