BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,98
ALTIN 2.424,07

Mevcut Y.Doç.ler ve akademisyenler; TBMM’de umduğunu bulamadı…

TBMM,108 Tl zamla çok önemli bir iş başardı!..

AK Parti; isteklere kulaklarını tıkadı ve  asıl çözüme  karşı çıktı, “yabancı dil barajı mağduru” mevcut  Y.Doç.leri ortada bıraktı.

Akademisyenler;  Dr.Öğr.Üyesi’nin nasıl kısaltılacağına  ve İngilizce’ye nasıl çevrileceğine ilişkin çalışmalara devam ediyor. Y.Doç. ler; kendilerini rahatsız etmeyen bu unvanın, neden kaldırılmak istendiğini anlayamadılar. Çünkü, yeni unvan ile; bir defalığına Doç.liğe/Prof.luğa  başvurma hakkı verilmiyor, gösterge rakamları yükseltilmiyor, Doç. gibi tazminat verilmiyor, ders saat ücretleri değişmiyor, yükselmek için önleri açılmıyor, sadece 108 Tl zam yapılmış oluyor. Kısaca, özlük hakları iyileştirilmiyor. Asıl sorun  yabancı dilden meydana gelen yığılma iken, iş sadece “sözlü sınavın kaldırılmasına” döndü. Oysa, bildiğimiz kadarıyla sözlü sınavdan geri dönenler 1000 kişi  bile değil.  Bakanın, Dr. Öğr. Üyeliğini;  “Y.Doç.ler istiyor, çok memnunlar” demesi ve ajansların “müjde/beklenen karar” diye vermesi,  büyük bir öfke oluşturdu.

Gündemde olan  "mevcut Y.Doç.Dr. lar”  için yeni  bir şey getirmeyen  tasarıdaki  kabul edilen   unvana elbette, alttan gelen genç/yeni Dr. olmuş  “Dr.Arş.Gör.lerin”  tepkisi olmayacaktır, olmamalı da... Ancak, Dr. olarak 5- 8 yıldır alanında çalışanların ve  "mevcut Y.Doç.Dr.ların" bir defaya mahsus olmak üzere  "yabancı dilden muaf tutularak", "bilim/sanat çalışmalarıyla/dosyalarıyla",  -hak ettikleri-  Doç. ve Prof. unvanlarına başvuru hakkı verilmesi  ile "hak kaybı" önlenmiş ve Cumhurbaşkanımızın  talimatları  yerine getirilmiş olacaktı. Olmadı..Olamadı…

Hükümet ve Bakan koltuğunda  oturanların, her önergeye “hayır demesi” de  şaşkınlık yarattı. Bir önceki yazımızda bir teklifin nasıl –yanlış- geçtiğini ve sonra –doğru olarak- değiştirildiğini yazmıştım. Öyle ki, bir ara Bakan adına oturan kişinin cep telefonuna kapanıp, Meclis  Başkanı’nın  “katılıyormusunuz” sorusunu duymaması, yanındakinin ikazı üzerine, -muhalefetten geldiği için olsa gerek- dinlemediği teklife, apar topar hayır demesi, ciddiyetle/ilgiyle/üzüntüyle  takip edildi!.. Kısaca, AK Parti hiç önerge vermedi ama,  HDP-MHP-CHP’nin;  çözümcü/doğru önergeleri de reddedildi!.. Oysa, bu tasarı çözümcü olabilir, sorunların çoğu halledilebilirdi. Üzüntü veren  tablo buydu!..

Hadis-i şerif’te: “İki günü aynı olan, her gün ilerlemeyen, yeni bir şey öğrenmeyen  ziyan etmiştir. İki günü ‘eşit olan’ aldanmış; bugünü dününden ‘kötü olan’ ise lanetlenmiştir.” 

Mevcut Y.Doç.lere göre; Meclis  enerjisini boşa harcadı ve üç gün ziyan oldu…

Tasarının görüşmeleri devam etti, ilk iki gün 8 madde geçmişti. Y.Doç.liğin kaldırılmasını içeren tasarının görüşüldüğü 63.Birleşim 1.oturumdan (22.02.2018) notlar verelim:

Madde 8-20 arası görüşmeleri…

AK Parti Hükümeti  ve Bakanlık yine muhalefetten gelen her teklifi kabul etmemeye devam etti. AK Parti, Ass.Prof. konusunda neden inat etti, anlaşılamadı!..

C.İrgil (CHP): Yasanın geçerli ve sorunları çözücü  olması için çok çalıştı.  “Ulusal tez arşivi kurulmasını ortak karar olarak aldık. Amaç;  eserlerin denetlenmesi ve şeffaflık,  ülkemizin bilimsel arşive olan ihtiyacını gidermek. Alt yapısını iyi oluşturulması  lazım. Bu yolsuzlukları da önleyecektir. Maalesef üniversitelerde çok yaygın olan yanlış  uygulamalar var. Usulsüzlükler diz boyu, bu bir gerçek…Peki, şimdiye kadar yapılanlar ne olacak?  Zaman aşımı olmaksızın, yanlış yapanı  cezalandırmak  lazım. Sözlü sınavların rektörlere bırakılması yanlıştır, buna bir düzenleme yapalım. Jüri; kurayla ÜAK veya YÖK tarafından   atanmalıdır. YÖK Doç.leri, Dr.Öğr.Üyesi yapılmamalı, doğrudan Doç.olmalıdır. Bu mağduriyet  mutlaka  giderilmelidir. ÖYP’lilere mutlaka çözüm bulunmalıdır. Genç akademisyenleri harcamayalım, özgüven verelim. Biz yetiştirdik, onları sokağa atmayalım,  yanlış yollara sevk etmeyelim. Asıl sorun etikliktir.”

ÖRNEK: Madde 10-

 “EK MADDE 40- "Lisansüstü tezler yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından gizlilik kararı alınmadıkça, bilime katkı sağlamak amacıyla Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi tarafından elektronik ortamda erişime açılır.” Bu maddeye üç önerge verildi. Sadece yukardaki metni “daha iyi düzenleyen, bazı açıkları kapatan ve bazı konuları vurgulayan” kelimelerle düzeltilmiş. Mesela CHP’nin teklifi şöyle olmuş: “Lisansüstü, doktora tezleri ve tüm bilimsel yayınlar yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından gizlilik kararı alınmadıkça, bilime katkı ve denetlenebilirliği sağlamak amacıyla Yükseköğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi’ne gönderilir. Tez ve yayınlar Yükseköğretim Kurulu tarafından elektronik ortamda erişime açılır.”   Ama, maalesef Hükümet ve Bakanlık, her önergeye  “kabul etmiyoruz” demekten başka bir şey söylemiyor. Bu da kabul edilmedi. Ne demeli bilemiyoruz!...

Z.Topçu (MHP): “Biz Arş.Gör.lerin (ÖYP li) akademisyenlerin 33. Mad. geçirilmesi için önerge vermiştik, reddedildi. Gençlerin bize ümit bağladığı bu günlerde, gelin bu maddeyi tekrar değerlendirelim. Bu arkadaşları rektörün, dekanın ağzına/oluruna bırakmayın. Çok büyük bir mağduriyet var. Çözmek bizim işimiz.”

B.Y.Bektaşoğlu (CHP): “Bu yasaya karşıyız, bir komuta zincirinin halkası olmayacağız, çünkü paydaşlarla tartışılmadı. Önerilerimiz dahi dikkate alınmıyor, reddediliyor. Ülkemizde delik-deşik edilmiş milli eğitim sistemi var. Özlük haklarını iyileştirmeyen yeni unvan gasptır. ”

K.Arslan (CHP): “Yeni bir kanun hazırlamazsanız, sorunları sadece Y.Doç.liği kaldırarak çözemezsiniz, sadece adı değişiyor. Oysa; mali, idari, bilimsel  özerkliği tartışmamız daha doğru olurdu. Ama olmadı, boşuna kürek çekiyoruz.”

S.Özdemir (CHP): “Yükseltmelerdeki, akademik değişikliklerin karşısındayız. Acele bir yasa hazırlandı, adı bile dün konuldu. Bir isim değişikliği yapılmış, bir nitelik ortaya konulmamıştır. Yükseltmelerde geriye gidiş vardır. Yabancı dil puanı düşürülmüştür, uluslararası bilgiye ulaşılamayacaktır. Bu durum YÖK’ün uluslar arası strateji hedeflerine de terstir. Ek koşullar çok belirsizdir.”

S.Topal (CHP): “Bu kanun teklifi; yeni hak kayıpları yeni mağduriyetler yaratmaktadır. Cumhurbaşkanı bu yasa ile kandırılıyor. Atamaların subjektif olduğu, rektörlerin eline güç verdiği görülmektedir.  Kurulan birçok bölümde unvanlı akademisyenler yok ve öğrenci alamıyoruz. Yani, nitelik yok. Yazılıdan yüksek not alan akademisyen, sözlüden kalıyor, bu nasıl oluyor? Liyakatı öne alalım. Ek koşulun ucu açık ve  net değildir, şaibeli alımları artıracaktır. Bu kanun teklifi geri çekilmelidir.”

 Z.Topçu (MHP): “2023 vizyonu olan ülke, ne kadar hazır. Gençliği ne kadar hazırlıyor, kullanabiliyoruz. Hala; binalardan, tabletlerden bahsediyoruz. Peki, insan unsuru ne olacak? Yapılan çalışmaları dünya gündemine ulaştırmamız lazım. URAP içinde ilk 500’de üniversitemiz yok. O zaman eksiğimiz; insana verdiğimiz değer ve öncelikler. Akademisyen iyi yetişecek ki, öğrencilerde iyi yetişsin. Ücretlerin artırılmasını istiyoruz, önerimiz budur. Dışarıya   toplantıya  katılmak  500 USD başlıyor.”

K.Aydın (MHP): “20-30 yıl Y.Doç. olanların yabancı dilden sınava sokmak zor ve gereksiz. Dr. yapmış, iletişim kuracağı araç dil’dir. Lisansüstü’nde bir yıl yabancı dil verelim, güvenini sağlayalım. ÖYP’yi mutlaka çözelim.”

M.Doğan (HDP):  “Ülkemizin bu durumunda, böyle bir tasarıyı görüşmek yanlıştır. Bu yasa ile özerk mi, bilimsel mi olunacaktır? Bu yasa; kadrolaşma, piyasalaştırma, merkezileştirme amaçlıdır. YÖK’ün yetkisi artırılmıştır. Kaynak yaratmak için; sertifika, tezsiz yüksek lisans programları açılmaktadır.”

            SONUÇ:

Dağ fare doğurdu. Kabu edilen tasarının o kadar çok açığı var ki;

Meclis alel acele  tasarıyı görüştü. Birçok konuşmacı tasarıyı bırakıp; ciddiyetten uzak, tasarı ile ilgisi olmayan, tutarsız, seçmene selam içerikli  konuşmalar yapıldı.

O kadar ki; gündemde olmadığı/konuşulmadığı/teklif edilmediği  halde, son konuşmacı  “sanatçı öğretim elemanı alımlarının” rektörlere bırakıldığını söyledi.

YÖK’ün tanımayı kaldırması nedeniyle, Azerbaycan ve Bulgaristan v.b.   Dr. eğitimi yapanlar dile bile getirilmedi, ortada bırakıldı.

AK Parti’nin, kendilerine yapılan yazılara/telefonlara/eleştirilere kulak tıkaması hayretle karşılandı.

8-30 yıl aralığında çalışan,  mevcut   36.000 Y.Doç. ile ilgilenen olmadı. Bilim/sanat çalışmaları, yabancı dile bir kez daha mağlup oldu.

Mevcut Y.Doç.ler; Y.Doç.lik  kaldırılmasın,  bir üst unvana başvurma hakkı verilmesin/yükseltilmesin diyen Prof.lara mağlup oldu.

Dr.Öğr. Üyesi, Y.Doç.Dr.’dan   108 Tl daha fazla alacak, ama, özlük haklarında başka hiçbir iyileşme yapılmadı.

YÖK Doç.’ti olup kadro alamayanlara  bile, Doç. olma hakkı verilmedi.

Nisan-Aralık 2017  döneminde, eser incelemeye başvuran ve hala sonuçları alamayan Doç. adaylarının durumu konuşulmadı. Sadece eser incelemesini geçip, sözlü sınav bekleyenler Doç. oldu. (O da toplasanız 1000 kişi)

Müzik ve Güzel Sanatlar alanı akademisyenlerine/sanatçılarına bir çözüm getirilmedi. 1984’te uygulanan, mağdurlar yaratan 2809 say.kan.10.mad.5. fıkrası Y.Doç.lerinin mağduriyetlerine çözüm olunamadı

Binlerce OYP mağduru konuşuldu, “ortak bir görüş oluştu" ama karar verilmedi.

Dr. olanlar Dr. Öğr. Üyesi’ne yükseltildi, ama Y.Doç.Dr.lar aşağı çekilmiş oldu. Ancak; Dr.olanların hepsi mi Dr.Öğr.üyesi olacak? (7080 kişi) Belli  olmadı, yıl da  konulmadı... Hepsi olacaksa,  1 ile-5-8  yıllık arasında bir fark yok mu?  Bu,  eşitlik mi? Anayasa’ya ve İnsan haklarına aykırı değil mi?

Yabancı dil puanı tabanı 55 oldu, ama üst sınır çizilmedi…

“Ek şartları”,  her konuşmacı eleştirdi, ama sonuca etki etmedi, karar verilmedi…

Merak edilen: Cumhurbaşkanımızın istediği bu muydu? Kendisine ulaştırılan ve “Y.Doç.lik kaldırılsın, yükselmeye engel olmasın. Dr.dan sonra Doç.lik olsun” talimatının  çözüm şekli  bu muydu?

Resim. Harman Halk Oyunları Yarışmaları