BIST 9.717
DOLAR 32,49
EURO 34,98
ALTIN 2.433,71
HABER /  MEDYA

Hizbullah çözüm sürecinde kimin yanında olacak?

Ruşen Çakır, bugünkü yazısında geçtiğimiz günlerde Cizre'de patlak veren HÜDA-PAR ve PKK olaylarının üzerine, Hizbullah'ın çözüm sürecinde nerede duracağına dair önemli ifadelere imza attı.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM

Şırnak Cizre'de geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan Hizbullah'a yakın HÜDA-PAR ve PKK arasında çıkan 'sokak savaşları' tüm Türkiye'ye '90'lı yıllara geri mi dönüyoruz' korkusu yaşattı. Özellikle çözüm sürecinin, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ve HDP İmralı heyetinin açıklamalarına göre 'rayına oturduğu ve hız kazandığı' günlerde, 90'lı yılları anımsatan bu gerilim provokasyon iddialarını daha da güçlendirdi.

HÜDA-PAR ve HDP'nin her ne kadar birbirlerini suçlasalar da mutabık oldukları 'Olayların arkasında provokasyon var' yönündeki açıklamaları, çözüm sürecini baltalamaya yönelik bir girişim olarak yorumlandı.

HİZBULLAH ÇÖZÜM SÜRECİNİN NERESİNDE DURACAK?

Habertürk yazarı Ruşen Çakır da, gitgide artan 'çözüm sürecine karşı provokasyon' söylemlerinin üzerine, 'Hizbullah'ın çözüm süreci-müzakare masasında kimin yanında oturacağı' konusunu irdeledi.

Çakır, 'tarafların sözcülerinin önce çözüm sürecine desteklerini vurguladığını, ardından süreci provoke etmek isteyen güçlerin karşı tarafı kendi üzerlerine saldırttığını ileri sürdüklerini, bu güçlerin kimler olduğu, bu provokasyonu nasıl becerebildiklerinin hep muamma olarak kaldığını' ifade etti.

OLAYLARIN ARKASINDA CEMAAT Mİ VAR?

Çakır, 'olayların ardında Gülen Cemaati’nin bulunduğunu iddia etmenin fazlasıyla abartılı olacağını, fakat Cemaat’in devletin kendisine yönelik baskılarını hafifletebilmek için bu çatışmaları alabildiğine abarttığının da inkar edilemez bir gerçek olduğunu' dile getirdi.

İşte o yazıdan çarpıcı satırlar:

(...)

"BİTMEYECEĞE BENZEYEN KAN DAVASI"

Provokasyon ihtimalini hep akılda tutmakla birlikte PKK ile Hizbullah arasındaki esas meselenin ne olduğunu kavrayamadan bu çatışmaları anlayabilmek ve dolayısıyla durdurabilmek mümkün değil. Kavganın zeminine baktığımızda karşımıza şunlar çıkıyor:

İki yapı arasında 1990’lı yıllardan kalma ve henüz kapatılmamış bir hesap var. Özetle PKK, Hizbullah’a o dönemde devletle işbirliği yapmış olduğunu kabul etmesini dayatıyor.

Gerek geçmişte yaşananlar, gerek derin ideolojik farklılıklar nedeniyle taraflar birbirlerine hiç güvenmiyor, hatta birbirlerinden nefret ediyorlar.

Her iki taraf da diğerinin her an kendisine saldırabileceğini düşünüyor. PKK zaten silahlı bir örgüt. Kurucu liderleri Hüseyin Velioğlu’nun 2001’de öldürülmesinden sonra ağırlığı yasal çalışmalara veren Hizbullah da hiçbir zaman silahlara mutlak anlamda veda etmedi.

Velioğlu sonrası Hizbullah kendisini alenen İslamcı bir Kürt hareketi olarak tanımlar oldu ve PKK’nın Kürt siyasetini tekeline almasına karşı çıktı (veya çıkmaya çalışıyor).

ÇÖZÜM SÜRECİ FAKTÖRÜ

PKK-Hizbullah gerginliğinin son dönemde tırmanmasında esas faktörün çözüm süreci olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki Kürt sorununun çözümü için bir masa kuruluyor ve Hizbullah da burada yer almak istiyor. Bu noktada iki soru karşımıza çıkıyor:

HİZBULLAH ÇÖZÜM SÜRECİ MASASINA OTURUR MU? 

Normal şartlarda kendisini bir Kürt hareketi olarak gören Hizbullah’ın PKK ile yan yana oturması gerekir. Ama PKK çevrelerinden yapılan açıklamalardan Hizbullah’a umduğu kadar bir yer önerilmediğini anlıyoruz.

Öte yandan siyasi iktidar da Hizbullah’ın PKK’nın gücünü olabildiğince azaltmasını istiyor ve onu bu yolda teşvik ediyor. Nitekim gerek hükümet sözcülerine, gerekse hükümete yakın medyaya baktığımızda alenen Hizbullah’tan yana tavır aldıklarını görüyoruz.

"HİZBULLAH'IN DEVLETİN YANINDA OTURMASI..."

Olayların bu şekilde gelişmeye devam etmesi Hizbullah’ın yeniden, açık bir şekilde “devlet yanlısı” pozisyona sürüklenmesi anlamına gelecektir. Böylesi bir süreçte Hizbullah’ın müzakere masasında Kürtler adına yer bulması iyice zorlaşır. Devletin yanında oturmasıysa Kürt hareketi olma iddiasını çok ciddi biçimde gölgeleyecektir.