BIST 9.680
DOLAR 32,44
EURO 34,46
ALTIN 2.480,29
HABER /  GÜNCEL

Macaristan : Ya Mehmet, ya AB

Macaristanlı Türk çocuğu Mehmet, AB krizine neden oldu. Konu Erdoğan'a açıldı. Türkiye'de "Mehmet" seferberliği başladı. Fakat babası oğlunu vermeye niyetli değil.

Abone ol

Macarların AB’ye karşılık istediği Türk çocuğu: Beni babamdan koparmayın

Babası tarafından Türkiye’ye kaçırılan ve Macaristan’ın yaklaşık bir yıldır Türkiye’den iadesini istediği 8 yaşındaki Türk çocuğu Mehmet Karoly Tüysüz’ü ZAMAN buldu.

Emniyet Teşkilatının her yerde aradığı küçük Mehmet, bulunması halinde Macaristan’a iade edilecek. Macar bir anneden doğan, fakat daha sonra annesinin başka biriyle evlenmesi nedeniyle babasının Türkiye’ye getirdiği Mehmet, “Babamla mutluyum. Beni geri vermeyin.” diyor. Baba Mehmet Tüysüz, şimdiye kadar iddiadan öteye gitmeyen oğlunu Türkiye’ye kaçırdığı bilgisini doğruluyor. Macarların kendisine oğlunu kaçırmaktan başka çare bırakmadığını savunan Tüysüz, “Ben ABD’de iken eşim beni aldatıp başkasıyla evlendi. Oğlumu Hıristiyanlaştırdı. Benden habersiz dava açıp yalan beyanlarla oğlumun velayetini üzerine aldı. Hangi baba buna müsaade eder?” diye soruyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği Macaristan ziyaretinde de konu gündeme geldi. Erdoğan, Macaristan Başbakanı Ferenc Gyurcsany’nin “Mehmet’i bulun” ricasıyla karşılaşmış, bunun üzerine “Döner dönmez İçişleri Bakanı’nı arayıp, konuyu bizzat ben takip edeceğim.” sözünü vermişti. Başından beri iade meselesini milli dava haline getiren Macar medyası da Türkiye’nin Mehmet’i iade etmemesi halinde AB’ye alınmayacağı tehdidinde bulunuyor. Babasıyla aynı adı taşıyan Türk babanın avukatı Yüksel Yangel, Başbakan’a yanlış bilgi verildiğini ifade ederek, “Elimizde her türlü yasal belge mevcut. Sayın Başbakan’a hepsini takdim etmeye hazırım.” şeklinde çağrıda bulunuyor.

Baba Mehmet Tüysüz (33)’ün hikayesi 1990’ların başına dayanıyor. 1992 yılında Macaristan’a giderek bir işyeri açtı. Macar bir bayanla hülle evliliği yaptı. Macar vatandaşı olabilmesi için bu evliliğin en az 5 yıl sürmesi gerekiyordu. Bu süre içerisinde ‘resmî’ eşini hiç görmeyen Tüysüz, Edina Julianna Papp adlı bir başka Macar kadınla imam nikahı yaptı. Edina Papp, Türkiye’ye gelerek 13.11.1995’te Bahçelievler Müftülüğü’nde Müslümanlığı seçti. 1997 yılı başında küçük Mehmet dünyaya geldi. Macar nüfusuna da babasının soyadıyla kaydedilen çocuk Mehmet Karoly Tüysüz adını aldı. Baba Tüysüz, daha sonra çalışmak için ABD’ye gitti. Kazandığı parayı da banka yoluyla eşine gönderiyordu. Ancak iki yıl sonra duyduğu bir haber Tüysüz’ü can evinden vurdu. Arkadaşları telefonda “Karın başka biriyle evlendi. Çocuğunun velayetini de üzerine aldı.” deyince soluğu Macaristan’da aldı. Evinde yabancı bir erkekle karşılaştı. Karısının kendisinden habersiz velayet davası açarak Mehmet’in velayetini üzerine aldığını da bu esnada öğrenmiş. Çocuğunun okuluna giden baba, ikinci bir şokla karşılaşır. Küçük Mehmet öğle yemeğinde domuz eti yemektedir. Tüysüz, bir ay boyunca Macar idari makamlarına ulaşmaya çalışmasına rağmen olumlu bir cevap alamaz. Oğlunu görmesine de izin verilmeyince Temmuz 2004’te çocuğunu alarak Türkiye’ye döner.

Macar medyası 10 aydır babaya ve Türkiye’ye ateş püskürüyor. Anne Edina Papp, son bir yıldır Macaristan medyasının ilgi odağı. Papp, Başbakan Erdoğan’dan sözünü yerine getirmesini beklediğini söylüyor. Papp, çocuk kaçırmayla ilgili uluslararası sözleşmelerde belirtilen bir yıllık sürenin dolmasına az kaldığını, temmuz ayına kadar Erdoğan’dan olumlu bir cevap beklediğini, aksi takdirde dedektif tutacağı tehdidinde bulunuyor. Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme, yer değiştirme veya alıkonulmadan itibaren bir yıldan az zaman geçmişse çocuğun geri dönmesini emrediyor. Bir yıl geçmesi halinde ise çocuğun çevresine intibak ettiği ve geri dönmesi halinde psikolojik sorunlar yaşayacağı tespit edilmediği müddetçe yine geri gönderilmesini emrediyor. Bu nedenle konuyu milli bir davaya dönüştüren Macarlar, Türkiye’nin AB üyeliğini bile küçük Mehmet’in iadesi şartına bağlıyor. Macar gazetelerinde bu yönde yorumlar çıkarken, Mehmet’in iade edilmemesi halinde Türkiye’nin üyeliğine destek verilmeyeceği yazılıyor.

Ocak ayından beri İnterpol tarafından aranan baba ise Türkiye’de adeta yeraltı hayatı yaşıyor. “Macarlar her gün bu konuyu işlerken Türkiye neden bana sahip çıkmıyor?” sorusunu yönelten Tüysüz, “Çocuğumu benden kimse alamaz. Sayın Başbakan’dan anlayış bekliyorum. Hangi baba, oğlunun göz göre göre Hıristiyanlaştırılmasına, domuz eti yedirilmesine göz yumar?” şeklinde devam ediyor. Ailesini hiçbir zaman terk etmediğini vurgulayan Tüysüz, asıl aldatılanın kendisi olduğunu söylüyor.

Mehmet ise babasının aksine daha rahat. Tek sıkıntısı okula gidememek. Macaristan’dan birinci sınıftayken ayrıldı. Arandığı için bu yıl ikinci sınıfa devam edemedi. Ancak sokağa rahatlıkla çıkan, bisiklete binen Mehmet, Türkiye’de babasıyla olmaktan mutlu. Macarca konuşamayan Mehmet, Türkçe okuyup yazabiliyor.

‘Türk yargısı karar vermeden iade olmaz’

Avukat Yüksel Yangel de Türkiye’de olanlara anlam veremiyor. Yangel, “Macar mahkeme kararının Türk yargısı tarafından tanınabilmesi için tenfiz (tanıma) kararı verilmesi gerekir.” diyor. Böyle bir karar olmadan, yabancı mahkeme kararı ile ‘Velayet annededir’ şeklinde işlem yapılamayacağını belirten Yangel, “Tenfiz davası açılacak olursa dava, müvekkilime ihbar edilecek ve Macar annenin yalan beyanları ortaya çıkacaktır. Çünkü anne, müvekkilimin kendisini ve çocuğunu terk edip ABD’ye kaçtığını, çocuğun geçiminin kendisi tarafından karşılandığını beyan etmiştir. Mahkeme de bu gerekçeyle velayeti anneye vermiştir. Oysa müvekkilimin eşine her ay 500 doların üzerinde para gönderdiği banka dekontları ile sabittir. Bu sebeple olayı hukuki yöntemlerle değil de siyasi yollarla halletmeye çalışıyorlar.” dedi.

Ayşegül ile Vesile’nin davası yıllarca sürmüştü

Daha önce de yabancılarla evlenen Türk anne ya da babaların benzer mücadeleleri olmuştu. Bunlardan ilk akla gelenler ise İzlandalı anne Sophia Hansen ile Türk baba Halim Al’ın kızları Ayşegül ile Vesile. 1996 yılında Türk kamuoyunun yakından takip ettiği davada İzlandalı anne, eski eşinin mahkeme kararına rağmen kızlarını kendisine göstermediği gerekçesiyle dava açmıştı. Türk baba, 1998 yılında dört ay hapse mahkum edilmiş; ancak daha sonra bu ceza paraya çevrilmişti. Yargıtay ise 2000 yılında baba Al lehine kararı bozmuş ve beraatini istemişti. Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesi de Yargıtay kararına uyarak Halim Al’ın beraatine karar vermişti.

2004 yılında Türkiye-Macaristan arasında benzer bir olay daha yaşanmıştı. Dünya ve Avrupa şampiyonu eski milli güreşçi Fatih Özbaş ile Macar eşi Emese Rasko arasında yaşanan çocuk savaşı, diplomatik bir boyut kazanmıştı. Macar anne, kızı Szofi’yi Türkiye’den kaçırmak isterken yakalanmış, bunun üzerine Macaristan’ın Ankara Büyükelçiliği devreye girmişti. Fakat Türkiye, elçiliğe sığınan Anne Rasko ile kızına seyahat yasağı getirerek ülkeyi terk etmelerine izin vermemişti. Macaristan Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Aydan Karahan’ı çağırarak gerekli iznin verilmesini istemişti. Olay Macar gazetelerinde yine manşet olmuştu. Bir başka olay da Türkiye ile Avusturya arasında yaşandı. Avusturyalı anne Franziska Mitterer, Türk baba Bayram Kobal’dan olan 7 yaşındaki kızları Yasemin’i ülkesine kaçırmıştı. Fakat Avusturyalı annenin kendi ülkesinde açtığı velayet davasını Türk baba kazanmıştı. Mitterer buna rağmen bir velayet davası da Türkiye’de açmıştı. Dava Fatih 1. Aile Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor.


Haber : Ahmet Dönmez
Kaynak :