BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 34,94
ALTIN 2.425,17

LGBT Uyuma, Kendini Kullandırtma…

Bu sefer "ağaç" yerine piyon olarak kendilerine marjinal bir grubu seçtiler: LGBT

Dünyanın merkez noktasında yer alan ülkemiz her daim küresel güçlerin ilgi noktası olmuştur. Dünyaya hükmetmek isteyen her güç, mutlaka Anadolu topraklarını gözüne kestirmiştir.

Geçmişte böyleydi, bugün de böyle.

Günümüzde de dünyaya sahip olmak isteyen, gözü doymak bilmeyen emperyalist güçler yine ülkemizi karıştırmanın peşindeler ve bu sefer "ağaç" yerine piyon olarak kendilerine marjinal bir grubu seçtiler: LGBT

LGBT ve onun savunduklarına asla taraftar olmadığımı, olamayacağımı peşinen belirtmekte fayda görüyorum. Bu yaşam tarzı asla tasvip etmeyeceğim ve ahlaki bulmadığım bir görüş. Buna dair daha önce defalarca yazı kaleme aldım.

İstanbul Sözleşmesi merkezli bu konuyu bu sütunda defaten haykırarak dile getirdim.

Bu yazıda kaleme alacağım görüşler onların katılmadığım yaşam tarzları hakkında değil, bugün nasıl bir oyuna alet edildiklerini anlamaları noktasında olacaktır.

Ülkemizi son zamanlarda büyük bir cendereye alan olaylar zinciri malum. Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasına dair protesto eylemleri bugün çok farklı bir mecraya çekilmiş durumda.

Olaylar maalesef bir fikri protesto etmenin çok ötesine geçerek bir vandallık, savaş ve yok etmeye doğru gidiyor.

Eğitim ve akademik camia ile ilgili gibi gösterilse de olayların içinde olanlara baktığımızda karşımıza eğitimle, akademik camiayla ve öğrencilikle ilgisi olmayan kişi ve gruplar çıkıyor. Bu grupların içerisinde adına LGBT denilen örgüt ise ön palana çıkıyor, çıkarılıyor.

İstanbul Sözleşmesi ile adeta meşruiyet kazandırılan ve toplumun yarayan kanası haline getirilen bu grup ve müntesipleri bir anda protestoların ana karakteri haline getirildiler. Artık olaylar bir eğitim meselesinden çıkarılıp bir grubun yaşam tarzına müdahaleye dönüştürüldü.

BBC başta olmak üzere Avrupalı parlamenterler Boğaziçi Üniversitesi protestolarına dair açıklamalarında ısrarla LGBT’yi ön plana çıkarıyorlar. ABD dışişleri bakanlığı: “Türkiye’deki gösterileri yakından takip ediyoruz. LGBT karşıtı söylemleri ağır biçimde kınıyoruz. Endişeliyiz. Mücadele edenlerle omuz omuzayız” açıklaması yapıyor. Amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olunca toplumun kanayan bir yarasını kaşımak da haliyle onların oldukça işine yarıyor.

Eğer yakında olaylar Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan, bir eğitim protestosu olmaktan çıkıp LGBT’liler özelinde bir yaşam tarzına müdahaleye döndürülürse hiç şaşırmam. Şaşırmam diyorum zira benim bütün okumalarım okların bu yönde olduğuna işaret ediyor.

Bu sayede olaylar bütün dünyaya yayılıp her ülkede yapılacak gösterilere zemin hazırlanmak istendiği oldukça aşikâr. Bunu görebilmek ve anlayabilmek için kör göze parmak olmasına gerek yok.

İşte bu noktada yazının başlığını tekrar etmek istiyorum: LGBT uyuma, kendini kullandırtma…

Boğaziçi protestoları rektör seçimi konusu olmaktan çoktan çıktı bile. Dünyaya hükmetmek isteyen küresel güçlerin hedefindeki ülkemiz yeniden hedef tahtasında.

Amaç belli: Güçlü Türkiye’nin önüne geçmek ve bu coğrafyayı olabildiğince parçalamak…

Ve şu anda görünen o ki bu amaç uğruna LGBT derneği ve LGBT’liler piyon olarak seçilmiş. Onlarda buna dünden razılar. Çünkü hedeflerine ilerleme noktasında bu coğrafyanın insanlarının toplum bilincinde ve değerlerinde mezkûr tercihlerinin fasit edici özelliği olduğunu bilindiğinin farkındalar.

İşte bu yüzden coğrafya toplumunun kutsal değerlerine yönelik saldırıda bulunuyorlar.

Onları örgütleyip vatana, millete ve dahi mukaddesata karşı fitne aracı olarak kullananlara “hayır!” denmesi gerektiğini bildikleri halde saldırıyorlar. Farkındalar, zira değer yargısı ve toplum bilinci ile ortaklaşa bir yaşam sürmek yerine, sözde cinsiyet tercihinin kimlik karşılığı ahlak yoksunluğuymuş gibi davranıyorlar. Bu davranış sebebi ile de toplumun değerleri karşısında kendilerini ötekileştirilmiş varsayıyorlar.

Nifak tohumları eken emperyalistler ise onları bu yüzden maşa ve piyon gibi her yer ve zamanda istediği gibi kolayca kullanabiliyor.

Bazen teröristlerle kol kola, bazen geleceğin sermayesi olan bir gencin zehirlenmesinde, bazen toplumun temel yapı taşı olan aileyi ortadan kaldırmak için, bazen, bazen, bazen........ kullanıyorlar.

Bir yürüyüş esnasında dostlardan biri çok güzel bir tespitte bulundu. “Amaçları dinsiz bir yaşamı savunmak ise neden sadece İslam’ın kutsalına saldırıyorlar da Katedral, Sinagog ya da Vatikan’a saldırmıyorlar.” Evet, bütün mesele işte bu!

Elin İngiliz’inin ya da ABD’lisinin LGBT’yi savunuyoruz ve mücadelede beraberiz demesi bu vatanın çocuklarını hangi amaçla sevindirir ki?

Ya da maksat eğitimse neden LGBT’liler merkeze koyulur ve kullanılırlar?

Tabii ki kendi içimizde iyiyi ve güzeli bulmak adına tartışmalarımız, fikir ayrılıklarımız olacak ancak bu hiçbir zaman emperyalistlerin alçakça emellerini gerçekleştirme yolunda bir köşe taşı olmamalıdır.