BIST 9.080
DOLAR 32,32
EURO 35,07
ALTIN 2.307,42

İçimizden Kaçan Kimsesiz Gözyaşlarımız

Acele yaşıyoruz aceleNe yaptığımızdan tam tat alıyor, ne yaptığımızı tam anlayıp, hissederek yapıyoruz. Yaşıyoruz işte.

 

Acele yaşıyoruz acele

Ne yaptığımızdan tam tat alıyor, ne yaptığımızı tam anlayıp, hissederek yapıyoruz.

Yaşıyoruz işte.

 

Öyle ya da böyle geçen zamanın rüzgârına kapılmış olarak; kendi yaşam yolculuğumuzu tüketmeye çalışıyoruz.

Oysa tüketmek olmamalı amaç, yaşadıkça daha çok yaşamayı ama adam gibi yürekli ve olabildiğince arınmış içsel bir yaşamı arzulamalıyız mesela.

 

Yani; yarım bıraktıklarımızın pişmanlıklarını içimizde bir yere saklamaktansa yarım yaşamamak gerek; ne zaman biteceğini bilmediğimiz yaşamı…

Yarım yaşayarak kendimizi yarımlaştırmamak gerek işin özü.

 

Dibine kadar keyif alacak bir yaşamı yaşamak varken, onun şurası, bunun burası ya da o şunu istemez, bu şunu beğenmez gibi binlerce bahanenin yükünü taşır dururuz.

Hepsini de kendimize uydururuz.

Uydurmak, uydurarak kabullenmek işimize gelir çünkü.

Kendimize en büyük yanlışımız; kendimizizdir aslında.

İnsani hırslara yeniğizdir o yüzden çoğumuz.

Kabul etmek işimize gelmese bile günlük koşuşturmacalarımıza sakladığımız gizemli hırslarımızın kurbanlarıyız çoğumuz.

 

Herkese “Günü yaşa çünkü ömür çok kısa,” derken bile laftadır üstümüze yakışmayan bilgeliğimiz.

Çünkü deriz ama yapmayız ki.

Deriz ama yine içimizde sakladığımız kişisel hırslarımızı; gizemli ahlaksızlıklarımızla besler dururuz.

 

Zordur o yüzden huzur ve mutluluk.

Zordur o yüzden etrafımızdaki sahte oyuncaklardan kurtulup kendi içimizi, yürek sesimizi dinlemek.

Hele hele o yürek sesine kulak verip, tüm yaşantımızı yönlendirmek.

O yüzden yarım yaşayarak kendimizi de yarımlaştırırız; kendimize ne yaptığımızı bilmezliğimizle…

 

Para değilse makam, makam değilse para ya da ölçüsüz mal mülk sarmıştır beynimizin hiç girilmeyen, hiç kimse tarafından keşfedilmeyen en ücra köşelerini.

 

Sahte güler yüzlerimizin arkasına sakladığımız sahte kişiliklerimizle doğrularımız şaşmıştır. Üstelik doğru sanırken kendimizi…

Sandığımız içinde yürekli, en önemlisi de vicdanlı insanlar olmayı unutmuşuzdur.

O yüzden bencilizdir.

Ve bencilliğimizi kendimizden bile saklamak istercesine ömrümüzü başkalarına adamışlığımız bahanelerine sığınırız.

Kendimiz kendimizden saklarız yani.

Sakladığımızdan hiç utanmadan…

 

O yüzden insanlığımız; ruhumuzun kimselerin bilmediği hatta kendimizin bile nerede olduğunu bilmediğimiz kayıp çöllerinde susuz ve yalnız kalmıştır.

Çünkü yaşam can sularımız; herkesten sakladığımız yüzsüzlüğümüzün gizemli gözyaşlarıdır.

Karşımızdakinden merhamet dileyen, lütuf bekleyen ve ilgiye aç gözyaşlarımızdır.

 

Aslına bakarsanız bizden, daha doğrusu içimizden kaçan kimsesiz gözyaşlarımızdır.

 

İşte bu kimsesizliktir zaten sevdalarımızı da yok eden.

Kendimizi başkalarından çok sevmelerimiz gibi.

Saçma salak yaşamlara marifetmiş gibi bodoslama dalmalarımızda işte bu kimsesizliğimizdir. Kim bilir belki de ruhumuzun yalnızlıktan sıkılmasıdır ya da.