BIST 9.668
DOLAR 32,52
EURO 34,78
ALTIN 2.421,54
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Erdoğan BDP'liler için öyle bir şey dedi ki..

Açlık grevi eylemlerinde taraflar karşılıklı restleşiyor. Başbakan Erdoğan BDP'lileri sert sözlerle eleştirdi.

Abone ol

Açlık grevi eylemlerine pabuç bırakmayacaklarının altını çizen Erdoğan, eyleme katılan BDP'li vekilleri kızdıracak açıklamalarda bulundu.

REJİM YAPMAYA İHTİYAÇLARI VAR

"BDP'li millletvekilleri de açlık grevine varsın devam etsin" diyen Erdoğan, Emine Ayna'yı ima ederek "Bunların bazılarının ciddi şekilde rejim yapmaya da ihtiyaçları var" diye konuştu. Erdoğan, eylemlerin taleplerin karşılanması için değil, kaos ve gerilimi tırmandırmak için yapıldığını iddia etti.

DARBE ZEMİNİNİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN BU TÜR EYLEMLER ORTAYA KONULDU

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan'ın gündeminde devam eden açlık grevi eylemleri vardı. Erdoğan, 12 Eylül askeri darbesi öncesinde darbe zeminini güçlendirmek amacıyla bu eylemlerin ortaya konulduğunu, 28 Şubat sürecinde gerilimi tırmandırmak, Hükümeti yıpratmak, müdahaleyi meşrulaştırmak adına bu tür eylemlerin yapıldığını belirtti. Sözde marjinal örgütler tarafından ortaya konulan bu eylemlerin büyük kampanyalara dönüştürüldüğünü, içeriden ve dışarıdan çok kuvvetli şekilde desteklendiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:

AÇLIK GREVİ OKSJENİNİ MEDYADAN ALIYOR

Bu tür eylemlerin 12 Eylül öncesinde darbe zemini ortaya konmak için sahneye konulduğuna dikkat çeken Erdoğan, bu eylemlere destek çıkan medyayı eleştirdi:

''Bakın çok açık söylüyorum; bunların amacı taleplerinin karşılanması değil, bunların amacı kaos oluşturmak, gerilimi tırmandırmak...Zira kendileriyle ilgili bir sorun varsa, onu çözmek bizim görevimizdir. Ama kendileriyle ilgili olmayan bazı şeyleri gündeme taşıyorlarsa, bu bir şantajdır. Bu iktidar o şantaja gelmez. Bunların amacı Türkiye'de istikrarın, huzurun, güven ortamının zedelenmesi için üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmektir, onu yapıyorlar. İşte şu anda Türkiye'de bazı medya kuruluşları sorgusuz sualsiz şekilde, bu eylemlere destek veriyor. Her gün bu eylemleri gündemde tutuyor, her gün gerilimi artırma çabasına çanak tutuyor.

Açlık grevi eylemleri, maalesef bir kez daha oksijenini işte bu medyadan alıyor. Ya siz ne zamandan beri bu terör örgütünün sevdalısı oldunuz? Siz ne zamandan beri terör örgütüyle ortak iş tutmaya başladınız? Pervari'de şehit olan kahramanlara, dadaşlara göstermediğiniz şefkati nasıl oluyor da terör örgütüne gösteriyorsunuz?

Batman'da karnında doğmamış bebeğiyle şehit olan Mizgin Doru'yu görmediniz. Bingöl'de çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine kapaklanan ve şehit olan Hatice Belgin'i görmediniz. Siirt'te aracının içinde yüzlerce kurşunla katledilen 4 kızımızı görmediniz. En son Şemdinli'de düğünden dönerken bombalı saldırıda katledilen 11 yaşındaki Faris yavrumuzu görmediniz. Yaşamak ve yaşatmayı o gün sorgulamadınız da bugün size ne oldu?''

BU TÜR EYLEMLERE PABUÇ BIRAKMAYIZ

Başta Avrupa olmak üzere açlık grevini Türkiye aleyhine kampanyaya dönüştüren ülkelere, örgütlere ve çevrelere seslenen Erdoğan, net mesajlar verdi:

''Terör örgütü askeri, polisi, korucuyu, sivil insanları hedef alırken üç maymunu oynuyordunuz, kendi mensuplarını hedef alınca mı aklınız başınıza geldi? Biz bu oyuna gelmeyiz, biz bu kampanyaya boyun eğmeyiz. Geçmişte defalarca tekrarlanan, defalarca kurulan bu tuzağa biz düşmeyiz. Türkiye'de son derece hassas bir zamanda gerilimi arttırmak niyetiyle ortaya konan bu eylemlere biz pabuç bırakmayız. Hiçkimse kusura bakmasın. Türkiye, eski Türkiye değil. Bunlar tamamen bayat senaryolar. Millet hem 3 Kasım 2002 hem de sonrasında defalarca bu senaryoyu, bu tuzağı, bu tezgahı alt üst etti. Bugün de Türkiye aleyhine tezgah kuranlara milletimiz gereken cevabı mutlaka verecektir.''

Erdoğan, Hükümeti yıpratmaya, istikrarı bozmaya, huzur ve güven ortamını zedelemeye çalışan girişimlerde, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu, kimlerle kimlerle ittifak yaptığını gördüklerini belirtti. Erdoğan, şunları kaydetti:

KAN ÜZERİNDEN HESAP YAPMAYA ALIŞMIŞ OLANLAR

''Bir arada bulunmaları, bir araya gelmeleri, tahayyül dahi edilemeyen en uçların, sinsi planlar ve hedefler çerçevesinde nasıl yol arkadaşlığı yaptıklarını da bu süreçte gördük, yaşadık. Sinsi hedefler çerçevesinde sinsi bir takım ittifakların yapıldığını, ortak kampanyalar yürütüldüğünü görüyoruz. İki ay önce 12 Eylül'de çeşitli cezaevlerinde, bazı tutuklu ve hükümlüler açlık grevi adı altında eylem başlattılar. Kandil'den gelen talimatla başlatılan eylem, önce BDP'nin teşvikleri, ardından da yurtiçi ve yurtdışından verilen desteklerle yaygılaştırıldı. Hukuki ve siyasi mücadeleyle gündeme getirilen konular, vicdanları kanatan böyle bir eylem türüyle gündeme taşınmaya, şantaj unsuru olarak devlete dayatılmaya çalışıldı. Can, kan üzerinden, başkalarının hayatı üzerinden hesap yapmaya alışmış olan terör baronlarının tezgahları içinde yine insanlar kaldı, kalmaya devam ediyor.

ŞARK KURNAZLIĞINA KARNIMIZ TOK

Kandil'e laf söyleyemeyenler, eylemcilere çağrı yapamayanlar, yine Hükümeti köşeye sıkıştırmanın, zora düşürmenin gayreti içine giriyorlar. Bu eylemlerle gündeme getirilen konuların bazılarını, biz zaten eylemlerden önce ve bunlardan bağımsız olarak gündemimize almış, gereken çalışmaları başlatmıştık. AK Parti'nin gerçekleştirdiği demokratik reformlardan rahatsız duyan bu çevreler, atılan adımları kendilerine mal etmek için, sanki Hükümet taviz veriyormuş görüntüsü oluşturmak amacıyla, bu tür eylemlerden medet umuyorlar. Bugüne kadar halkımız, Kürt kardeşlerimiz için hangi adımı attıysak, bunların karşısına dikildiler, engellemeye uğraştılar, yaptığımız reformları küçümsemeye çalıştılar. Şimdi de genel kongremizde açıkladığım reformları, sanki kendi mücadelelerinin sonucuymuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Ucuz hesapların içine giriyorlar. Bizim bu şark kurnazlığımıza karnımız tok.''

BATAKLIKTA GEZİNMEYE ALIŞTILAR

Başbakan Erdoğan, siyasi konuların zemininin siyaset olduğunu, siyaset yapamayanların başka yollara tevessül ettiğini söyledi.

Erdoğan, ''Siyasetçinin işi açlık grevi yapmak, açlık grevi yapanlara arka çıkmak değildir. Siyasetçi için böyle bir yönteme tevessül etmek acziyettir, iş bilmezliğini, yetersizliğini ikrar etmektir. Bunlar bugüne kadar çıkmak sokaklara girmeye, bataklıkta gezinmeye alıştılar. Şimdi yine yanlış hesapların içine giriyorlar. Sonra da Hükümet, millet gelsin, bunlara el atsın, düştükleri kuyudan çıkarsın istiyorlar. Kalkmışlar 'inkar ve asimilasyon son bulsun' diyorlar'' dedi.

PKK SİLAH BIRAKMADIĞI MÜDDETÇE

Türkiye'de inkar, red ve asimilasyon politikalarının sona erdiğini belirterek, ''AK Parti iktidarının böyle bir sorunu yoktur, bunları bitirmiştir'' dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Ana dilde savunma diyorlardı. En son 30 Eylül'de büyük kongremizde, kişinin kendisini daha iyi ifade edebileceği dilde savunma hakkını getireceğimizi Türkiye'ye ve dünyaya duyurduk, orada onu söyledik. 'Operasyonlar son bulsun' diyorlardı. Güvenlik güçlerimin silah bırakmasının komik bir talep olduğunu, topraklarımıza yönelik tehdide karşı her türlü operasyonu yapacağımızı yine defalarca ifade ettik. Kusura bakmasınlar, onlar silah bırakmadıkça, - silahlar sussun demiyorum - operasyonlar bitmez. Kimse bizim güvenlik güçlerimizden silah bırakmasını, operasyonları durdurmasını beklemesin. Çünkü güvenlik gücünün görevi nedir? Budur. Silah güvenlik gücünün enstrümanıdır. Güvenlik gücü nerede olursa olsun, görevini yerine getirmekle mükelleftir.

Terörist saldırılar olduğu sürece, terör örgütü insanımıza, vatanımıza, bayrağımıza saldırdığı sürece, millet ve devlet olarak bu saldırılara gereken cevabı vereceğimizi defalarca söyledik. Aynı şekilde İmralı'daki bölücü başına yönelik taleplerinde, son derece temelsiz olduğunu, bunun bir bahane olarak kullanıldığını, şantaj unsuru olarak kullanıldığını kaç kez ifade ettik. AK Parti, her ne şekilde olursa olsun, yaşatmayı ilke olarak benimsemiş bir partidir. Terörle mücadele ederken de bu hassasiyeti en üst düzeyde gösteriyoruz, teröristle mücadele ederken de insani ve hukuki perspektifi kesinlikle kaybetmiyoruz. Biz, insan canı üzerinden hesap yaparak, öldürerek, öldürerek hiç bir meselenin çözüm yoluna koyulamayacağını düşünen, terör ve şiddetle hiç bir sonuca ulaşılamayacağını düşünen bir partiyiz.''

BUNLARIN BÖYLE BİR DERDİ YOK

Erdoğan, daha kuruldukları andan itibaren, Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye yaptığı, ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın'' nasihatini kendilerine rehber edindiklerini söyledi.

''Ama bunların böyle bir derdi yok ki. Bunların insanı yaşatmak gibi bir derdi yok ki'' ifadesini kullanan Erdoğan, ''Türk değil, Kürt değil; Laz, Çerkez, Gürcü, Boşnak, Arap, Rum, aklınıza ne gelirse, insanı yaşat ki devlet yaşasın. İşte onun için Yunus Emre'nin sözlerini her zaman ışığımız, rehberimiz olarak kabul ettik, 'Yaratılanı yarandan ötürü severiz' dedik ve yolumuza böyle devam ettik'' dedi.

Başbakan Erdoğan, bir tek askerin, polisin, korucunun, sivil vatandaşın burnu dahi kanamasın diye 10 yıldır yoğun şekilde çaba gösterdiklerini belirtti.

''Askerimizle, polisimizle, köy korucumuzla, sivil vatandaşlarımızla birlikte, dağdaki kandırılmış, robota döndürülmüş teröristin de ölmekten ve öldürmekten vazgeçmesi için mücadele ediyoruz. Kandırılarak, tehdit edilerek, beyni yıkanarak dağa çıkarılan insanların da bu yoldan dönmesi için çaba gösteriyoruz'' diyen Erdoğan, terör örgütünün kurduğu kanlı, kirli o habis tezgahı bozmak için, çocukların, gençlerin bu tuzağa düşmesini engellemek için çok büyük bir gayret gösterdiklerini söyledi.

"TERÖRİSTE ÜŞÜMESİN DİYE PARKASINI UZATACAK KADAR"

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Benim Mehmetçiğim, dağda yakaladığı teröriste üşümesin diye parkasını uzatacak kadar ali cenaptır. Benim Mehmetçiğim, mağaradaki teröristi, 'senin annene götüreceğiz' diyerek, mağaradan sağ çıkması için saatlerce dil dökecek ve ikna etmeye çalışacak kadar yüreklidir. Elbette her ölüm acıdır, her ölüm ayrılıktır, burukluktur. 10 yıldır en fazla yoğunlaştığımız konu, gençlerin ölümünü durdurabilmek oldu. 10 yıldır kayıpların son bulması, akan kanın ve gözyaşının durdurulması için çok samimi ve kararlı şekilde mücadele verdik. Ama biz ölümleri durdurmaya çalıştıkça, birileri daha fazla öldürmek için mücadele verdi. Biz yaşatmak için mücadele verirken, birileri öldürmek için teşvik etti. Biz 'gençler yaşasın' dedikçe, birileri şehit cenazeleri, terörist cesetleri üzerinden kendi iktidarlarının hesaplarını yaptı. Şu anda da aynen bunu yapıyorlar. Ölümden, ölmekten ve öldürmekten çıkar sağlamanın, rant devşirmenin mücadelesini veriyorlar. Kendileri hayatın her türlü hazzını, güzelliklerini doyasıya tecrübe ederken, dağda, hapishanelerde, şehirlerde gençleri ölüme, ölmeye ve öldürmeye sürüklüyorlar. 

DIŞARIYA ÇIKTIKLARI ZAMAN SANKİ İŞ PACAKAMIŞ GİBİ KONUŞUYORLAR

Bu terör örgütü, öyle bir karanlığın içinde ki eğer öldüremezse kendi mensuplarını katledecek, bile bile onları ölüme sürükleyecek kadar, vicdanı sükut etmiş bir haldedir. Eğer askerin, polisin korucunun, sokaktaki masum sivilin kanını dökemezse, kendi mensuplarını yiyecek kadar gözünü kan bürümüş bir haldedir. Şu anda cezaevlerinde ortaya konan eylem, terör örgütünün kendi mensuplarını ölüme sürükleme eylemidir. Cezaevlerinde ortaya konan eylem, terör örgütünün başkasını ölümü üzerinden rant sağlama eylemidir. BDP'ye bir kez 'yazıklar olsun' diyorum. Hiç bir zaman çözümün tarafında olmadılar, güçleri de yok, olamazlar. Arkadaşlarımla kaç kez görüşmeleri oldu. 'Biz kendi içimizde birbirimize düşmüş vaziyetteyiz, bizim dağa söz geçirecek halimiz yok' diyorlar. Kendileri söylüyor bunu. Ama dışarıya çıktıkları zaman, sanki bir iş yapacakmış gibi konuşuyorlar. 

BAYRAM HARÇLIĞI ALACAK KADAR ZAVALLILAŞMIŞ BDP YÖNETİMİ

Bunların böyle bir gücü filan sözkonusu değil. Böyle bir hünerleri, maharetleri, güçleri de yok. Bunlar idare edilen, idare eden değil. Yukarısı talimatı veriyor, Meclis'i terk ediyorlar, talimatı veriyor Meclis'e giriyorlar. Olay bu kadar basit. Herhangi bir iradeleri var zannetmeyin. İradeleri olamadığı için de zaten herhangi bir işe yaramıyorlar. Hiç bir zaman yaşatmanın çabası içinde olmadılar. Kandil'deki efendilerine 'yeter artık' diyecek cesareti hiç bir zaman kendilerinde bulamadılar. Kandil'in emirlerini, talimatlarını sorgulayabilecek kadar kendi ayaklarının üzerinde duramadılar. Dağdaki teröristin elini öpüp, sırtını sıvazlatıp, üç kuruşla bayram harçlığı alacak kadar zavallılaşmış bu BDP yönetiminden, sorgusuz sualsiz itaatten başka hiç bir şey beklenemez. Eğer bunların acıma hissi, yüreği, cesareti varsa, bu eylemlerin talimatını veren, bu gençleri ölüme sürükleyenlere karşı cesur bir duruş sergilerler. Maalesef benim milletim, bunların gerçek yüzünü her olayda daha iyi görmekte, daha iyi anlamaktadır.''

BAZILARININ CİDDİ REJİM YAPMAYA İHTİYACI VAR

Cezaevlerindeki gençleri terör örgütünün faşizminden, baskısından sultasından kurtarmak için kendilerinin ne gerekiyorsa yaptıklarını ve yapacaklarını anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu tezgahı bozmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapacağız. Bu kampanyaya biz boyun eğmeyiz. Bu uluslararası gerilimi tırmandırma ameliyatına asla boyun eğmeyiz. BDP'li millletvekilleri de açlık grevine varsın devam etsin. Ama bu arada şiş kebaplar falan gelmesin. Tabii bunların ciddi şekilde nefis terbiyesine de ihtiyaçları var. Bunların bazılarının ciddi şekilde rejim yapmaya da ihtiyaçları var. Ama rejim yaparken bakıyorsunuz bir diğeri bir diğerine hemen ciğer kebabını takdim ediyor. Daha yeni...Herhalde bunların da resimlerini görmüşsünüzdür. Bu rejimi faşizme çevirmesinler. Hapishanelerdeki gençlerden ellerini çeksinler, kendi sefahatları için gençleri kullanmaktan artık vazgeçsinler. Bakın tekrar ediyorum, bizim ilkemiz insanı yaşat ki devlet yaşasın. Yaşatmak her zaman birinci önceliğimiz olacak. Öldürmek isteyenlere inat, biz yaşatmayı teşvik edeceğiz.''

İSTEDİĞİ DİLDE SAVUNMA

Erdoğan, herkesin istediği dilde savunma hakkını gündeme getiren hazırlığı dün gece Meclis'e gönderdiklerini hatırlatarak, ''Bununla ilgili onlara değil, milletimize verdiğimiz sözü yerine getireceğiz. 13 maddelik bu tasarı da inşallah Meclisimizinden süratle gelip geçecektir. Buna inanıyorum. Bu arada grubumuzun hassasiyeti bellidir'' dedi.