BIST 9.693
DOLAR 32,59
EURO 34,80
ALTIN 2.504,62

Merhamet !

Modern insanın en büyük hastalığı merhametsizliktir.Bu, tedavisi bulunamamış bütün hastalıklardan daha tehlikeli bir hastalıktır.

Modern İnsanın Kaybettiği Duygu

 

Her gün televizyon ekranlarında ve gazete sayfalarında yüzlerce şiddet, cinayet, katliam haberleri görüyoruz.

Bu haberler, artık bir ölüm haberi olmaktan çıkıp, neredeyse sanki bir “magazin” haberi seviyesinde algılanmaya başlandı.

Ölümleri hep birlikte kanıksar olduk.

Irak’ın başkenti Bağdat’ta teröristler bir çarşıya bomba attılar ve 50 kişi hayatını kaybetti.

Spiker, hayatını kaybetti cümlesini biraz “üzüntülü” söyler.

Filistin’de İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu 10 yaşında bir çocuk hayatını kaybetti.

Kayseri’de bayramda kaybolan üç çocuğu kaçıran kişi, çocukları öldürdüğünü itiraf etti…

Okul çıkışı, öğrenciler öğretmenlerine saldırarak, bıçakla yaraladı.

15 yaşındaki A. Z. 10 yaşındaki T. D’yı bıçaklayarak öldürdü.

Evet, iç karartıcı.

Ama bu kişiler sanal dünyanın kahramanları değil, gerçek ve aramızda dolaşıyor.

Bu insanların kalplerindeki bu vahşet nereden meydana geliyor?

Bu insanları, vahşi hayvanlardan daha acımasız ve duygusuz hale ne getiriyor?

Modern insanın en büyük hastalığı merhametsizliktir.

Bu, tedavisi bulunamamış bütün hastalıklardan daha tehlikeli bir hastalıktır.

Diyanet İşleri Başkanlığı, bu yıl Kutlu Doğum Haftası etkinliklerini, merhamet konusuna ayırmış ve çok isabetli bir seçim yapmış.

Peygamberimizin her yıl bir konu çerçevesinde incelenmesi ve anlatılması, daha kalıcı ve etkili bir anma programı olmasını sağlıyor.

Bu yıl ki seçilen merhamet konusu, günümüz insanın kaybettiği (hiç bir kişisel gelişim kitabında bulamayacağı; sahi neden hiçbir kişisel gelişim kitabında merhamet konusu yoktur?) en önemli duyguyu hatırlamasına yardımcı olur diye düşünüyorum.

Bu nedenle (ve özellikle Diyarbakır’daki o başarılı ve etkileyici konuşmasından) dolayı Diyanet İşleri Başkanı Sayın Mehmet Görmez’i yürekten tebrik ediyorum.

Sayın Mehmet Görmez, İnsanlara televizyon ekranlarından ya da kürsüden hitap eden bürokrat bir başkan olma yerine, halkın arasına inen ve onlarla kaynaşan, mütevazı bir Diyanet İşleri Başkanı olma özelliği ile de farklılığını ortaya koyuyor.

Sözü fazla uzatmadan, Peygamberimizin merhametine birkaç örnek verelim.

 

Merhametin kalbi

 

“And olsun ki, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir, sizlere karşı çok düşkündür. Bütün müminlere de çok şefkatli ve çok merhametlidir.” (Tevbe 128)

 

***

 

“Merhametli olana Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösterin

ki, göktekiler de size merhamet etsinler.” (Tirmizi, Birr, 16.)

 

***

 

Peygamberimiz, saygıdeğer eşi Hz. Hatice ve amcası Ebu Talib’in vefatından kısa bir süre sonra, manevi oğlu Zeyd ile birlikte Mekke’den ayrılarak Taif halkına öğretisini anlatmaya gitti.

Taifliler, İslam’ı kabul etmedikleri gibi Peygamberimizi taşa tuttular, Zeyd, atılan taşlardan Peygamberimizi korumak için vücudunu siper etti.
Atılan taşlardan Peygamberimizin ayakları yaralandı, kan içinde kaldı, yürüyemeyecek duruma geldi ve yol kenarında bir üzüm bağına sığındı.
Onun bu derece sıkıntıya düşmesi üzerine, Yüce Allah Cebrail’i göndererek, dağlar meleğinin emrinde olduğu ve ne dilerse onu bu meleğe emredebileceğini bildirdi.

Bunun üzerine dağlara emreden Melek Peygamberimize seslenerek selam verdi ve:
“Sen ne dilersen emrine hazırım. Eğer şu iki dağın onların üzerine çökerek birbirine kavuşmasını ve onların tamamıyla helak olmasını istersen hemen yaparım.” dedi.
Peygamberimiz eğer isteseydi, kendisine acımasız bir şekilde saldıranlar ve onu kanlar içinde bırakanlar bir anda yok edilecekti.

Fakat O, çok üzüntülü olduğu halde bile sevgi ve merhamet dolu kalbi onların cezalandırılmalarına razı oldı ve Meleğe şöyle dedi:
“Hayır! Bunu kesinlikle istemem… Ben Rabbimden, onların neslinden gelecek insanlardan, sadece Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayan bir nesil lütfetmesini diliyorum.” (Buhari, Bed’ül Halk, 7)