BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,98
ALTIN 2.425,86

İdam Ve Fetö

Gelin bir halk oylaması yapalım. Özgecan, Münevver Karabulut ya da 4 yaşındaki Irmak bebek cinayetleri için idam isteyenlerin oranını bir görelim.

Geçen yazımda da belirtmiştim. Modernite koskoca yalanlar üzerine kurulmuştur. Dışını şekerle kapladığı zehirli drajeleri insanlara yutturmakta çok mahirdir modernite.

Modernitenin üzerine kurulu olduğu koskoca yalanlar diyince neyi mi kastediyorum? Mesela insan hakları aldatmacasını. İnsanların birbiri ile eşit olduğu, çocukların ve kadınların korunması gerektiği, savaşların ve özellikle savaşlardaki sivil ölümlerinin engellenmesi gerektiği muhabbetlerini hep duyarız. Ufak tefek işler de yapılmamıştır bu hedeflere ulaşmak için. 500’den fazla dile tercüme edilmiş ve insan hakları tarihi açısından bir kilometre taşı olarak nitelendirilen 1948 BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 190 milyon dolar bütçesi olan BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği, 1950 Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1969 Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi, 1981 Afrika İnsan ve Hakların Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları İzleme Örgütü, Uluslararası Af Örgütü ve daha bir çok sözleşme, uluslararası örgüt, NGO, kitap, bildiri v.s. Bütün bunların hepsi az önce belirttiğim hedefleri gerçekleştirmek için..

Bir de verilere bakalım: İnsanlar o kadar eşit ki 68 kişinin zenginliği 3,5 milyar insanınkine eşit. Bilinen tarihte kapital hiç bu kadar az kişinin elinde bölüşülmemişti. Çok eşitleyici değil mi? Kadın yine bilinen tarihte hiç bu kadar köleleştirilmemişti. Hem çalışması, hem ev işi yapması, hem anne olması, hem de kariyerinde sürekli yükselmesi istenen bir kadın var. 6 aylık çocuğunu sütten kesip çalıştığı kuruma dönmek zorunda kalan bir kadın. Bu mu kadını korumak? Çocuklar da aynı şekilde. Afrika’da her 30 saniyede bir çocuk ilaçsızlıktan ölüyor, Suriye’de geçen senenin rakamlarına göre 15 bin çocuk öldürüldü. Savaşlardaki sivil ölümlerini hiç sormayın.

Birileri artık haykırarak sormalı. Bu hukuk kimin hukuku, bu adalet kimin adaleti yahu! Bu çarpık hukuk, faşizmin en sofistike hali olan kapitalizm lanetini bütün dünyanın başına bela eden batıya aittir. Kendileri çok gelişmiş devletler olarak az gelişmişlikle yaftaladıkları bizleri her daim terbiye etme peşindedirler. Kısacası beyaz adamın doğuyu dönüştürme projesi bitmemiştir. Bu proje mütemadiyen uyguladığı çifte standartlar sayesinde hayatta kalmaktadır. İdam tartışmaları açılır Türkiye’de mesela. Hemen karşınıza Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi çıkarılır. 13 nolu protokol imzalanmış ve olay bitmiştir birilerine göre. Ancak kimse şu soruyu sormaz: Eğer insan hakları olgusu demokratik devlet olmanın temel şartlarından biri olarak görülüyorsa demokrasinin en temel ilkesi olan halkın iradesine saygıyı nereye koyacağız?

Daha da açayım: Gelin bir halk oylaması yapalım. Özgecan, Münevver Karabulut ya da 4 yaşındaki Irmak bebek cinayetleri için idam isteyenlerin oranını bir görelim. Kesinlikle evet çıkar. Bir oylama da 15 Temmuz canileri için yapalım. Halkını tarayan, meclisini bombalayan ve şu an devam etmekte olan duruşmalarda şehit yakınlarına mahkemede dil çıkarıp sırıttığı için perde arkasından savunma veren bu hayasızlar için de halk iradesi idam ister.

Teknik hukuk tartışmalarına hiç girmiyorum. Bazı hukukçular etkisi devam eden suçlar için cezanın geriye yürütülebileceğini söylerken bazıları da buna karşı çıkıyor. Bu tartışma bir tarafa, birilerinin bize dayattığı çifte standart başka bir tarafa.

Diyorum ki, eğer bir halk 4 yaşındaki bir bebeği ya da hayatının baharındaki bir genç kızı katleden caniler için idam istiyorsa, bu sonuna kadar demokratik ve meşru bir taleptir. Bu talebi insan haklarına aykırı diyerek reddetmek tam anlamı ile yüzlülüktür. Hele hele FETÖ’ye, PKK’ya, DHKP-C’ye kucak açarken Aylan bebeği denizde boğan batının bize insan hakları dersi vermesi pişkinliğin daniskasıdır. Kaldı ki Türk Halkı her şeyden önce bir daha kimse 15 Temmuz gibi bir caniliğe kalkışamasın diye idam cezasını istemektedir. Köy, düğün ya da havalimanı katliamı yaptıktan sonra pişkin pişkin zafer işareti yapan teröristlere ve bunlara sahip çıkanlara etkili bir önlem olması için idam cezası istemektedir. Özgecanlar, Münvverler ya da Irmak bebekler öldürülmesin diye idam istemektedir. Davos’tan BM Genel Kurulu’na kadar her daim kral çıplak demiş olan Tayyip Erdoğan bir kez daha çıplaklığa işaret etmiş ve idamla ilgili değişiklik benim önüme gelirse imzalarım demiştir.

Not: Cemil Meriç insan maruz kalmaz, düşünür diyor. Ya bize dayatılanlara maruz kalacağız ya da düşünüp sorguladıktan sonra prangalarımızdan kurtulacağız.