BIST 9.717
DOLAR 32,50
EURO 34,94
ALTIN 2.431,77

İçimizdeki Ermeniler…

Ömer Seyfettin’in bu hatırası bugün yaşadığımız birçok olaya da ışık tutar nitelikte.

"Almanların yenilmesiyle savaş bitmiş mütareke imzalanmıştı Filistin’den çekiliyorduk birkaç arkadaş subayla karşı tarafın subaylarıyla çekilme işlerini görüşmek için görüşmeye gittik. Karşı tarafta Fransız üniformalı bir subay bana sık sık bakıyor gözünü benden ayırmıyordu ben buna bir mana veremiyordum.

Fransız subay yerinden kalkıp bana doğru geldi ve:

“Nasılsın Ömer Seyfettin” dedi.

“Beni nerden tanıyorsun, ben bir yüzbaşıyım, öyle tanınacak kadar üst düzey bir komutan değilim” dedim.

“Ömer ben seninle İstanbul da askeri lisede beraber okudum, ben falancayım” deyince hayretler içinde baktım, hatırladım.

Hep dini, Kur'an-ı Kerim’i, inanç değerlerimizi eleştiren, Osmanlıyı ve ecdadımızı devamlı kötüleyen, vatan-bayrak sevgisi olmayan bir öğrenci idi amma yine de Fransız subayı olması normal değildi.

“Peki nasıl böyle oldun?” dedim.

Dedi ki: “Ne zaman bir savaş olsa Türkler galip gelse içimde üzüntü oluyordu, Türkler kaybetse, zarar görse içimde bir sevinç oluyordu, çoğu zaman kendimi ayıplıyor neden böyleyim diyordum. Bir gün anneme ısrarla bunun sebebini sordum. Dayanamayacağım anlatayım dedi. İstanbul hastanesinde görevli bir Fransız doktor vardı, hastaneye gidip gelirken onunla birlikte oldum ve sen o Fransız doktorun oğlusun, babanın bundan haberi yok, şimdi sen öğrendin dedi.

Zaten babam diye zannettiğim kişi çoktan ölmüştü.

O hastaneye gittim ‘şu tarihte burada çalışmış şimdi Fransa’ya dönmüş olan şu isimli doktorun adresi var mı?’ dedim, adresi verdiler.

Fransa’ya gittim, babamı buldum, olanları, annemin anlattığı sözlerini söyledim. ‘Her şeyi unutmadım, anneni gerçekten sevmiştim’ dedi ve beni kabul edip nüfusuna yazdırdı. Fransız okullarında eğitimimi tamamladım ve gördüğün gibi bir Fransız subayı olarak karşındayım Ömer Seyfettin”

Yukarıdaki hatıra ünlü edebiyatçımız Ömer Seyfettin’e ait.

Ömer Seyfettin’in bu hatırası bugün yaşadığımız birçok olaya da ışık tutar nitelikte.

Bir haftadır Azerbaycanlı kardeşlerimiz ülkelerini otuz yıldır işgal eden Ermenistan ile savaş halindeler.

Ve ne mutlu ki Azeri kardeşlerimiz zafer üzerine zafer kazanıyorlar, işgal altındaki topraklarını Ermenilerin elinden kurtarıyorlar. Ve bunda da bir nebze Türkiye'nin katkısı var ise bu daha da gurur verici bir durum.

Zira uzun yıllar komşular nezdinde de emperyal güçler nezdinde de silahlı ve askeri gücümüzün ve dahi siyasi gücümüzün zaaflarından dolayı hem söz sahibi olamıyor hem de mazlumun yanında olmayı bırakın hakkımızı dahi savunamıyorduk.

Özgüvenimiz ve medeniyet nişanlarımızın yeniden parlamaya başladığını görmek ülkem adına hakikaten gurur verici.

İnşallah en kısa zamanda Azerbaycan işgal edilmiş topraklarını tamamen hürriyetine kavuşturacaktır.

Bu gelişmeler karşısında bir Türkün mutlu olmaması, sevinmemesi düşünülemez. Biraz önce zikretmiş olduğum konu üzere ve millet birliği üzerine mutlu olunması gereken bir süreç.

Ancak gelin görün ki başta bazı siyasetçiler olmak üzere bir sürü insan Azerbaycanlı kardeşlerimizin başarılarından son derece rahatsız.

Adeta “Ermeni’den çok Ermeni” gibi davranıyorlar, Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı zor duruma düşürmek için ellerinden geleni artlarına koymuyorlar.

Aslında bu davranışlar yeni değil.

PKK terörü karşısında da gördük bu tarz davranışları.

Terör sevicileri, teröristlerin ardından göz yaşı dökenler yabancımız değil yani.

Son bir haftadır Ermenistan için gözyaşı dökenleri görünce nedense aklıma Ömer Seyfettin’in yukarıda yer verdiğim hatırası geldi aklıma.

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az…