BIST 9.525
DOLAR 32,60
EURO 34,76
ALTIN 2.497,48

Referandumda gençler hayır mı dedi?

Birkaç araştırma sonucunu inceledim. Çoğunun ulaştığı sonuç aynı. 18-25 yaş arası gençlerin çoğunluğu referandumda hayır oyu kullandı.

Birkaç araştırma sonucunu inceledim. Çoğunun ulaştığı sonuç aynı. 18-25 yaş arası gençlerin çoğunluğu referandumda hayır oyu kullandı.

Bunlardan bir tanesi çok çarpıcı sonuçlar ihtiva ediyor. Şirket ismi vermek istemiyorum. Kamuya açık olan bu sonuçları her yerde görebilirsiniz.  18-27 yaş arası gençlerin %60’ının hayır oyu verdiğini söylüyor bu araştırma şirketi. Başka bir tanesi seçim öncesi araştırmalarında 18-24 yaş arası grubun %60’dan fazlasının hayır oyu vereceğini belirttiğini söylüyor. Şirketin hükümete/Ak Parti’ye yakın ya da uzak olması fark etmiyor. Sonuç Ak Parti açısından vahim..

Nerede Yanlış Yapıldı/Yapılıyor?

Evvela şunu peşinen söyleyeyim. Ben AK Parti’nin Türkiye’nin yakaladığı bir şans olduğuna inanıyorum. Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde mükemmel işlere imza atmış bir partidir AK Parti. Türkiye’de benim gibi düşünen hatrı sayılır rakamlarda insan var ki AK Parti ve Erdoğan siyasi zaferlerini devam ettiriyor. Peki gençlerdeki bu ‘’hayırcılık’’ niye?

Eğitim..

Eğitim diyor dost meclislerinde herkes. Abdülhamit’i, Avrupa’ya gönderdiği ya da kendi açtığı okullarda sosyal-darvinist ve pozitivist anlayışla yetişen gençler müstebit olarak nitelendirdi. Aynı hataya bu devirde de düşüldüğü uyarısını ehil ve emin ağızlardan duyuyorum. Bir tanesi ‘’açtığımız eğitim kurumları ne kadar bizi yansıtıyor ya da ne kadar bizden bir eğitim sistemi sunuyor?’’ diye soruyor. Kaldı ki bu mesele işin sadece bir kısmı. Sayın Cumhurbaşkanımızın her daim belirttiği gibi: ‘’Eğitimde kemiyetten ziyade keyfiyete bakmamız lazım.’’ Yani sayılar değil, kaliteli şekilde yetişmiş talebe mühimdir. Kendisine sonuna kadar katılıyorum. Eğitim bir kitle hareketi olarak yapılamaz. Eğitim yığınlara yönelik değildir. Sofistike eğitim modelleri az kişiye yoğun şekilde uygulanır. Sahnı Seman Medresesinde olduğu gibi her ders için her kişiye bir hoca verirseniz başarı gelir. Amerika’da home-schooling yönteminin yaygın olmasının sebebi budur. Ama pahalı iştir kalifiye eğitim.

PR ve Propaganda Yöntemleri

Başka bir etken PR ve propaganda politikaları. AK Parti’nin genel olarak yaptığı güzel işleri tam anlamı ile anlatamadığı vurgusunu çok duyuyorum. PR noktasında başarısız bir AK Parti var deniliyor. Hem iç siyasette hem dış siyasette daha etkin bir propaganda politikası geliştirilmeli. Mesela birileri Suriye’deki insanlık dramından kaçanlar arasında ayırım yapıldığı iftirasını attığında yüksek sesle şu belirtilmeliydi: ‘’Yezidi, Kürt, Türkmen, Arap ayırt etmeden aldık. Çünkü mazlumun dini ya da ırkı olmaz!’’ Gençlerin çoğu bu gerçekten habersiz ya da tam tersine inanıyor. Propagandadan bahsetmişken: Referandum sürecinde AK Parti’nin broşür dağıtımı ya da ev gezme gibi daha klasik metotlar kullandığı ancak hayır cephesinin sosyal medyayı daha etkin ve profesyonel biçimde işlediği belirtiliyor. Klasik metotlar gereksiz değil, diğerleri daha gerekli.

Nasıl Bir Metal Yorgunluğu?

Metal yorgunluğuna ana etken olarak değinmeden geçemeyiz. Öncelikle şunu belirtelim. İşini iyi yapana metal yorgunluğu vız gelir tırıs gider tabiri caizse. Japonya’da Liberal Demokrat Parti 1955-1993 arası tek başına iktidar olmuş. Günümüze kadar da toplamda sadece 4 sene iktidara gelememiş. O da bölük pörçük. Tabii ki metal yorgunluğu konusunda dikkatli olmak lazım. Ancak AK Parti metal yorgunluğunu özellikle genç seçmen açısından değerlendirmeli. Herkesin şöyle bir ortak tespiti var: 25 yaşındaki genç gözünü açtı beri AK Parti’yi iktidarda görüyor. Memleketteki iyi şeyler hep vardı sanıyor ya da onları zaten devletin yapması gereken zorunlu hizmetler olarak görüyor ki bir açıdan doğru bir yaklaşım. Bunun ötesinde anakronik bazı problemlerle yüzleştiğinde 15 senedir niye hallolmadı diyerek AK Parti’yi müsebbib olarak tespit ediyor. Bu meyanda eski SSK kuyrukları ile ilgili haberler gençler üzerinde olumludan ziyade olumsuz etki yapıyor.

Ötekisi Olamayanın Davası Olmaz!

Zamanımızın en büyük problemlerinden biri bilgi dezenformasyonu. Bilgiyi yönetmek bilgiyi üretmekten daha önemli hale geldi. Hatta bilgiyi yönetirken bilgi üretmek zorunda kalıyorsunuz ister istemez. Velhasıl mevcut bilgi kirliliği gençlerin en büyük sorunlarından biri; sonuç olarak da ötekilerini şaşırıyorlar. Ne güzel demiş üstad: ‘’Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç bana da sen lazımsın!’’ Ötekiniz şaştıysa davanız şaşmış demektir! Öteki sadece siyasette değildir. Müzikte, filmde ya da tiyatroda ötekiniz olmalı. Gençler şunu sormalı mesela: Niye bu kadar Noel Baba filmi varken bir adet Bayram filmi yok. Ya da milli sporumuz haline gelmiş futbolda neden hala başarılı değiliz! Şunu unutmayalım: Öteki düşman kavramını da kapsayan ondan daha geniş bir mefhumdur.

Gençlik STK’larımız

Haftasonu katıldığım konferansta Mustafa Şen güzel bir tespit yaptı: ‘’Gençlik için kurulmuş STK’larımızı yaşlılar yönetiyor.’’ Katılıyorum. Ali Fuat Başgil’in Gençlerle Başbaşa’sını okutmak tek başına yetmiyor artık. Revizyon şart.