BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,83
ALTIN 2.431,90

İçimizdeki İrlandalılar!

Zira gizli gündemleri onların algılarını ve basiretlerini köreltmiştir.

                                                   

“İçimizdeki İrlandalılar”, hemen hemen hepimizin bildiği bir deyim oldu artık.

Anlamı manidar: İnsanların yüzüne gülerken arkadan sinsice ve çaktırmadan iş çevirme potansiyeline sahip kişilere ve tehlikeyi dışarıdan beklerken içerideki dost bildiklerimizden gelmesine denir.

Sözüm ona hak surette görünürler. Fakat hak gibi son derece önemli bir kavramdan nasipleri yoktur.

Zira gizli gündemleri onların algılarını ve basiretlerini köreltmiştir.

Bu minvalde öncelikle hak arayışı üzerinde durmakta fayda var.   

Hak arayışı genellikle bir ‘erk’e karşı yapılır.

Hak arayan insan, kendisiyle tutarlı oldukça sonuç alabilir. İstediğini elde edemese bile hak yolda yenilgi yoktur. Bu da samimiyetle olabilir.

Yakın zamana kadar verilen hak mücadeleleri, bir bakıma samimiyet sınavından geçti.

Zorlu mücadele bir yana birde karşınızda sınıf baskısı vardı.  Bu sınıf dayatması karşısında, yitirilmişlik duygusu ile hak, hak olmaktan çıkıp bahşedilen lütfa dönüşürdü.

Ötekine tanınacak hakkı elinde bulundurma yetkinliği, elitistlere dilediği gibi kullanacakları tılsımlı bir çubuğa dönüşürdü.

Herkes için hak ve adalet şiarını yükseltirken bugün içimizdeki İrlandalılar hak arayışı verirken, örtülü bir sınıf dayatmasından vazgeçmiyorlar.

Öncelikle hiçbir bağlayıcı ölçütü esas almadan her insanın hak karşısında aynı değere sahip olduğu bilinmelidir.

Hak vermek bir lütuf olmadığı gibi hak talep edenin ayrıcalığı olamaz.

Görünen o ki bu sosyalleşme biçimimiz ‘zümre’ci zevat tarafından eski alışkanlıkları sıcak tutma yönünde devam ediyor.

Zinhar, sınıf ya da jakoben bir tavır yakıştırmasına gelemezler. Sinelerde kopan derin sınıfsal yapı, ne kadar gizleseler de bazen depreşir.

Derin sınıfsal iktidar tarihinin sonuna doğru meşum perde tuluat sahneleyecekler!

Seçkinci zihniyetin mensuplarına kazandırdığı azgınlık psikolojisi, kendisinden başkasını nesneleştirme anlayışı ile derin bir yarılmanın izlerini taşıyor.

Yeryüzünde hakkı bir bütün olarak ayakta tutan Batılı ülke modeli henüz yok.

Seçkinci sınıfın işaret ettiği gelişmişliğin sembolü olan Batı ile entegrasyona karşı çıkma tutarsızlığına düştükten sonra soru şu; modeliniz nedir? 

Avrupa’yı reddettiğinize göre uygulanabilir bir örnek var mıdır? Soru cevabını zımnen yansıtıyor.  

Jakoben (tepeden inmeci) sınıfın, çoğunlukla totaliter olmakla birlikte, liberal özgürlükçü aktörleri de vardır.

Bu tür sınıfsal duruşun karakteristiği, kendini hep özne olarak görmektir.

Buyurgan ve üst perdeden bir özgürlük nutku vardır. Hak ve özgürlük verme tekeli onların elindedir!

Sınırları belirsiz ve ilkesiz hak söylemi ile hakkınızı rahatlıkla politize ederler. Onların eleştirileri; hak isteğinin yanlışlığından çok, neden kapsamlı olmadığı yönündedir.

Kapsamında hobilere dayalı haklar olması da mümkündür. Ancak liberaller sözlü ifadeyi zorbalığa taşımazlar

Böyle bir yazıyı kaleme almakta kşi maksadım CHP’nin jakoben sınıfının öğrencisi olmaya çalışması ile birlikte bu deyimin zihnime oturması; “içimizdeki İrlandalılar!”

 sözcüsü Böke, 16 Nisan'da yapılan halk oylamasıyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuracaklarını bildirdi.

Kendilerini halkın partisi diye tanımlayan oluşum, halkın istediği yönetimi ve kararını görmezden gelecek kadar metanetsiz.

Yaptıkları bu hareket Türk seçmenine ve demokrasiye vurulan bir balta, edilen bir hakaretten başka bir şey değildir.

Bir hukuksuzluk, bir yolsuzluk görüyorsan ülke içinde hukuki yolları denemek yerine neden AİHM’ye gidiliyor?

Bu Avrupa merakı, dış mihraklar (Gavur) merakı nereden geliyor çok merak ediyorum?

Siyasi tarihe bir utançtan fazlası olmadığını düşünüyorum…

Ülkenin yarısından fazlasına hakaret etmekten farksız demokratik yollarla kazanılan seçimi de yok saymaktan ibarettir.

Artık Türkiye o eski Türkiye değildir.

Avrupalı devletlerin istediği zaman karıştırabilecekleri, istedikleri zaman darbe yapabilecekleri, istedikleri zaman ekonomisiyle ve gururuyla oynayabilecekleri Türkiye değildir.

Böyle bir davanın AİHM’nin konusu dışında olduğunu, referandum konusunu kişisel bir hak kapsamında görmediğini hiçbir CHP yönetimi bilmiyorsa vay CHP’nin haline vay CHP zihniyetinden medet uman CHP seçmenine!