BIST 9.645
DOLAR 32,56
EURO 34,89
ALTIN 2.430,13

Manevi değerlerimiz olan bayramları yaşatmalıyız!..

Bayramlar; toplumu birleştiren/kaynaştıran değerlerdir.

Ülkemizde bayramları; dini ve resmi olarak 2 dalda incelemek mümkündür. Dini bayramların günleri “kameri takvim“e göre hesaplanmaktadır, bu nedenle şu an kullanılan takvimde her yıl/ay/gün  aynı tarihe rastlamaz. Örneğin,  onar günlük gerilemeyle gelen Ramazan ve Kurban Bayramları değişik mevsimlerde kutlanmaktadır. Ramazan Bayramı Kameri takvime göre Şevval ayı’nın ilk 3 günü, Kurban Bayramı ise Zilhicce ayının onuncu gününden itibaren 4 gün süreyle kutlanır..

Ramazan ve Kurban Bayramları’nın başlıca özelliği; komşuların, dost ve akrabaların ziyaret leriyle bir araya gelmeleri/paylaşımda bulunmalarıdır.Bayramlar aslında çocuklar ve gençler içindir.  Gençler yaşlıların ellerini öperek onların hayır dualarını alırlar, el öpen çocuklara para ve hediye verilir. Ziyarete gelenlere Ramazan Bayramında şeker-tatlı  ikram edilir. Bunun sebebi oruç nedeniyle bünyede meydana gelen olumsuzlukları gidermektir.           

Ramazan Bayramı‘na, Şeker Bayramıda denilmektedir ki bu son derece yanlıştır, aslından amacından uzaklaşmayı beraberinde getirir. Kurban Bayramı‘nda ise  yalnızca şeker-tatlı değil, kesilen kurbanın etinden de ikram edilir. X. yüzyılda yaşamış Fars kökenli İslam bilgini El-Biruni’nin verdiği bilgilere göre, bayramlarda şeker ikramı, Cem’in, “şeker kamışındaki tatlı özsuyu bir nevruz günü bulmasına ve bundan şeker çıkarmayı başarmış  olmasına” bağlanmaktadır.

Kurban Bayramı, Türkiye’de eğlenceler yönünden Ramazan Bayramına oranla daha sönük geçmektedir. Oruç günlerinde akşamları  teravih namazlarına giden insanların, namazdan sonra çeşitli eğlencelerle vakit geçirmeleri geleneksel olarak devam ettirilmektedir.

İbrahim Peygamberin, oğlunu, Tanrı’ya kurban etmek üzere keseceği sırada, gökten inen bir koçun Tanrı’nın emriyle oğlunun yerine geçmesi inanışı ile  Kurban Bayramı kutlanmaktadır. Kurban Bayramı‘nın birinci günü, Mekke’de Mina denen yerde hacıların kurban kestikleri gündür. İslam dini’ne göre kurban kesmek maddi gücü yerinde olan her kul için “borç”tur. Kurban bayramı halk arasında “kanlı bayram” olarak ta adlandırılmaktadır.

Örneğin bazı yörelerimizde; kurbanlık koçları yıkama, kınalama ve gelin telleri, v.b. süsleme adetleri vardır. Bizdeki kurbanlık hayvanları kınalama adeti Yahudilerde de görülen çok eski bir adettir. Kurban etinin üçte bir kesilen evde kalmakta,  diğer kısımlar komşu, akraba ve fakir insanlara dağıtılmaktadır.

Ramazan ve Kurban Bayramlarının ortak özelliklerinden biri de toplu eğlencelere sahne olmasıdır. Kasaba ve şehirlerde özellikle, çocuklar ve gençler bayram yerlerinde buluşup eğlenirler. Bayram yerleri aynı zamanda küçük bir panayır görünümü kazanır.

Ramazan Bayramı bir aylık bir oruç tutma döneminin sonunda kutlanan bir bayramdır. Ramazan ayı olarak tanımlanan bu döneme de çeşitli gelenekler eşlik etmektedir. Eskiden oruç tutanlar, hele gecelerin kısa olduğu yaz mevsimine rastlayan ramazanlarda uyumayıp sabaha karşı yenen sahur yemeğini beklerlerdi. Bu gelenek az  da olsa devam etmektedir. Ama inanışımıza göre aslolan gece yatıp “sahura” kalkmaktır.  Böyle olunca da gecenin teravih namazından sahur zamanı arasındaki süresi türlü eğlencelerle geçirilirdi. 

Kaynaklarda, Ramazan aylarında; İstanbul’un Şehzadebaşı, Direklerarası, Çemberlitaş, Divanyolu’nun  halkla  tıka basa dolduğu çeşitli eğlencelerin ve yiyeceklerin yapıldığı belirtilmektedir. Taşra kasaba ve şehirlerinde de, evlerde düzenlenen toplantılarından başka, kahvehanelerde aşıklar çalıp söylerlerdi. Bugün birçok belediyemiz bu geleneklerin devamı için çalışmalarını sürdürmektedirler.  Ramazan gecelerine özgü gösterilerin başında, "karagöz ve orta oyunu" gelirdi. Ramazan ayı boyunca kahvehane toplantılarında; aşıklar saz çalar  ve türkü söylenir, maniler söylenir, fasıllar geçilir, aşıklar  birkaç gece süren halk hikâyeleri anlatırlardı.

Bayramlar; milli ve dini duyguların/inanışları/geleneklerin tazelenmesi, öğretilmesi, nesilden nesile geçmesi ve canlı tutulması için en doğal yollardır. Milli bayramlarda; vatan, millet, cengaverlik, kıvanç v.b. duygular kişilerin yaşama gücünü kuvvetlendirir.

Dini bayramlarda; beraberlik, kardeşlik, yardım-iyilik, saygı-sevgi, doğru öğretim v.b. duyguların pekişmesine destek olmaktadır. Ayrıca, bayramlar; sosyal dayanışma ve birlik beraberlik şuurunun kişilere sirayet ettiği günlerdir. Örneğin; büyükleri ziyaret, büyüklerin küçüklere hediye vermesi, hasta ziyaretleri, kavgalıların barışması v.b. için bayramlar vesile olmaktadır.

İslâm dini her konuda orta yolu ve aşırılıktan kaçınmayı tavsiye emretmektedir.. Anne ve babalar bayramları, aile ve çevresindekilerle, neşe ve zevk içerisinde  gerçekleştirmeye çalışmalıdırlar. Bayram günleri barış ve sevinç günleridir. Elbette bir arada yaşayan aile ve toplum fertleri arasında anlaşmazlıklar, sürtüşme ve tartışmalar olabilir. Ancak, akrabaları ziyaret ile aradaki bağlar kuvvetlendirilmelidir. Hz. Peygamber, müminlerin üç günden fazla dargın durmalarının uygun olmadığını belirterek şöyle buyurmuşlardır. Hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan, bitkin ve yorgun hâle gelen insanlar bayramlarda dinlenir. Ancak, her bayramı bir dinlence/tatil yerinde geçirmekte doğru değildir. Ana-baba ve büyükleri ziyaret edip, ondan sonra tatile gitmek daha doğru bir hareket olacaktır.

Son  yıllarda sürekli  "Nerede o eski bayramlar" denilmektedir. Eskiden çocukların ve gençlerin daha terbiyeli olduğu, büyüğü-küçüğü bildikleri, şimdi ise saygısız ve sorumsuz gençlerin, internet çocuklarının çoğaldığı dile getirilmektedir. Bu, toplumumuz için alarm zillerinin çaldığını göstermektedir.

23. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ BAŞLIYOR...
“Pek çok farklı mekanda, 200’ü aşkın yerli ve yabancının katılımıyla tam 50 konser... İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen İstanbul Caz Festivali’nin 23’üncüsü 27 Haziran’da başlıyor. 25 Temmuz’a kadar sürecek festival, başta Nile Rodgers ve grubu CHIC olmak üzere, aralarında Damon Albarn, Joss Stone, Branford Marsalis, Kurt Elling, Kamasi Washington, Ernest Ranglin, Laura Mvula ve Roy Hargrove gibi caz, funk, dünya müziği, blues ve rock’ın farklı seslerini ağırlayacak. İKSV Caz Festivali Direktörü Pelin Opçin, müzik ziyafetinin mottosunun ‘kültürel değerler doğrultusunda kaliteli müzik’ olduğunu söylüyor. Festival bu yıl özel bir konserle açılıyor. Dünyanın gündeminde olan Suriye, bu kez müzikle sahneye taşınıyor. Bu konser aynı zamanda 23 yıllık festivalin en kalabalık sahne performansı olacak. Sahneye 59 kişi çıkacak!  Opçin, savaş sonrası Avrupa’ya dağılan Ortadoğulu müzisyenlerin Damon Albarn önderliğinde bir araya getirildiğini söyledi.” (Erkut Tezerdi/Karar/23.06.2016)

GÜNÜN SÖZÜ…

"Çok uzun yıllar kaldım yurt dışında ama Türkiye'den hiç kopmadım. Kendimi hiç oralı hissetmedim. Türkiye'de de kendimi çok rahat hissetmiyordum ama sonuçta hayat Türkiye'de anlam buluyordu benim için. Bir de Batı'da sistem çok oturmuş. Herhangi bir değişiklik yapmak mümkün değil. Yetiştirdiğim öğrenciler CIA'de, FBI'da, orduda görev alıyorlar ya da kapitalizme ve emperyalizme hizmet ediyorlar. Birey çok güçsüz Batı'da. Ayrıca burası benim ülkem! Kendi ülkemin aptalları ve vahşilerine daha bir toleranslıyım sanırım. Fransa ya da Amerika'dakilere de dayanamıyorum. Batı ekolünden miyim gerçekten? Bir nebze öyle. Ama Batı'ya bayıldığım söylenemez. Bir gün bir Fransız bürokratına 'Siz şairlerinizi, ressamlarınızı, yazarlarınızı hak etmiyorsunuz!' diye bağırmıştım. Batı'nın yetiştirdiği büyük insanlar önünde şapka çıkarmamak mümkün değil. Muhteşem bir kültür ve birikim. Halkı için aynı hayranlığı beslediğimi söyleyemeyeceğim."

"24 yaşımdan sonra hep sevdiğim işi yaptım ve bunun için insanlar bana para verdi! Mutlu bir hayatım olduğunu söyleyebilirim. İyi öğretmen olmak için de çocukları çok sevmek lazım. Devlet okulu öğrencilerinin çok daha iyi yetiştiğini gözlemliyorum. Özellikle taşradan geliyorlarsa. Daha ciddi, olgun, saygılılar; birbirleriyle iletişimleri daha sağlıklı. Anlamaya çalışıyorlar, inatçılar, başarmak istiyorlar. Onlara ders vermek bana daha fazla haz veriyor."

"Eğitim sisteminin sürekli değişmesini doğal buluyorum. Çünkü eğitim daima dinamik olmak zorundadır; ihtiyaçlar sürekli gelişiyor. Ama bu değişimde iki sorun var: Yeni müfredata hazırlıksız yakalanan, kendilerini yenileme fırsatı bulamayan ya da bununla uğraşmayan yetersiz öğretmenler ve söz konusu değişimlerin çoğunlukla iyi ve çağa uyumlu olmaması. Türkiye'nin 2023'te ilk 10 ekonomiye girmek gibi bir hedefi vardı. Bu amaç başlangıçta zor da olsa imkansız değildi. TÜBİTAK'ın çapsızlığı nedeniyle bu şansı kaçırdık. Halbuki temel bilimler olmadan sanayi ancak gelişmiş ülkeleri taklit edebilir."(Ali Nesin)