BIST 9.469
DOLAR 32,60
EURO 34,80
ALTIN 2.497,58

Konservatuarlarda “terminoloji ve diğer yanlışlar” (8)

YÖK, Üniversiteler, konservatuarlar, Sanatçılar, Hüseyin Gülerce...

2547 sayılı yüksek öğretim  Kanunu içinde, Konservatuarlara özel bir statü verilemeyecekse, unvan yarışı sanatı/üretimi geçecekse –ki durum onu gösteriyor-, yabancı dil baraj olarak sanatı gölgeleyecekse, 1982 şartları bittiğine göre,  tekrar Kültür ve turizm Bakanlığı’na bağlanılmasında yarar vardır.

Konservatuarlarda terminolojik olarak gözden kaçan, yanlış yaklaşımlar/uygulamalar  vardır.

Örneğin;

1/ Hala konservatuar mı?, yoksa  konservatuvar mı? doğru konusunda kararsızlıklar vardır. “Konservatuar” kelimesi doğru olmasına rağmen -yeni kurulanlarda bile- yanlış isimlendirmenin neden hala ısrarla, devam ettirildiği anlaşılamamaktadır.

Gazi Ün. de kurumun adı “Türk Müziği Devlet Konservatuvarı” olduğu halde –ki doğrudur-, misyon ve vizyon bölümünde hep kullanılan dil “Türk musikisi, musikimiz, ama bölüm ve derslerde müzik, Türk müziği” gibi farklılıklar olmamalı, dilde birlik sağlanmalıdır.

Yıldırım Beyazıt Ün. de “Türk Musikisi Devlet Konservatuarı” na uygun olarak, anlatımlarda ve içerikte “Türk musikisi veya musiki” kullanılmıştır. Adı ile içerik uyumludur.

Ancak; 2014 Türkiyesi’nde, kurumların kalıcı ve ileriye dönük olacağı gözetilerek yeni kurulan Türk müziği konservatuarı tek isim altında olmalı “Türk Müziği Devlet Konservatuarı”, amaç ve terminoloji birliği sağlanmalıdır.

2/ Yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik ders isimleri yeniden gözden geçirilmelidir. Lisansta olması/öğrenilmesi  gereken derslerin ilerde olması yanlıştır. () ()

3/ Konservatuarlarda zorunlu olarak (YÖK tarafından) alınması gereken Türkçe ve Atatürk İlkeleri Dersleri kaldırılmalı, öğrencilerin sanatla ilgili dersleri alarak kredilerini tamamlamaları sağlanmalıdır. Zaten, yukarda adı geçen derslerin içerikleri, bölümlerin ilgili diğer derslerinde verilmektedir. (Bu dersler ve konular; lise son sınıfa kadar öğretilmemiş ve özümsenmemişse düşünmek gerekir!)

4/ Yeni kurulan ancak henüz lisans mezunu eğitimine başlamadan ya da lisans mezunu vermeden “yüksek lisans ve doktora/sanatta yeterlik açılması” uygulamasına son verilmelidir.

5/ Lisans mezunlarının hazırladığı “bitirme ödevleri/tezleri adları” kurumlar arasında paylaşılmalıdır…

6/ Pedagojik formasyon dersleri tekrar “lisans programları içine alınarak”, mezunların 1-2 sene hayata geç başlamalarının önüne geçilmelidir.

7/ Giriş imtahanlarında misafir öğretim uygulaması yapılmalı, paylaşım sağlanmalıdır.

8/ Konservatuarlar ortak sempozyum, festival v.b. yapmalı, öğrencilerin birbiriyle tanışması/kaynaşması sağlanmalıdır.

Güncel1: Siyaset ülkemizde çok hızlı ve seçime doğru artış gösretecek gibi... Özellikle AK Parti'de 3 dönem kuralına takılacakların ve yeniden aday gösterilmeyeceklerin %80 olacağı, AK Parti grubunun yenileneceği konuşuluyor. Bu arada yeni dönemde aday gösterilmeyeceklerin bir şekilde partilerinde istifa etmeleri işin tabiatına uygun!.. Bunların  ilki de CHP Milletvekili Sn. Emine Ülker Tarhan oldu. Sn. Tarhan’ın kısa zamanda ismi öne çıktı, aday yapıldı, MV seçildi, nerdeyse CHP nin Cumhurbaşkanlığı adayı olacaktı (bu konudaki görüşlerimizi daha önce belirtmiştik), arkasında rüzgar verenler elbette çok ki, şimdi de CHP'yi ağır ifadelerle suçlayarak istifa etti. İlginç olan, o kadar ağır suçlamalarına karşın Sn. Gürsel Tekin'in kendisini geri çağırması oldu. Galiba siyaset bu!..

Güncel2: HÜSEYİN Gülerce'den bir iddia:

-AKADEMISYENLERDEN BIRINE İNGILIZCE SORULARI ÖNCEDEN VERMEYI TEKLIF EDIYORLAR. ARKADAŞ AĞLAYARAK "KUL HAKKINA GIRER DIYE ALMADIM" DIYOR. AMA BIR ARKADAŞI ALMIŞ. "SEN NIYE ALIYORSUN" DIYE SORULDUĞUNDA DA "BIZ VARKEN ORALARA DÜŞMANLAR MI GELSIN" demiş.

-Demokrasiyi savunduğunuz halde bürokrasideki makamları dostların ve düşmanların olduğu makamlar olarak görmek. Asıl tehlike işte bu ()

Biz yıllardır ne diyoruz; bu soruları alıp veya bir şekilde!  unvan alanlar/yükseltilenler/Doç. Prof. olanlar, ama yabancı dili konuşamayanlar o kadar çok ki… Ve iddia değil, gerçek…Nicelik niteliğin önüne geçiyor…Üst makamlarca da biliniyor, ama bu konuda kafalar kuma sokuluyor nedense!...Akademik alana yazık oluyor…