BIST 9.645
DOLAR 32,58
EURO 34,92
ALTIN 2.440,16

Kökü mazide olan saygıdeğer medeniyet sevdalıları

Sevgili dostlar; şu an Fas’ın başşehri Rabat’tayız. Medeniyet mirası altında millî kültür ve medeniyetimizi, bir zamanlar kardeşliği, huzur ve mutluluğu götürdüğümüz, canlarını canımız bellediğimiz kardeşlerimize o eski günleri yeniden hatırlatmak için buradayız.

MEDAR- Yunus Emre Enstitüsü işbirliği ile gerçekleşen program üç bölümden müteşekkil;

Bir Türk bilgini olan Birunî Medeniyet Sergisi
Bir medeniyet bilgini olan Birunî’nin hayatını ve eserlerini anlatan BELGESEL
Medeniyet Mirası konulu konferans.

Konferans açılış konuşmasını ben yapacağım. İstiyorum ki, sizleri de oraya taşıyayım ve o engin duygularımı sizinle de paylaşayım.

Bu sebeple affınıza sığınarak burada yapacağım konuşmayı sizlere de arzetmek istedim. Hepinize eski diyarlardan selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Aziz Dostlar,

Herbirinizi MEDAR adına, tek hedef ve gayesi sevgi ve kardeşliği  bütün insanlığa taşımak olan ‘‘gelin dostlar bir olalım’’ deyip bizleri bir ve beraber olmaya çağıran Yunus Emre adına, bütün Türk milleti adına, ‘‘Dünya beşten büyüktür’’ haykırışıyla dünyadaki bütün mazlumların umudu olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aynı ruh ve mana bütünlüğü içerisindeki siz değerli kardeşlerimizle beraber Rabat’da bulunmaktan duyduğumuz gurur ve sevinci ifade etmek isterim.

Sizler ve bizler gönül birliği içerisinde, sözünü davranışlarına yansıtarak, bulunduğumuz yeri mamur kılmayı, yarın yok olup gideceğimizi bilsek de, elimizdeki fidanı toprağa ekerek dünyanın güzelliğine güzellik katmayı esas kabul eden bir kültürün, bir inanç ve medeniyetin mensuplarıyız.

Ulaştığımız sonuçları, elde etiğimiz güzellikleri bencillik duygusu içerisinde elimizin altında hapsedip hiçbir zaman kendimize hasretmedik. Elde ettiğimiz her güzelliği, bize ulaşan ilim ve hikmeti, fark gözetmeksizin bütün insanlığa taşımayı kendimize asli iş edindik. İşte Endülüs, bütün izleriyle meydanda. İşte İbni Rüşd, işte İbni Haldun bütün eser ve hatıralarıyla gönüllerde, hala canlı ve diri bir şekilde…

Soruyorum sizlere; şayet İbni Rüşd’ün yetiştirdiği Yahudi talebesi Filozof Maimonides olmasaydı, yine Hristiyan talebesi Saint Tomas olmasaydı ve onların öncülüğünde Aristo, akılcılığı Batı düşünce yapısını Kilisenin taassubuna karşı etkin hale getirmeseydi, Batı’da Rönesans ve Reform harekatı oluşabilir miydi?

Yine doğuda parlayan İbni Sina, Biruni, Farabi, Gazali, Maturidi gibi ilim ve irfan sahibi öncülerin geliştirdiği gönül ve ümran harekatı 1071’de Anadolu’nun kapısını çalıp Muhammedi müjde doğrultusunda 1453’de İstanbul’u fethetmeseydi, daha ileri gidip Sicilya adasına ayak basmasaydı, bugünki Batı acaba Kilisenin taassubundan kurtulabilir miydi? Kısaca Batı, uyanışını ve bu günlere gelişini İslam medeniyetinin konuşlandığı ve Endülüs, İstanbul ve Sicilya adasından yansıttığı o fetih, imar ve ihya medeniyetinin ışınları sayesinde tamamlayabilmiştir.

Ama Batı, temelde kendisine Afrika’dan gelen diriltici ışınlar sayesinde uyanıp gelişmesini tamamlamasına rağmen, büyük bir vefasızlık örneği sergileyerek, Afrika başta olmak üzere bütün garip ülkeleri işgal ederek sömürmeye koyuldu. Bu süreçte demokrasiyi de bu ülkelere yönelik  ‘‘yem’’ olarak kullandı.     

Birinci Dünya Savaşından sonra kurmuş oldukları ve adına ‘‘Milletler Cemiyeti’’ sonra da ‘‘Birleşmiş Milletler’’ dedikleri teşkilat ile bu sömürülerine resmiyet kazandırdılar. Kurmuş oldukları sömürü sisteminin kontrolünü de 5’li çeteye verdiler. Bunun üzerine 5’li çete, bütün mazlum ülkeleri sömürmek üzere adeta dünyayı kendi aralarında bölüştü. ‘‘Güvenlik Konseyi’’ adı altında işlerine gelmeyene ‘‘DUR’’ derken çıkarlarını zedelemeyenlere de ses çıkarmadılar.

Dünyada bu gidişata, bu güne kadar ‘‘Dünya 5’den büyüktür’’ diyerek ‘‘DUR’’ diyen bir tek ülke ve bir tek lider çıktı. O’da Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın  Recep Tayyip ERDOĞAN. 

Bugün açıkça görüldüğü gibi, Dünyanın büyük dertlerle karşı karşıya kaldığı bir dönemde insanlığın kaderi 5 ülkenin keyfine bırakılamaz. Artık Dünya, Türkiye’nin bu çıkışıyla adalet ve güvenliğin, ekonomik kalkınma ve sosyal adaletin bütün ülkelere eşit ve dengeli bir şekilde sağlamayı gaye edinmiş küresel bir kuruluşa kavuşacağı günlerin hayalini kurmaya başlamıştır.

İşte bizim bu toplantımız, inanç köklerimize ve tarihi birlikteliğimize dayalı, o asil medeniyetimizin, ecdadımıza kazandırıp, onların yaşayışıyla arşivlere geçen, yansıdığı belgelerle günümüze kadar ulaşan izlerini birlikte müşahede etmek ve ortak değerlerimizi tekrar görsel delilleriyle paylaşıp hasret gidermek için buradayız.

Başta Tarık b. Ziyad olmak üzere bu medeniyete ve onun tarihine emeği geçen bütün ecdadımızı rahmetle anıyor, siz çok değerli haziruna ‘‘hoş geldiniz’’ deyip selam ve saygılarımı sunuyorum. 

Kalın sağlıcakla sevgili dostlar.