BIST 9.735
DOLAR 32,53
EURO 34,81
ALTIN 2.433,37

Ramazan’da yapılan dini sohbetlerden ortaya hangi gerçekler çıktı?!...

Arapça olarak indirilen Kur’an meali; anlaşılması ve uygulanması içindir...

TÜM OKURLARIMIN MÜBAREK KADİR GECESİNİ VE YAKLAŞAN RAMAZAN BAYRAMINI KUTLUYOR; BAŞARILI, SAĞLIKLI YILLAR DİLİYORUM.

GÜNCEL/ZEKA SOHBETLERİ:“Herkes şu anda burada. Zekat konusunu karşılıklı konuşarak, sorular sorarak, cevaplar alarak işleyelim dedik. Bu konuda bugün burada olmamızı sağlayan Allah'a hamdüsenalar olsun. İslam'da dünyayı, dünya olduğu için kötüleyen bir hadis veya söz yoktur. Ahireti yok sayarak dünyaya tapınmak, dünyevileşmek reddedilendir. İslamiyet'te malı, serveti ve zenginliği reddeden bir ayet ya da hadis yoktur. Ancak İslamiyet'te mala ve servete mahkum olmak reddedilmiştir. Serveti kalbe hakim kılmak reddedilmiştir. Malın ve servetin mutlak sahibi olarak hareket etmeyi, mutlak sahibi olarak hareket etmeyi reddetmiştir.Mal aynı zamanda hayır ve Allah'ın ikramıdır.Ticaret kötülenen bir şey değildir. Ticaret İslamda övülür. Allah'tan korkarak ticaret yapacaksın. Haram işlemeyecek, helal lokmanın peşinde koşturacaksın. Sizler ticareti risk olarak değerlendirirsiniz. Risk, ekonominin en önemli kavramları arasındadır. Bu da cesaret ister. Size verilen tüm zenginliğin Allah'ın emaneti olduğunu bileceksiniz. Emin ve güvenilir olacaksınız. Üretirken rahmet ile muamele edeceksiniz. Mümin, bal arısına benzetilir. Bal arısı, hep güzel şeyler yer, güzel şeyler üretir. Bal arısı çiçeğin özünü yer. Bal üretir. Fakat bal arısı her yere konar hiçbir yeri kırmaz, zarar vermez. Rahmetle üretir. Gerçi biz bal arısının Müslümanlığına da müdahale ettik. Gittik bizi zehirleyen şekeri ona ikram ederek, balı da bozduk" (Prof. Dr. Mehmet Görmez, Gaziantep Üniversitesinde düzenlenen "Zekat Sohbetleri" panelinden)

Gelelim dini sohbetlere…

Bu Ramazan iftar ve sahur programlarında; din görevlilerini, İlahiyat  Fakültesi akademisyenlerini, din uzmanlarını bol bol dinleme, bilgilerimiz tazeleme  fırsatımız oldu. Bu programlardan alınan yüksek ücretler tartışıldı. Bir çok programı takip ettik, ama Prof.Dr. Mehmet Okuyan; anlatımı, samimiliği, tefsir gücü ve kutsal kitaba olan sevgisi/bağlılığı nedeni ile bizce öne geçti… Sahurda TV8’i; farklı konuları ve konukları ile takip ettik. Ortak nokta; ülkemizin geldiği durumdan kimse memnun değil, dinimizi öğretemiyoruz…

Ve, İslamı en iyi yaşayan bir ülke diye övünmemize rağmen, dini  bir çok konuda aynı görüşlerin paylaşılmadığını/uygulanmadığını/yok sayıldığını bir kez daha görmekten üzüntü duyuyoruz.

Aynı ayeti,  farklı biçimlerde “yorumlayan” ve  “yalnızca kendisine biat isteyen, bana güven, benim dediğimi anla, peşimden gel,  başka bir şeye ihtiyacın yok v.b.” diyenlerin dine zarar verdiğini bir kez daha anladık...

Kul ile Allah arasında bir mevki olmadığı, kulun  sadece  Allah’a karşı sorumlu olduğu, bu nedenle Allah adına konuştuğunu (şirk koşanların) söyleyenlerin peşinden gidilmemesi gerektiği bir kez daha vurgulandı.

Kur’an-ı Kerim’in çok kolay/anlaşılır  bir  dille indirildiği, Arapça'sını okumanın yanında, Türkçe meali'ninde mutlaka okunarak, yaşantıya uygulanır hale getirilmesi gerektiği  önemle  belirtildi.

Bu arada MAK Danışmanlık Anket Şirketi, 12-18 Haziran 2017 tarihleri arasında "Türkiye'de toplumun dine ve dini değerlere bakışı" üst başlığı altında bir çalışma yapmış. Maddelerimizle çakışanlara (* lılar) yer verdik..

Bir ay boyunca görüldü ki;

Dinci ile dindarı ayırt edemiyoruz…

“Benim bakış açıma göre, dindar dini yaşayandır. Dinci ise dini satandır! Dinci ile dindarı ayırt etmek gerekir.Yazarlık yaşamım boyunca dindarı koruyup gözetmişimdir. Buna karşılık dinciyi eleştirmişimdir.” (Lütfü Oflaz)

“Tanrı, iradesini egemen kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini egemen kılmak için Tanrı'yı kullanır…” (Giordano Bruno)

Kur’an-ı Kerim’in anlamını  bilmiyor, Türkçe mealini  okumuyoruz,

(*Kur'an-ı Kerim'in Türkçe mealini hiç okudunuz mu? sorusuna katılımcıların  yüzde 17'si EVET, yüzde 60'ı HAYIR, yüzde 23'ü ise KARARSIZ/GÖRÜŞ YOK şeklinde yaklaşım sergiliyor.)

Kur’an-ı Kerim’i, kutsal bir metin olarak görüyor, ama  ayetlerde hatalar/açıklar  arıyoruz,

Her şeyi yaratanın Allah olduğunu unutuyoruz…

(*İslam dini ile ilgili bilgileri daha çok hangi kaynaklardan öğreniyorsunuz? sorusuna katılımcıların yüzde 30'u dini kitaplar derken yüzde 45'i internet, yüzde 20'si birine sorarak yüzde 5'i de KARARSIZ/GÖRÜŞ YOK demektedir.)

“Helalinden yiyeceksin ve Cenab-ı Hakk'ın her şeye kadir olduğuna inanacaksın.” ilkesini unutuyoruz…

Peygamber Efendimizin, "Müslüman lanet okumaz" buyurduğunu unutuyoruz...

Ayetlerin birbirine bağlı olarak indirildiğini ve birlikte açıklaması/tefsir yapılması gerektiği bilincinde olmuyoruz,

Sadece bir ayeti okumakla tefsir yapılamayacağını idrak etmiyoruz,

Beş vakit duyduğumuz ezanın -bırakın doğru okumayı- anlamını bilmiyoruz,

Kur’an’ın birleştirici, aydınlatıcı-akıl verici  mesajlarından, hayatımıza/yaşantımıza  ilham almıyoruz,

Allah’ın yüce katındaki bağışlayıcı  yönüne güvenip, yanlış işlere kolayca kapılıyoruz,

Cennete kavuşmayı kolay zannediyoruz,

(*Peygamberimiz Hz. Muhammed'in (SAV) hayatını hiç okudunuz mu? sorusuna katılımcıların yüzde 23'ü EVET, yüzde 65'i HAYIR derken,  KARARSIZ/GÖRÜŞ YOK oranı yüzde 12)

Kutsal kitabımız varken, araya başkalarını sokup, onların peşine düşüyoruz,

“Ortalık asılsız kutsallıklar üreterek, kendi din ticaretleri için müşteri arttıranlarla doldu. Serbest pazar mantığıyla fetva arayanlara, müşteri memnuniyetine göre fetva verenler ortalığı kapladı” (Ali Bardakoğlu)

(*Herhangi bir dini cemaate veya tarikata bağlı bulundunuz mu/bulunuyor musunuz? sorusuna  EVET diyenlerin oranı yüzde 15 iken, HAYIR diyenlerin oranı yüzde 60, KARARSIZ/CEVAP YOK diyenlerin oranı yüzde 25.)

Kur’an’ın sadece ilahiyatçılara/din adamlarına indirildiğini, onların her şeyi bilmeleri gerektiğini zannediyoruz

Allah'ın,duasını reddetmeyeceği  kişileri (helal yiyenler, sürekli Allah’ın adını zikredenler, yolda kalmış mazlumlar, adaletli idareci) bilmiyoruz...

Allah’a şirk koşmanın en büyük günah olduğunu bilmiyoruz,

Allah’ın, “kul hakkı ile bana gelme” dediğini indirilen ayetlerden biliyor, ama bu hakkı yemeden de duramıyoruz,

Allah’ın, “dedikodu yapanlar, ölü eti çiğnemiş gibi olurlar” dediğini indirilen ayetlerden biliyoruz, ama yine de yapmadan duramıyoruz,

Geçici olan  makamları; insanları tanımama, hor görme, ezme, ötekileştirme için kullanıyoruz,

“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Âdil olun; bu takvâya daha yakındır. Allah'tan sakının. Çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Maide, 8)

Kur’an’ın inananlara indirilmiş bir miras olduğunu biliyoruz, ama O’nu evimizde en yüksek yere koyup, kapağını açmıyoruz,

Cennete varis olmanın yolunun, Kur’an-ı öğrenmek ve hayata uygulamak olduğunu bilmiyoruz,

Kula  emredilen dini görevlerden  -sürekli-  bir bahane ile kaçıyor, dini kolaylaştırmaya çalışıyoruz,

Sadece Cuma namazı kılmakla, yılda bir defa mevlit okutmakla Müslümanlık görevini yaptığımızı sanıyoruz,

Müslümanlığın bir bütün olduğunu bilmiyoruz,

Müslümanların iyi ahlaklı olması gerektiğini unutuyoruz,

Hayır yapmada yarışı önde götüremiyoruz,

İslam dininin barış, beraberlik dini olduğunu biliyor, ama dış güçlerin oyununa kolayca geliyor, birbirimizle/komşularımızla kötü oluyoruz,

İslam dini ile terörü bir araya getirmeye çalışan dış güçleri görüyor,  ama din adına yapıldığı söylenen kanlı  terör eylemlerini güçlü kınamıyoruz,

Her yıl üzerinde durulduğu halde, gösterişli iftarlardan uzak duramıyoruz,

Ayetlerin farklı  meallerini  okuyup, muhakeme/karşılaştırma yapmıyoruz,

Allah’ın, her alandaki gücünü görüyor, o anda hissediyor/teslim oluyor, ama bir süre sonra unutuyoruz,

Kul ile Allah arasında boşluk olmadığını, o nedenle araya kimsenin konulamayacağını bir türlü öğrenemiyoruz,

Günlük  hayat  yaşantısından/değerlerinden bir türlü kurtulamıyoruz, *Siyasi bir seçimde(belediye-milletvekili vs.) adayın dinine düşkün biri olması sizin için ne kadar önemli? sorumuza katılımcıların yüzde 51'i ÇOK ÖNEMLİ, yüzde 24'ü KISMEN ÖNEMLİ, yüzde 20'si ÖNEMLİ DEĞİL, yüzde 5'i KARARSIZ/GÖRÜŞ YOK demektedir.

Allah’ı ancak anlattığı kadar anlayabileceğimizi göz ardı ediyoruz,

"Bana Allah yeter. O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. Ben ancak O'na tevekkül ettim. O, yüce Arşın sahibidir." (Tevbe, 129)  demiyoruz…

Eeeeee, “iyi bir müslüman olmak”  için  ne yapıyoruz?!....

 

BAYRAMLIK!...

“Eski Başbakan AK Parti Konya MV, A. Davutoğlu  iftar konuşmasında  “büyük Türkiye’nin inşasından bahsetmiş”   ve yapılması gerekenleri sıralamış;

 - Önce ve mutlaka devlette vicdanı, adaleti, merhameti inşa etmeliyiz.  

 - Ehliyeti, liyakati bürokrasiye hakim kılacağız. 

 - Yanlış bir şey yapıldığında susmayan ve cesaretle konuşan ilim adamlarını yetiştireceğiz…” (Basından)

 

Düşünbil Akademi Sempozyumu…

Düşünbil Akademi’nin organize ettiği ve bu yıl 4.’sünün yapılacağı sempozyum 19-20 Ağustos 2017 tarihlerinde  Ankara’da gerçekleşecek. Sempozyuma çeşitli alanlarda çalışan ve mitoloji konusunda çalışmalar yürütmüş veya ders vermiş akademisyen ve yazarlar konuşmacı olarak katılacaktır. Sempozyumun bu yılki teması “Yaşamımızdaki Mitler ve Felsefe” olarak belirlendi. Mitolojiye farklı alanlardan bakmak ve hayal ile gerçeğin birbirine karıştığı günümüzde geçmişin mirasını bugün ile harmanlamak sempozyumun öncelikli hedeflerindendir. Düşünbil Akademi’nin düzenlediği ulusal ve uluslararası sempozyumlara Ankara’dan ve il dışından hatta ülke dışından yüzlerce katılımcı dinleyici olarak katılmaktadır. Felsefe Dergisi Düşünbil’in tüm okurlarını bu sempozyumda yerini almaya davet ediyoruz. Kontenjan dolmadan yerinizi ayırtın. Sempozyuma katılmak ve detaylı bilgi almak için adresini ziyaret edebilirsiniz.