BIST 9.080
DOLAR 32,34
EURO 35,12
ALTIN 2.310,20

İngilizlerin Çin'i ekonomik ve sosyal olarak çökertme projesi ve ibretlik tarih

Kenevir ekim işine azami dikkat gösterilmeli...

Şimdilerde vazgeçilmez içeceğimiz olan çay binlerce yıldır Çin’de insanlar tarafından yetiştirilen bir bitki. İlk zamanlar tıbbi amaçla yetiştirilen çay ile ilgili bilinen ilk kayıt, MS 3. Yüzyılda  Hua Tuo tarafından yazılan bir tıp kitabı. Güneydoğu Asya’dan sonra Portekizler bu içeceği anavatanı dışında tüketen ilk topluluk. 17. Yüzyılda ise İngilizler bu içecek ile tanışıyor. Asıl hikaye ise bundan sonra başlıyor.  

Sömürge yarışlarında İspanya’ya rakip olabilmek için işbirliğine giden Hollanda ve İngiltere, East India Company adlı bir ticaret şirketi kurarlar. Bu şirket 1684 ile 1791 yılları arasında 107 yıl boyunca Avrupa’yla Çin arasında çay ticaretini tekeline alır.  Bu arada, tüm Avrupa başkentlerinde ünü artan çay, hem sosyal statü göstergesi hem de moda bir içeceğe dönüşmüştür. Şeker ile beraber içilmeye başlanan bu içecek ile ilgili tüm sosyal ritüeller de oluşmuştur ve tabii ki içmek için sadece Çin’de üretilen porselen bardaklara da ihtiyaç vardır. 1801 yılına gelindiğinde, her bir İngiliz’in yıllık çay tüketimi 1130 gr ve şeker tüketimi ise  7.7 kg civarındadır. 107 yıllık süreçte, East India Company toplamda 400.000 ton çay ve 24.000 ton porseleni Çin’den Avrupa başkentlerine getirmiştir.  

Şekerin o dönemde temini kolonyal Avrupa için kolaydır. Şeker kamışından üretilen şeker için ana ihtiyaç işgücüdür ve köleler bu ihtiyacı ücretsiz olarak gidermektedirler. Ancak, çay ve fincan için durum farklıdır. Çünkü para verilerek Çin’den alınmakta bu iki meta.

Çin ise bu dönemde kendi kendine yetebilen, ticareti gelişkin ve teknolojik olarak Avrupa ile yarışır durumda bir imparatorluktur. Çin, Avrupa’da basılan kağıt paralar ile yapılan ticareti kabul etmemekte, sadece altın ya da gümüş ile ticaret yapmakta. Çay ticareti Avrupa’nın özellikle de İngiltere’nin kaynaklarının sürekli olarak Çin’e akmasına sebep olmaktadır. Avrupa, giderek büyüyen bu ticaret dengesizliği karşısında çare aramaya başlar.

Çare ise yine East India Company’nin tekelinde olan bir başka ürün olacaktır: afyon. O dönemde bu şirket Osmanlı ve Fars tecrübelerinden yola çıkarak Hindistan’ın Bengal bölgesinde afyon ekimi ve ticaretini yapmaktadır. Aynı dönemde ekonomik olarak iyi, sosyal olarak da stabil olan Çin’de afyon ekimi, ticareti veya tüketimi yasaktır.  Şirket ilk olarak 1776 yılında 60 ton, daha sonra her yıl artırarak 1790 yılında 300 ton afyonu, kaçak yollardan sokarak Çin’de bir afyon pazarı oluşturur.

Daha önce Çin ile 100/0 oranında çay ve fincan ticareti yapan İngiltere, artık masayı çevirmiş ve 1830 Yılında 1500 tona ulaşan afyon ihracatı ile Çin ile ticarette ihracatı ithalatın yaklaşık 40 katına çıkarmıştır. Daha önce çay karşılığında Çin’e verilen altın ve gümüşler geri alınmaya başlanmıştır. Üstelik, afyon üretimi sıfır maliyetle bir sömürge olan Hindistan’da yapılıyor, kazanılan gümüş ise çay ve fincan ile beraber Londra’ya akıyordu.

Çinliler, daha önce müslümanlardan görüp ağrı kesici olarak kullandıkları bu maddenin arkasındaki gücü ve motivasyonunu öğrendiğinde ise artık çok geçti. Ekonomik olarak giderek zayıflayan Çin, sadece ekonomik olarak değil kültürel olarak da sömürgeleştirilmeden sömürüldü. Politik olarak güç kaybeden Çin İmparatorluğu’na ait tarihi ve kültürel varlıklar, yağmalanarak Avrupa başkentlerine taşındı. Devam eden süreç ise Sun Yat-sen ve Mao Zedong devrimlerinin yolunu açtı. Bir zamanlar parıltılı bir medeniyet olan Çin, afyon ve uyuşturucu bağımlılığının yaygınlaşması ile  asker kullanılmadan ekonomik olarak sömürgeleştirildi ve kısa bir sürede çöktü.

Tüm bu hikayenin bizim ile ne ilgisi var peki?

Bir yönüyle narkotik bir konu olan esrar ve elde edildiği bitki olan kenevir (Hint keneviri) ya da yeni yaygınlaşan adıyla marihuana geçenlerde birkaç yolla ayaklarıma dolandı. Meraklı dostlar tarafından internette dolaşan bir video gönderildi bana ilkin. Videoda neredeyse her derde deva bir bitki olarak anlatılan marihuana, ilginç komplo teorilerine bezeli bir dil ile pazarlanıyordu. Ardından ekiminin serbest bırakılacağına dair taahhüt geldi Cumhurbaşkanından. Haliyle birçok arkadaş tarafından adeta sorguya tabi tutuldum.

Uyuşturucu madde olarak keşfedilmeden önce, uzun süre insanlar tarafından faydalı amaçlar için kullanılmış bir bitki, kenevir. İllegal ve kirli bir pazarı bulunan, uyuşturucu olarak kullanılan ürünlerinin yanısıra hippi kültürü ile de özdeşleştirilmiş. Ayrıca, eczacılıkta da psikiyatrik hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların imalatında önemli bir bitki. Üstelik kenevir insanların ıslah ettiği en eski bitkilerden biridir. Lifleri uzun süre dokumacılıkta kullanılmış ve tohumları da insanlar tarafından tüketilmiş. Bu yönüyle de ekonomik önemi var bitkinin.

Kenevirin farklı amaçlar için kullanılan çeşitleri var ve insanların ıslah becerileri sayesinde, farklı çeşitler farklı ekim amaçları için kullanılabilmektedir. Örneğin, dokumacılıkta (lif-boya) kullanılan ya da tohumu gıda olarak tüketilen çeşitlerinde uyuşturucu etkisi yapan bileşik olan Tetrahydrocannabinol (THC) oranı oldukça düşüktür.

Ancak, bu bitkinin diğer uyuşturucu bitkilerinden önemli farkları da var. Kokain ya da eroinin, afyon ve koka bitkilerinden elde edilmesi epey bir prosedür gerektirirken,  kenevirin uyuşturucu olarak hemen kullanılabiliyor olması önemli bir sorun. Bir diğer sorun da bitkinin her yerde yetiştirilebiliyor olmasıdır. Bu bitki, yüksek adaptasyon yeteneğinden dolayı, çok çaba gerektirmeden rahatlıkla yetiştirilebilmektedir. Kenevirin yavaş yavaş uyuşturucu kategorisinden çıkartılıp alkol-sigara gibi maddelere yaklaştırılması ve böyle değerlendirilmesi, sorunu daha da karmaşıklaştırmaktadır. Son yıllarda gelişmiş batılı ülkeler, kenevir üzerindeki sınırlandırmaları esnetmektedirler.  Sadece ABD’de 50 eyaletin 44’ünde, tıbbi sebeplerle kenevir ve ürünlerine izin veren yasalar varken 8 eyalet, kişisel kullanım için kenevir ekimini serbest bırakmıştır. Yine ABD’de 1969 yılında, toplumun sadece sadece % 12’si kenevir ekiminin yasal olarak serbest olmasını savunurken bu rakam 2016 yılında %60’a çıkmıştır.  

Elbette kenevir ya da ürünleri afyon kadar tehlikeli değil; ancak, ekiminde ve prosesinde dikkat edilmesi gereken unsurlar var. Dikkat edilmediği takdirde, uyuşturucu bağımlılığının toplumda yaygınlaşmasının önü açılabilir. Bunun için idari ve polisiye tedbirlerin yanında alınması gereken birkaç önlem daha var. Bunlardan ilki, kenevir ekiminin hangi amaçlarla yapıldığının nitelikli bir sınıflandırması ihtiyacıdır. Eczacılıkta kullanılacak kenevirin sadece devletin izni ve kontrolü ile ekilmesi gereklidir. Diğer amaçlar için kullanılacak çeşitlerin Tetrahydrocannabinol (THC) oranın düşük olması ve bunun denetlenmesi, aynı şekilde oldukça önemlidir. Ayrıca, bu önemli bitki ziraat fakülteleri ve tarımsal araştırma enstitüleri bünyesinde, ulusal amaçlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda ıslah edilmelidir. Çin tarihinden anlattığım örnek, uyuşturucuların hiç de hafife alınmaması gerektiğini göstermektedir.