BIST 9.717
DOLAR 32,49
EURO 34,92
ALTIN 2.432,29

İnsan hayatını satın alamazsınız...

Korkum odur ki önümüzdeki günlerde başlayacak olan bayram dönüşleri yine yüreklerimizi yakacak!

Son yıllarda uzun tatil süreçleri yaşanmasıyla birlikte sıklıkla bayram dönüşlerinde ölümlü kaza haberleri ile karşılıyoruz.

Bu bayramda resmi olarak uzun tatil olmamasına rağmen birçok insan tatilini pazar günü akşamına kadar devam ettirecek. Korkum odur ki önümüzdeki günlerde başlayacak olan bayram dönüşleri yine yüreklerimizi yakacak!

Allah’tan bunun olmamasını dilerken “kıssadan hisse” nev’inden bir hikâyeyi anlatmak istiyorum... 

Polisi gördüğünde yavaşlamadan önce takometreye baktı. Hız limitinin 80 olduğu yerde 120 ile gidiyordu ve son dört ay içerisinde dördüncü defa polis tarafından durduruluyordu. Bir insan nasıl bu kadar şanssız olabilirdi?

Arabasını sağa çekti. “İnşaallah şu anda yanımızdan daha hızlı bir araba geçer” diye düşünüyordu.

Polis elinde kalın bir not defteri ile arabadan indi. Birden gelen polisin mahalleden komşuları olduğunu fark etti. İyice arabasının koltuğuna sindi. Bu durum bir cezadan daha kötüydü. Tanıdığı bir polis, arkadaş olduğuna bakmaksızın birini durduruyordu. Hem de hızlı gidip, trafik kurallarını ihlal ettiği için.

- Merhaba. Birbirimizi yeniden böyle görmemiz çok ilginç…
- Merhaba.
Polis hiç gülümsemiyordu.

- Karımı ve çocuklarımı görmek için eve giderken yakaladın beni.
- Evet öyle.

Memur umursamaz görünüyordu.

- Son günlerde eve hep çok geç gittim. Çocuklarım beni uzun süredir hiç görmedi. Ayrıca eşim bana bu akşam patates ve biftek yiyeceğimizi söyledi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
- Evet ne demek istediğini anlıyorum. Ayrıca trafik kurallarını ihlal ettiğini de biliyorum, diye cevapladı memur.

“Eyvah! Bu taktik fazla işe yaramayacak gibi. Taktik değiştirmek gerekli” diye düşündü.

- Beni kaç ile giderken yakaladın?
- Yüz yirmi. Lütfen arabana biner misin?
- Ah dostum, bekle bir dakika lütfen. Seni gördüğüm anda takometreye baktım. Sadece 65 ile gidiyordum.
- Lütfen arabana gir, diye üsteledi polis memuru.

Canı sıkkın bir şekilde arabasına girdi, kapıyı çarparak kapattı. Memur not defterine bir şeyler yazdıktan sonra kapıyı tıklattı. Ağırdan alarak arabasının penceresini açtı. Memur bir kâğıt verdi ve gitti.

“Ceza değil bu” diye kendi kendine söylendi. Bir anda sevinmişti. Bu bir yazıydı ve kâğıtta şunlar yazıyordu:

“Sevgili Dostum, benim bir kızım vardı. Altı yaşındayken çok hızlı araba kullanan biri tarafından öldürüldü. Bu kazadan dolayı, adam cezalandırıldı. Üç ay hapis cezasıydı bu. Bu adam hapishaneden çıkınca kendi çocuklarına sarılıp, öpüp, onları tekrar koklayabildi. Ama ben… Ben kızımı tekrar koklayabilip, öpebilmek için, cennete gidinceye kadar beklemem gerekiyor. Bin defa adamı affetmeye çalıştım. Bin kere de başardığımı zannettim. Belki başarmışımdır, ama hâlâ kızımı düşünüyorum. Lütfen benim için dua et ve dikkat et, tek bir oğlum kaldı.”

Bir süre yerinden kıpırdayamadı. Daha sonra kendine gelip, yavaş yavaş evine gitti. Evine varınca, çocuklarına ve karısına sıkıca sarıldı.

İnşallah bizler de bu bayram dönüşünde sevdiklerimize sıkıca sarılabiliriz...

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser