İş yoğunluğu yüzünden, sağlık ihmal edilmemeli!..
Arabamıza baktığımız kadar, kendi sağlımıza bakmıyoruz…
GÜNCEL/ÇUVALDIZI: Referandum yaklaştıkça, AK Parti kadrolarında farklı söylemler öne çıkmaya devam ediyor.. Hala, kararsızların yoğun olması partileri umutlandırıyor. Ama, köşe yazarlarında değişen bir şey yok, suçlamalar kırıla gidiyor... Başbakan, eski bakanlarla yemek yedi, "destek" istedi, "haydi meydanlara" dedi, ama hala ortada yoklar…“Otuza yakın eski bakan, farklı konularda konuştu ama hepsi ortak bir noktaya vurgu yaptı: Kirlenmiş, ötekileştiren, nefret yayan, korkutan, AK Parti'ye ait olmayan kötü bir dilden şikayet ettiler. Basında, sosyal medyada AK Parti'yi savunduğunu iddia eden ama en çok da AK Parti'nin ana omurgasında yer alan insanlara saldıran lejyoner ekibiydi şikayet ettikleri…….Dostlarının, yol arkadaşlarının, dava arkadaşlarının yarı serzeniş, sitemkar sözleri, Binali Bey'i de üzdü. Ama o, üzüntüyle kalacak bir koltukta oturmuyordu işte. Başbakan olarak duruma müdahale edeceklerden biri kendisiydi. “Müdahale ediyoruz, edeceğiz ama biz de bazen söz geçiremiyoruz” dedi……. O genel merkezde nice badireleri atlatmışlardı. Ülkenin kaderini etkileyecek nice büyük kararlara imza atmışlardı. Risk aldılar, zor günler geçirdiler, sıkıntı çektiler ama Erdoğan'ın liderliğinde bir oldular, bütün oldular. Evet, kavga da ettiler, birbirlerini eleştirdiler, tartıştılar ama hepsi yen içinde kaldı. Dışarıya çıktıklarında, 'kızılcık şerbeti içtik' dediler. Terörün, Avrupa'nın saldırdığı ülkemizde, söz konusu olan vatan savunmasıysa, dosttan düşman yaratmaya değil, tek bir ferde dahi ihtiyacımıza var. Bu kadrolar kolay yetişmiyor. Bu tecrübeler kolay elde edilmiyor.”
Kim bu lejyonerler? Nefret yayanlar? Korkutanlar? İsim yok, yine genel suçlamalar var ne yazık ki!...Bu tür söylemler; iş sağlığımızı da, üretimi, birlik beraberliği, güncel çalışmamızı da etkiliyor…Lütfen; sakinlik….sakinlik…
GÜNCEL/ KALAN MÜZİK: Değerli sanatçı dostlarım Erkan Oğur-İsmail Hakkı Demircioğlu’nun ‘Bilinmeyenle Karşılaşmak’ albümü çıktı. İTÜ TMDK mezunu olan arkadaşlarımız, yıllardır kaliteden ödün vermeden, eserleri özgün halleriyle seslendiriyorlar. Önemli bir dinleyici kitlesi olan sanatçılar, İstanbul Türk Müziği Günleri programlarına da destek vermiş, yer almışlardı. Kalan Müzik etiketiyle çıkan albümde; Yüce dağ başında,Havada kar sesi var, Eski tüfek, Eğer aşkını seversen, Ağlama yar ağlama, Sunalar,Mihrican mı değdi, İşidin ey ulular, Gökte uçan huma kuşu, Ben meylimi üç güzele düşürdüm, Kar yağar karamisa,Derdim bitmez, Dağ üstüne dağı koysam, Sen benden gittin gideli, Ahçik. Bu albümün arşivimizde yerini alması lazım… Erkan Oğur-İsmail Hakkı Demircioğlu, albüm için şöyle demişler; “İnsan olmanın hüznünü seslendiriyoruz” Tebrikler ve başarılar….
Gelelim iş yoğunluğu ve sağlımıza…
Bilhassa büyük şehirlerde yaşayanlarımız koşturmaktan ve stresten uzak kalamamaktadır. Bu yoğunluk içinde kendi sağlığımıza –arabamız ve çocuklarımız kadar- gerekli özeni gösterememekteyiz. Artık, evde geçirdiğimiz saatler yolda/trafikte geçenden daha az olduğu için, ortak yaşam, yardımlaşma artmaya başlamıştır.
Hani,adama sormuşlar; “Karından korkuyor musun?..”
diye.
Cevap vermiş: Ne korkacağım, ütümü yapmışım, bulaşığı yıkamışım,
camları silmişim, işini yapmayan korksun..! Elbette bu yoğunluk
içinde kadın olmanın eksileri daha fazladır. Hem işinde, hem evinde
durmayan/çalışan kadın daha fazla yıpranmaktadır. Erkeklerin
eşlerine yardımcı olmaları gerekmektedir.
İşin bir de çalışanlarda oluşturduğu rahatsızlıklar vardır.
Örneğin Cevahir v.b. AVM’ lerde; dışarıyla ilişkide olmadan, hava ile temas etmeden, yüzlerce kişinin soluduğu havayı teneffüs eden, tamamen klima ile serinleyen/ısınan insanlar var. AVM’lerin artması ile bu sayı artmaktadır. Yine rezidansların balkonsuz bir hapishaneye dönmesi ile, çalışanlar/aileler cam bile açamayacak durumdadırlar. Bu ortamlar insanlar için olumsuz sonuçlar ortaya çıkarmaktadır.
Bu konuyu CEO’lar açısından, bir doktorumuz iş edinmiş ve çalışma yapmış, ortaya çok yararlı bir sonuç çıkmış…Bunu, tüm çalışanlara indirgeyebilirsiniz.
İstanbul Florence Nightingale Hatestanesinden, Sağlıklı Yaşam Merkezi Direktörü, Dr. Özgür Şamilgil CEO’larda en çok görülen 12 hastalığı sıralamış;
Kalp-damar hastalıkları, Obezite, Diyabet, Baş ağrısı, Astım, Kas, kemik ağrıları ve kronik yorgunluk, Depresyon ve Kaygı, Mide barsak sistemi hastalıkları, Böbrek hastalıkları, Alzheimer, Hızlı yaşlanma ve kanser…
Çözüm önerileri ise şöyle;
1-Sigaraya
dikkat: Sigara gibi çevresel zehirlerden
radyasyondan uzak kalmaya çalışın.
2-Hayatın tadıdır
su: Susadığınız ve terlediğiniz kadar
idrar rengi uçuk sarı olacak miktarda doğal kaynak suyu (çok
terlerseniz maden suyu) tüketin.
3- Unlu gıdalardan uzak
durun: Saf şekerli, unlu gıdaları, katkı
maddesi eklenmiş gıdaları tüketmeyin.
4- Her sabah bal: Çok çeşitli ve
yüksek düzeyde antioksidan içerdiğinden 1 tatlı kaşığı gerçek
bal yiyin.
5- Sebze tüketin: Günde 5-6
porsiyon mümkünse %60-70’i çiğ koyu yeşil ve kırmızımsı sebze
tüketin.
6-Çok şekerli olmamak kaydıyla günde 2 porsiyon meyve
tüketin: Yemekten 30 dk önce tüketmek
meyvenin sindirimini kolaylaştırır.
7-Haftada en azından 2-3 gün 200-300 gr yağlı
balık 2 gün bulursanız köy tavuğu, 2 gün
az yağlı kuzu eti tüketin.
8- Badem-ceviz ve fındık
tüketin: Günde 50-60 gr kavrulmamış
badem ceviz fındık tüketin.
9- Günde 2-3 fincan taze demlenmiş çay, kahve
tüketin.
10-Doğal yoğurt, sirke, nar ekşisi, kefir, ev turşusu,
peynir tüketin.
11-Asla sofranızdan eksik
etmeyin: Sarımsak, soğan, tarçın,
kırmızı biber gibi baharatları sofradan eksik etmeyin.
12-Sızma zeytinyağını tercih
edin: Sızma zeytinyağını yemek pişmeye
yakınken ekleyin bunun dışında sıvı yağ tüketmeyin.
13- Yemek pişirme yönteminizi gözden
geçirin: Kömür dumanı ve yüksek ateş
yerine haşlama, buğulama yöntemini tercih edin.
14- Çelik veya seramik tencere kullanın, plastik kaplarda
mikrodalgada yemek pişirmeyin.
15- Tereyağ kullanımında aşırıya
kaçmayın: Abartmadan doğal tereyağı,
doğal yumurta tüketin.
16-Sporsuz hayat
düşünülemez: Haftada en az 4-5 gün 30-40
dk hızlı-yavaş değişken tempoda yürüyün veya koşun ve kas esnetici
egzersiz yapın.
17- Masa başında durağan
kalmayın: Masa başından saat başı kalkıp
2-3 dk da olsa hareket edin.
18- Alkole dikkat: Alkol
kullanıyorsanız erkeklerde günde 1-2 kadehi kadınlarda 1/2-1 kadehi
geçmeyin.
19- Stresle mücadeleyi siz
kazanın: Stresle mücadele için sosyal
çevrenizi genişletin hobi edinin, iyimser dostlarda vakit geçirin,
inancınıza uygun etkinliklere katılın, affedici olun!
20- Kaliteli uyku önemlidir: 7-8
saat kaliteli uykuyu ihmal etmeyin. ()
Yazımızı İsmet Özel’in güzel bir şiir ile bitirelim:
Benim adım insanların hizasına yazılmıştır. |
FUAT ABİ, KİM BUNLAR?...
“Fuat Güner, Mazhar Alonson ve Özkan Uğur olmadan seyirciyle buluştu. Akasya Kültür Sanat'ta klasik eserleriyle hayranlarına seslenen sanatçı, genç nesil şarkıcılar hakkında değerlendirmelerde bulundu: Kabiliyetli gençler var, fakat bu işi çok hafife alanlar da var. Müzik üzerinde emek sarf edilmesi gereken bir şey… Birde bir şarkı tuttu, biz de aynısını yapalım düşüncelerinden vazgeçmek lazım.”(Basından/26.03.2017) Sn.Güner, siz artık abi pozisyonundasınız ve söylemlerinizde rahat konuşmanız lazım. Ders vermeniz, gençlere yol göstermeniz lazım..Ama, yukardaki cümlede “kimse kırılmasın” diye bir genelleme yapmışsınız.. Kim kabiliyetliler, kim hafife alanlar? Lütfen isimde verebilir misiniz? Bu şekilde herkes aynı torbaya giriyor….Sizin gibi müzisyenlerden ders/yön verme bekliyoruz…
CÜNEYT ARKIN VE KÜLTÜR BİLİNCİMİZ…
“….Türkiye, Osmanlı’dan müthiş bir entelektüel kültür açlığıyla geldi, sanayi yokluğuyla geldi, teknoloji sıfırdı. Türk halkına mirastır bu. Ve o miras içinde bir de kırsal kesimden şehirlere göç oldu. Gecekondularda toplanan insanlar hâlâ o mirasın etkisinde... Mesela Osmanlı, İstanbul’u hiç değiştirmedi. Köyden gelen Anadolu insanı değiştirdi İstanbul’u. Yine de Türk insanı bütün bu entelektüel yokluğu ve sanayi yokluğunu gideremedi. Sanayileşemedik. Çünkü sanayileşmek, büyük toplumsal değişiklikler getirir. Yolunu kaybetmemeye çalışıyor Türk halkı. Ama yol gösteren yok. Bu kapitalist emperyalizm öyle iç hesaplarla Türkiye’ye girdi ki, ulus devletimize kadar geldi tahrip etmeye. Bütün değerlerimizle oynadı, değersizleştirdi bizi….. Hâlâ oynuyorlar bizimle. Mesela ben alkol ve uyuşturucunun zararlarını anlattığım konuşmalarda ara sıra tarih konularına da girerdim. Biz Türk gençliğinde tarih bilincini oturtamadık. Tarih bilincini oluşturabilseydik, uygar bir millet olma yolunda bir aşama kaydetmiş olacaktık….”
GÜLELİM: Kartal Gazetesinde, Kenan Gülerci, siyasi değerlendirmelerde bulunmuş ve “AK Parti Kartal’ın hiç çalışmadığını” söyleyerek İlçe Başkanını eleştirmiş…Gayet açıklayıcı bir yorum gelmiş!; Yaw ne alakası var kenan bey kardeşim. Ne alaka şimdi. ne alakadar eder Mehdi beyi. Alakası ne alaka yahu. Ne alaka yani!...