Öcalan'ın Çağrısında Dikkatlerden Kaçan Ayrıntı
Öcalan, geçen hafta beklenen fesih çağrısını yaptı.
Terörsüz Türkiye döneminin kapsısı aralandı.
Henüz kapı aralandı, içeri adım atılmadı.
Öcalan mesajında, DEM Parti ve Kandil’den farklı bir dil kullandı
İmralı Heyeti’nin okuduğu mesajda, hiçbir talep ve şarta yer verilmedi.
Federasyon, ulus devlet ve idari özerklik gibi isteklere set çekildi.
Devlet de bu süreçte; pazarlık, şart ve taviz olmayacağını sürekli dile getirdi.
Çağrı, İyi Parti hariç diğer partilerden destek buldu.
Milletimizin endişeleri şimdilik gerçekleşmedi.
Şu ana kadar, vatandaşı rahatsız edebilecek bir durum yaşanmadı.
“Ypg, Fırat’ın batısına da geçecek, siz de mal mal bakacaksınız. Daha başkan Apo’nun heykelini dikeceğiz. Seni Başkan seçtirmeyeceğiz” diyen Selahattin Demirtaş; Cumhurbaşkanı ve Bahçeli’ye “Allah uzun ömür versin” diye dua eder duruma gelmişse, alınan mesafe önemlidir.
Terör, silahsız bitirilirse en büyük pay Devlet Bahçeli’ye ait olacaktır.
Terörsüz Türkiye’ye giden sürecin üç aşamadan oluşacağı anlaşıldı.
Abdullah Öcalan’ın Pkk terör örgütüne fesih çağrısıyla birinci aşama geçildi.
Heyetin okuduğu mesajlar kamuoyunda ayrıntılı olarak tartışıldı.
Terör yuvası Kandil, çağrıya uyacaklarını ve kongreyi toplayacaklarını söyledi.
Kimisi, çağrının Pkk’nın tüm bileşenlerini kapsadığını söylerken kimisi de Kck ve Ypg’yi kapsamadığını dillendirdi.
DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları, mesajın Ypg’yi kapsamadığını iddia etti.
Sırrı Süreyya Önder, Ypg’yi de kapsadığını dile getirdi.
Ypg elebaşlarından Salih Müslim “Çağrıya uyacağız” dedi.
Mazlum Abdi, Türkiye’ye yönelik olduğunu söyleyerek ipe un serdi.
Pkk’nın İran yapılanması Pejak da çağrıya uyacağını açıkladı.
Teröristbaşının “Tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.” sözlerinden anlaşılacağı üzere çağrı, Pkk’nın tüm bileşenlerine yapılmıştır.
Öcalan’ın “Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.” açıklaması, sözde devlet yapılanması Kck’yı kapsamaktadır. Dolayısıyla, aksini iddia etmek zorlamadır.
DEM Heyeti’nin okuduğu mektupta yer alan “Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür.” paragrafında yer alan sosyo-ekonomik yapılanma kamuoyunun dikkatini çekmedi ve tartışılmadı.
Öcalan’ın bu temennilerle Türkiye’yi değil, Suriye’yi kastettiğini sanıyorum. Zira, ülkemizde terör örgütünün uzantısı olabilecek kadar ileri gidebilen bir siyasi yapılanma varken, bu çağrıyı reel bulmuyorum.
Sosyo-ekonomik yapılanma ile de Suriye’nin doğusundaki petrol kaynaklarını kastettiğini ve buradaki gelirlerden o bölgenin insanına pay verilmesini istediğini düşünüyorum.
Sırrı Süreyya Önder’in paylaştığı “Bu perspektifi ortaya koyarken şüphesiz silahların bırakılması ve PKK'nın kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir.” notu ise, cezaevinde bolca vakti olan birinin eklemeyi unutabileceği bir metin değildir. Dolayısıyla bu nota şüpheyle yaklaşılması çok doğaldır.
Yağmur Atsız'ın dile getirdiği, "Ben, birkaç kere belirttiğim üzere, 21. Yüzyıl'da büyük ve sağlam bir Türk-Kürt ittifâkı görüyorum." rüyası gerçekleşecek mi?
İşimizi kış tutalım, yaz çıkarsa bahtımıza…