BIST 9.722
DOLAR 32,56
EURO 35,00
ALTIN 2.420,94

Güzel Türkçe ile; eğitim-öğretim- anlatım ve müzik alanı…(1)

Türkçe'nin güzel konuşulmasına ilkokuldan itibaren önem verilmeli.

GÜNCEL/Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu: “Başkan Prof. Dr. Derya Örs, Türkçenin başka dillerden, özellikle Batı dillerinden gelen anlaşılmaz, zevksiz kelimeler yerine kendi kelimeleriyle büyümesini arzu ettiklerini söyledi. Örs, Kazakistan’ın Türkistan kentindeki Uluslararası Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi’nde düzenlenen uluslararası “Türkistan ve Türkoloji” konferansında yaptığı konuşmada, Hoca Ahmet Yesevi’nin doğduğu ata topraklarda nevruzu ve Türkistan kentinin Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilmesini kutlamaktan memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Türk dünyasının 220 milyonun üzerinde nüfusu olan, Türk dili konuşan, kökleri, inançları, örf adetleriyle büyük bir kültür coğrafyasından oluştuğunu belirten Örs, “Bu tür kültürel etkinliklerle bir araya gelerek, dünyaya birliğimizi, beraberliğimizi, 21. yüzyılda yeniden kurulmakta olan Türk dünyasının önemini, büyüklüğünü ve yerini dünyaya bir kez daha göstermiş olduk.” ifadelerini kullandı.Örs, Türk dünyasının, Türkçenin ve Türklüğün bir arada büyüyebileceğine inancının tam olduğunu kaydetti.Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu tarafından Türkiye’de 2017’nin Türk Dili Yılı ilan edildiğini hatırlatan Örs, “Türkiye Türkçesi ağırlıklı olmakla birlikte bütün Türkçe konuşanlardan beklentimiz, Türkçenin içinde bulunduğu sorunların yıl boyunca konuşulmasını sağlamak, bunlara çözüm yollarını aramaktır.” dedi.”

GÜNCEL/MHP SLOGANI: Referandumda “evet” tarafında çalışan MHP’nin seçim sloganı Türkçe açısından yanlış kullanılıyor.             Slogan şöyle: “Bu ülke için yeminimiz var. Vazgeçilmez!” Anladığımız; MHP’nin, bu ülkenin vazgeçilmezliği  konusunda  bir yemini var!…          

1/ Sanki diğer partilerin (mesela CHP veya AK Parti’nin) başka yemini var…Slogan; orijinal değil!...

2/ “Bu ülke için yeminimiz var, vazgeçilmez” bir birini tamamlamıyor… Devrik cümle gibi, ama yine de anlatamıyor.

3/ Sloganlar;  net, kısa ve anlaşılır olmalı kuralına uymamış…

3/  Doğrusu şöyle olmalıydı:

Bu ülkeden   vazgeçilmez!; “Yeminimiz  var” veya,

  “Yeminimiz  var”;Bu ülkeden   vazgeçilmez!

DİL ve TÜRKÇE

Önce belirtmek isterim ki, genç nesillere,  doğru ve yeterli miktarda;

 1/ Bilgi ve kültür…

2/  Ahlak ve karakter terbiyesi..

 3/ Sanat-güzellik-estetik boyutu kazandıramayan bir eğitim sistemi ile, hiçbir ülke ayakta duramaz.

"Temelini Orta Asya'dan alan;Türk kültürü/dili/edebiyatı/sanatı/müziği gelişerek günümüze kadar gelmiştir. Ülkemizin coğrafi, jeopolitik durumu, dört iklimi aynı anda barındırması, bu topraklar üzerinde yaşayan insanların yaşayışına, kültürüne etken olmuştur ve çeşitliliklerin, varyantların oluşmasına sebep olmuştur. Bir milletin üzerinde yaşadığı toprakları vatan yapan, orada meydana getirmiş olduğu kültür ürünleridir.

Dünyadaki Türk dili araştırmalarında çok mühim bir yeri olan ve milletlerarası bilim çevrelerince kurumlaşmış Türk Dil Kurumu’nun temeli; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından atılmıştır.

M.K.Atatürk, "Dünyada her kavmin varlığı, kıymeti, hürriyeti ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle orantılıdır. Medeni eser vücuda getirme kabiliyetinden mahrum olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından soyunmaya mahkûmdurlar. Medeniyet yolunda yürümek ve muvaffak olmak hayatın şartıdır." sözleriyle, durumu veciz bir şekilde ortaya koymuştur.

Geçmişini, tarihini bilmeyen bir toplumun, geleceğe uzanması mümkün değildir. Bu yolu kat ederken, ileri ülkelerin bulduğu, icat ettiği/araştırma sonucu elde ettiği  buluşlardan da faydalanmalıyız.

Biz konservatuar sanatçı akademisyenleri olarak; dil, diksiyon, güzel Türkçe, edebiyat alanlarına çok önem veriyoruz.Çünkü, müzik; içinde edebiyatı barındırarak, bir sahne sanatı olmuştur. O halde; sahne sanatının bütün kurallarını da uygulamak gereklidir.

Özellikle sahne sanatlarında, seyirci ile sanatçıyı buluşturan, anlaştıran en önemli unsur “sanat” ve  “dil” dir. Ezgiler, dil’de; vurgulama, nüans, doğu telaffuz ile birleşerek seyirciyi, dinleyiciyi etkilemektedir.

Özellikle son yıllarda, iletişim araçlarının çoğalması, akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle güzel konuşma yerini argoya, kısa cümlelere, hızlı konuşmaya bırakmıştır.

O halde dil nedir? Neden önemlidir?

Güncel sözlüklerde:

“İnsanların düşündüklerini ve duyduklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan, zeban”,

“Bir çağa, bir gruba, bir yazara özgü söz dağarcığı ve söz dizimi”,

“Düşünce ve duyguları bildirmeye yarayan herhangi bir anlatım aracı” olarak anlatılmaktadır.        Dolayısıyla, her mesleğin, kendine göre bir literatürü, terminolojisi oluşturulmuştur.

Dil;  köklü, geçmişi derin olmalıdır.

Dil, geçmişten günümüze evrilerek gelmiştir.

Dil, ortak anlaşım aracıdır.

Dil; her insan için  ana sütü kadar temiz ve haktır.

Dil; zenginliği ve çeşitlemeleri ile akıcı olmalı, hayranlık uyandırmalıdır.

Dil; argo olmamalı, ahlaklı ve temiz olmalıdır.

Müzik alanından baktığımızda; bestekarların eserlerinde kullandığı “şiirler/güfteler” ve aşıklarımızın doğaçlama söyledikleri “usta malı şiirler” ve popüler kültür altında üretilen şiirler! karşımıza  çıkmaktadır.

 Türk Dil Kurumu’nun, 1965 yılından 1977 yılına 8 cilt olarak yayımladığı; “XIII. Yüzyıldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yazılmış Kitaplardan Toplanan Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü” bir veri tabanına toplanarak kullanıma sunulmuş, özel bir çalışmadır. TDK’nın 1975 yılında yayınladığı Türkiye’de Halk Ağzından Derleme Sözlüğü” ve  “Anadolu ağızları” da önemli bir boşluğu doldurmuştur. Konservatuarda, Türkiye Folkloru El Kitabı’ndan çok yararlandığım edebiyatçı, Türkolog (rahmetli) Tahir Alangu’nun bu eseride çok önemli  kabul edilmiştir.

Halkbilim (folklor) içinde yapılan derlemeler ile; halk dili/halkkonuşması/maniler/methiyeler/aşıklamalar/ağıtlar v.b. birçok ürün ortaya çıkarılmakta ve içinde bulunduğu dönemi de anlamamıza vesile olmaktadır. Ancak; 2000’lı yıllardan itibaren Kültür Bakanlığı, -nedendir bilinmez- derlemeleri durdurmuş ve yeni bilgiler elde edilememiştir. Dönemler arası karşılaştırmalı folklor çalışmaları yapılamaz olmuştur. Oysa, gelişen ülkemizde; göçler, şehirler, terör olayları, doğa olayları, evlilik  v.b. kültür bir yerden bir yere taşınmaktadır. Bu değişimlerin zaman dilimi içinde; yakalanması, araştırılması, derlenmesi ve sosyologlar tarafından da incelemeye alınması gerekmektedir. Çıkarılacak sonuçlarla Bakanlıklar harekete geçerek; çocukların,  gençlerin, Türkçe konusunda güzel konuşmaları/telaffuz etmeleri için çalışmalıdırlar. Değişimlerin ilk anda etki edeceği şey “dil” dir.

İşin müzik kısmına gelelim.

Derlemelerden görülmüştür ki, en arı/saf dil, hece vezni ile söylenen aşıklamalarda/türkülerimizde/deyişlerimizde mevcuttur. O nedenle THM çok şanslıdır. Doğal taşıyıcı olan aşıklar; Radyo/TV olmadığı zamanlarda taşıyıcı rolünü çok iyi bir şekilde yapmışlardır. Yunus Emre’den, Karacaoğlan’dan, Aşık Veysel’e ve günümüz aşıklarına kadar bütün aşıklarımızın kullandığı dil; saf/arı Türkçe ve yerel şive karışımı olmuştur. Aşıklık geleneğinde, aşıklar; gerek kendi  şiirlerini  serbestçe ve  gerekse usta aşıkların şiir kalıplarına döşeyerek icra etmektedirler. Bir ustaya bağlanan çırak, ustasından sadece söz söylemeyi değil, sözü melodi/ezgi ve ritm  ile birleştirmeyi de öğrenir. Orta Asya, Anadolu ve Balkanlar’da “aşık”ve “ozan” terimleri anlamdaş olarak kullanılmaktadır. Aşıklar,  yöresel müzik icracılarının en önemli ustalarıdır. Çoğu aşık saz/çalgı çalmasını bilmekte, doğaçlama ya da ezberden seslendirme yapmaktadırlar. Aşıklar içinde, kadın aşıklarında önemli bir yeri vardır. Onlarda erkek aşıklardan aşağı kalmamakta, gezmekte/dolaşmakta ve yaşayan sorunların taşınmasında, dile getirilmesinde önemli roller üstlenmektedirler. Son yıllarda araçların çoğalması ile  köylere/şehirlere ulaşmak kolaylaşmış, ancak bu folklorik kültürde ki paylaşıma/yaymaya engel olmaya başlamıştır. Artık, aşıklarımız uçaklarla yolculuk etmektedir. Elbette, değişiklikler, söylemlerine de etki etmektedir ki, bu, halkbilimin/folklorun dinamikliğiyle doğru orantılıdır... Aşık müziğinin bazı önemli türleri biçimleri şunlardır; Ağıt, başayak, hiciv, güzelleme, kalenderi, lebdeğmez, kıta, koçaklama, muamma v.b.

Sizlere, Aşık Sarıcakız, Aşık Nurşah, Aşık Ezgili Kevser’in söylemlerindeki/şiirlerinden örnekler verelim;

“El kızı dediler, ele saydılar

Sineye çekip de ağlamadık mı?

Töre namus dedi cana kıydılar

Rıza göstermeyi yeğlemedik mi?

 

Gün oldu dövüldük, yere post olduk

Susturdular heykel oldu, büst olduk

Acıyla yaşadık, dertle dost olduk

Yutkunup ümükte düğmelemedik mi?

 

Berdel oldu, öldü diri diri

Çift kuma getirdi, sütsüzün biri

Boş ol dedi, karı elinin kiri

Duyduk da karalar bağlamadık mı?” (Aşık Sarıcakız/Kadınların maruz kaldıları şiddeti, baskıları v.b. dile getiriyor)

“Arı gibi petek balda

Çiçeğimde sen Yunus’um

Koza olmuş ipek dalda

Böceğimde sen Yunus’um

 

Sevgi yaşasın dillerde

İsmin vardır gönüllerde

Anılırsın tüm illerde

Şu çağımda sen Yunus’um

 

Eseriz can yelindeyiz

Dünyaca bir yolundayız

Eskişehir ilindeyiz

Bucağımda sen Yunus’um

 

Allah aşkım, toprak dostum

Sen pınardan doldu testim

Senden aldım Durşen ismim

Merceğimde sen Yunus’um” (Aşık Nurşah/Yunusâ olan saygısını ve ona olan bağlılığını gösteriyor)

 

 

“Şu gurbet eline geldim geleli

Yüzüm gülmez oldu, zalim gurbette

Bilemedim sevdasını hileli

Bir aşkın zehiri oldu gurbette

 

Ezgili Kevser’im sinem yaralı

Kat kat oldu, dertler yine sıralı

Uçmaz gönül kuşum, bahtım karalı

Geçti ömrüm, gülüm soldu gurbette” (Ozan Ezgili Kevser/Gurbetin ne kadar zor olduğunu dile getiriyor)

Görüldüğü gibi, herkesin anlayacağı, toplumsal  sorunların yerel ağızla dile getirildiği şiirler.

Devam edeceğiz.....

BİR BAŞARI ÖYKÜSÜ….

“Bazı kuruluşlar kendilerini anlatabilecek imkânı bulamadıklarından başarılarını sergileyemiyorlar.  Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi bunlardan. Kuruluşun ne kadar faydalı işler yaptığı Orhan Ayhan'la programında anlatıldı. Genel Sekreter Neşe Gündoğan'ın söyledikleri müthiş. Yetenekli çocuk ve gençlere sağladıkları desteğin yanı sıra bunların ailelerine sunulanlar mükemmel ötesi. Düşünün yeteneklilere 600-1000 dolar arasında her ay ödeme yapılıyor. Eğitim katkısı sağlanıyor. Yüz binin üstünde kişinin yararlandığı yaz okulları ücretsiz. Son icraatlardan biri ise "Göçmen Çocuklarına Destek Projesi". rogramda doping konusuna da yer ayrılmıştı. Atletizm Federasyonu'nun üst kademesi ile sporcularımıza uygulanan cezalar da ele alındı. Son dönemdeki tedbirler konuşuldu. Doping tüm dünyanın yüz karası. Doğu Almanya'da başlayan "kan dopingleri"nin ne kadar ileri götürüldüğüne tanık oluyoruz. Bakan Akif Çağatay Kılıç'ın talimatları umut verici. Dilerim, bu çabalarla "temiz spor"u yakalarız.”