Geç gelen adalet adalet değildir
Çeyrek asırdır cezaevinde olan Serhat Tuğan için mahkemenin vereceği karar bekleniyor. Bu karar bir hukuk mücadelesinin geldiği son noktayı gösterecek.
Bu hikayeyi pekçok kere okumuş haberlerde
görmüş ya da daha önce hiç bilmiyor
olabilirsiniz.
Bu, 25 yıl boyunca her defasında bir umutla mahkeme
kapılarına gidip, değişmeyen bir kararla geri dönüşün
hikayesi.
25 yılda neler değişmez, bir düşünün...
16 yaşında bildiri yayınlamaktan tutuklanan bir çocuk,
Diyarbakır Cezaevinde hapse girer. 10 ay sonra serbest kalır ama 10
yaş büyümüştür. Yaşadığı travma nedeniyle yeniden cezaevine girme
korkusuyla dağa çıkar. 1 yıl sonra da yakalanır.
Yakalanışı, gazetelere “16 yaşındaki terörist yakalandı” manşetiyle haber olur.
Bir korucu öldürmekle suçlanır. Fakat ele geçirilen silahının balistik incelemesi temiz çıkmıştır. Ancak dağda aynı kod adlı bir teröristin suçu, kolayca ona yüklenir.
Mahkeme silahın temiz bulunması ve sadece bir yıl dağda
kalmış olması nedeniyle 12 yıl ceza verir. Ama Yargıtay bu
cezayı az bulduğu için tekrar “Örgüt yöneticiliğinden
yargılayın” kararı verir. Savcı itiraz etse de
DGM yargıcı idam cezası verir, Yargıtay da
onaylar.Daha sonra idam cezası kalınca cezası müebbete
çevrilir.
Ablasının kardeşini kurtarmak için hukuk okuyarak
avukatlığını yaptığı ve çeyrek asırdır cezaevinde yeniden
yargılanmayı bekleyen kişi Serhat Tuğan'dır.
25 yıl içinde, Türkiye'de idam cezası kalktı, DGM'ler kalktı,
DGM'lerde yargılanan birçok kişinin davası yeniden görüldü,
bazıları tahliye oldu. Daha geçen ay tahliye edilenlerden birisi de
Salih Mirzabeyoğlu'ydu.
25 yıl içinde, Serhat Tuğan cezaevinde liseyi bitirdi, üniversiteyi
bitirdi ve şu anda 43 yaşında.
Anne, baba ve ablası bu yanlışlığın giderilmesi ve oğullarının
aklanması için yılmadan mücadele etti. Her yere başvurdu,
gazetecilerden siyasilere, Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı’na mektuplar
yazdı.
Serhat Tuğan'ın ablası ve avukatı elindeki tüm belgelerle
birlikte Adalet Bakanlığı'na götürdü dosyayı. Adalet
Bakanlığı talebi yerinde gördü ve 29 Temmuz 2015 tarihinde
Serhat’ın yeniden yargılanması için Yargıtay Cumhuriyet
Başsavcılığına başvurdu. Yargıtay 16. Ceza Dairesi de
yaptığı incelemesinde yeniden yargılanma talebini kabul etti. Dosya
yeniden yargılama içinDiyarbakır 5. Ağır Ceza
mahkemesine gönderildi.
Bu 25 yıl içerisinde Türkiye bir "çözüm süreci"
yaşadı. Devlet ilk kez barış için iradesini bu kadar net bir
şekilde ortaya koydu fakat karşılığını alamadı.
Yine bu 25 yıl içinde sosyal medya girdi hayatımıza. Alternatif bir
medya kanalı olarak Serhat Tuğan için bu yolu da denedi
ailesi. Twitter'da geçen sene seslerini duyurmak için
kampanyalar yaptılar. Belki de birçok kişinin bu sayede haberi oldu
Serhat'ın yaşadıklarından fakat o da çare olamadı.
Yani anlayacağınız çeyrek asırlık bir dönemde değişen o
kadar çok şey olmasına rağmen bir tek Serhat Tuğan'ın adaletle
imtihanı değişmedi.
- DGM'lerin kaldırılmasının ardından verilen kararlar
yeniden yargılama yoluna gitmiş ve tahliye kararları
çıkmışken,
- Balyoz davasında kesinleşmiş karar üzerine Anayasa
Mahkemesi'nin yeniden inceleme kararı verdiği gün 230 kişi birden
tahliye olmuşken,
- Can Dündar ve Erdem Gül davasına gösterilen "hassasiyet"
sonucu tutuksuz yargılanma kararı çıkabilmişken,
- Adalet Bakanlığı ve Yargıtay yeniden yargılanmanın
yapılması kararıyla dosyayı Diyarbakır 5. Ağır Ceza mahkemesine
göndermişken,
Ve sayısız emsallari bulunmasına rağmen, 25 yılını zaten
cezaevinde geçirmiş Serhat Tuğan için yeniden yargılama sürecinin
başlayıp başlamayacağını merakla bekliyoruz.
Şayet mahkemeden olumsuz bir karar çıkarsa bu hem
vicdanları, hem adalete olan inancı ama en çok da hukukun eşitlik
ilkesini zedeleyecektir.
Evet, geç gelen adalet adalet değildir; onun için bu bekleyişin
daha da gecikmemesi temennisiyle...