BIST 9.525
DOLAR 32,56
EURO 34,71
ALTIN 2.492,17

Festival konserleri kulislerinden, siyasilere mesajlar var!..

Farkı görüşte müzikseverlerin siyaset üzerine görüşleri önemli…

GÜNCEL/CUMHURBAŞKANI: Cumhurbaşkanı, 24 Haziran seçimleri için, Her seçime “bu seçim önemli”  demişti, yine: “24 Haziran seçimleri Türkiye için bir milat olacak.” dedi. Yine  hedef gösterdi; “Türkiye 2023, 2053 ve 2071 hedeflerine daha emin adımlarla yürüyecek.” dedi. Cumhuriyet’in kuruluş  sürecini üçe ayırdı: “Kuruluş, Diriliş ve Şahlanış” dönemi. Dirilişin Erdoğan’ı olarak, ”24 Haziran’da şahlanışa talibiz” dedi. En önemlisi, yine kendisini ortaya koydu, seçimde tek tabanca olacağını şu sözlerle ortaya koydu; “Bu can bu bedende” olduğu müddetçe terör örgütlerine dünyayı dar etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. "Ahdim olsun ki" diyerek; daha fazla özgürlük, daha fazla gelir, daha fazla huzur, muasır medeniyetler seviyesine çıkmış bir Türkiye vaat etti. Ahdim var/olsun demek, bir kararlılık ifadesidir; " verilen sözü yerine getirmek, sözünde durmak, verilen vaatleri yerine getirmek v.b. " Konuşması etkiliydi. “Erdem, irade, cesaret, kadına karşı istismar, şiddet, taciz, bağımsızlık v.b.” dedi, ama, eğitim/kültür/sanata hiç değinmedi.Yine, boynumuz eğri kaldı!...Oysa;bunlar vazgeçilmezlerimiz olmalı!..

GÜNCEL/BAŞKAN YARDIMCILIĞI: Halkın büyük bir çoğunluğu, Başkan Adaylarından, Başkan Yardımcılarını açıklamasını istiyor/bekliyor. Haklı bir istek…Madem ki 50+1’e kilitlenildi, o isimlerden de oy alma durumu söz konusu olur ve seçmende, seçim sonrasında  “nasıl bir yapı oluşacağı konusunda”  fikir sahibi olur. Şu ana kadar, sadece Cumhurbaşkanı  R.T.Erdoğan, “yardımcılarını açıklamayacağını” söyledi, demek ki sadece kendisine oy isteyecek, riski seviyor ve geçmişteki seçim başarılarına güveniyor demek ki!..  Basında ve kulislerde; muhafazakar, alevi, kürt, ekonomist v.b. yardımcılar olacağı  dillendiriliyor. Vay, arkadaş; Kültür/Sanat alanı yine mi yok? 61 yaşında, 25 yıldır İstanbul Türk Müziği Günleri/Festivali’ni gerçekleştiren, binlerce makalesi, yayınları olan,  43 yıllık akademisyen-sanatçı  ve  eğitim ve sanat/kültür alanı sözcüsü olarak, eğitim/sanat/kültür alanı Başkan Yardımcılığına Adayım...Saygılarımla…

Kulislerde neler konuşuluyor, neler!...

25.İstanbul Türk Müziği Festivali, tüm hızıyla devam etti ve 14 konser-Müzik Sempozyumu ile  sona erdi. Tüm dostlarımıza, destek veren kişi ve kurumlara, sanatçılarımıza ve seyircilerimize teşekkür ediyoruz. Ancak basında; siyasetten ve popüler kültürün baskın olmasından dolayı gerekli desteği göremedik. Sadece 3 köşe yazarı yer verdi.  Elbette, kulislerde/aralarda konuşulanlar nabız tutmak isteyenler için önemli. Ancak Avcılar ve Eyüp  konseri hariç; hala aday adayları, belediye başkanları, ilçe yöneticileri, MV görünmediler. Onlar sıralamaya girmek için makamların peşindeler. Elbette, bu eleştiri konusu oluyor. Şimdi, konuşulanları, sizler için  toparlamaya çalışalım.

Siyasilerimizde belki ders çıkarırlar:

AK  Parti’nin, mecburiyetten MHP ve BBP ile ittifak yaptığına inanılıyor,

BBP’nin  “devletimizin devamlılığı”  için deyip, ittifakta MV pazarlığı yaptığı gözden kaçmıyor,

Büyük çoğunluk; 50.1 yüzünden, ülkenin  gereksiz bir şekilde enerji  tükettiğine inanıyor,

AK Parti,  bu konuda, “iletişim yanlışı”  içinde, adı bilinmeyen/oyu olmayan partiler  anahtar olmaya başladı, MV pazarlığı  yapıyorlar,

Başkan adayları belli olduğuna göre, artık “çirkin söylemlerin”  yerini “güzel sözlere” bırakmalı,

Başkan adayları mutlaka “yardımcılarını” açıklamalı,

Aday açıklamalarından sonra; “ ayak oyunlarına, karalamaya, adayların seçime girmesini engelleyecek siyasi kararlara” asla imkan verilmemeli,

A.Gül; adaylığı konusunda “ketum davranmamalı”, çevresi ile mesajlar vermemeli, sonra  “ben bir şey söylemedim, istemedim, çatı olabilirdi v.b.” demeliydi,

A.Gül; H.Akar ve İ.Kalın ile ayyuka çıkan görüşmeleri ile ilgili, bir hafta sonra  -eniştesi dahil-  “çok kısa bir açıklama” yapmamalıydı,

Genelkurmay Başkanı Akar, görevi olmadığı halde  temayülleri  yıkmış,  görüşmeye katılarak, “yanlış” bir şekilde “siyasetin içine girmiştir”,

T.Karamollaoğlu’nun; A.Gül’ün adaylığı için boşuna uğraşmış, kazandığı ivmeyi  adaylık olmayınca kaybetmiştir,

T.Karamollaoğlu’nun, A.Gül’ü iyi tanımadığı, yol arkadaşlığı yapmadığı görülmüştür,

MHP’nin baraj altında kalacağı için,  AK Parti’nin kanatları altına girdiği ve D.Bahçeli’nin kendini kurtardığı inancı hakim görüştür,

Yıllarca seçim kazanmamış D.Bahçeli’nin, başka liderlere bu konularda  laf yetiştirmesi yanlıştır,

D.Bahçeli’nin, partisini barajdan kurtaracak  fırsatı sağlaya(cak)n bu ittifak döneminde, aday olmayarak siyaseti bırakması gerekmekteydi,

D.Bahçeli’nin, 100.000 imza verecekler için kullandığı  tehditkar sözler, son derece yanlıştır,

R.T.Erdoğan  aday gösterilirken, D.Bahçeli’nin (devlet terbiyesi!) hiç konuşmaması ilginçtir,

Cumhur ittifakının, karşısındakileri  15 Temmuz’un siyasi ayağı olarak görmesi/göstermesi  son derece yanlış tır,

Cumhur ittifakı sözcülerinin sürekli CHP’ye ve K.Kılıçdaroğlu’na vurmaları, alay etmeleri, niyet okumaları (Kılıçdaroğlu iddia ediyorum ki Muharrem İnce'ye oy vermeyecek. Çünkü 24 Haziran’ın sonrası var, o da biliyor/ AK Parti MV, Bülent Turan)  ters, mağdur  etki(si) yapabilir,

“Cumhur İttifakı sözcüleri, sürekli CHP’yi, başkanını kötülüyor, beğenmiyorlar?, Niçin, bu duruma  sevinmiyorlar? Madem güçlüler, polemiğe neden gerek görüyorlar?”,

Eskiden Cumhurbaşkanı bağırırdı, şimdi Başbakan’da bağırıyor…Sesi sürekli kısılan Başbakan’ın sesini açmak için ne kullandığı merak edilmektedir,  

İhalelerden köşeyi dönen AK Parti’li yöneticiler, Meclis Üyeleri  ilçelerde yoğun olarak dillendirilmektedir,

Ülke gerilimli, bölündü, ayrıştı denilmesine rağmen, yanlış/çirkin söylemler sona erdirilmelidir,

Hükümet adına konuşan/yazan, sürekli ekrana çıkan aynı isimlerin, muhalefete yaptıkları suçlamalarda doz kaçmaktadır, aynı isimler ve benzer sözler ters etki yapabilir,

Seçilmeyenlerin, ama köşe sahibi olanların, seçilenlere hakareti kabul edilmemelidir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Gel bakalım buraya Muharrem İnce’ demesi yakışmamıştır,

Hükümet ve YÖK, bu aşamada  “üniversiteleri bölme yasasını”  acilen geri çekmelidir,

Önceliğin; maaşlar, benzin fiyatları, çarşı-pazardaki pahalılık, emeklileri,taşeronlar v.b. olmasına rağmen, bir şey yok gibi, ülke güllük gülistanlık  gibi gösterilmeye çalışılması tepki doğurmaktadır,

Ülke genelinde satılık-kiralık yazılarının çoğalması, şirketlerin borç yapılanması istekleri gözden kaçmamaktadır,

“Tehdit”  diline mutlaka son verilmelidir,

YSK başkanının  “sinirli olması”,  hayra alamet  görülmemektedir,

Sandıkların güvenliği tartışılmamalı, YSK  bu aşamada kılı kırk yapmalıdır,

Mütahitlere “barış”  altında yapılan afların, maliye aflarının; “dürüst çalışan, zamanında ödeme yapan insanlara ceza olarak döndüğü” geçmiş aflardan bilindiği   için bir kırgınlık söz konusudur,

15 yılda getirilen 6.  “öğrenci affı”   yanlıştır,

Yabancı dil sınavlarını çalanlarla/yanlış yolla elde edenlerle  ilgili hala bir sonuç alınamamıştır, bu şekildeki  birçok akademisyenin Prof. aşamasındadır,

Bu durum,  akademisyenler arasında eşitsizliği ve huzuru bozmaktadır,

36.000 Y.Doç.’tin, istemedikleri bir unvana mahkum edilmesi ve özlük haklarında geri götürülmesi sancılı olarak devam etmektedir, 10 yıl üzeri, eski Y.Doç.lere mutlaka üst unvanlara başvuru  hakkı verilmelidir,

Bu dönemde; liyakat, tecrübe, birikim v.b. aranan özellikler  -maalesef-  ortadan kaldırılmıştır,

Bu dönemde; Cumhurbaşkanımızın “başarısız olduğumuz alan” demesine rağmen, kültür ve kongre merkezleri yapılmış, ama;  “sanata ve devlet sanatçılarının  özlük haklarına ilişkin bir düzeltme” yapılmamıştır,

AK Parti ile, sermayenin ciddi bir kısmı -kültür dahil- el değiştirmiştir. Bazı muhafazakâr aileler variyet sahibi olmuş, altlarına jipler çekmiştir...Ama, kültür/sanatta  sonuç, yine “sıfır” olmuştur,

Bu dönemde, “her işte aracılar var, onlar üzerinden iş bağlanıyor, paralar kazanılıyor” görüşü  çok yaygındır,

Milli Kültür Şurası  -dağ-fare ile- yapılmış; aylar geçmiş, şuranın en küçük  bir yansıması dahi görülmemiştir, yapılan masraf “kamu zararı”  olarak kayda geçirilmiş midir?, Bu, AK Parti’nin bir zaafı olarak görülmektedir, 

Özellikle Sultanahmet-Fatih civarında, restore edilen birçok  bina  muhafazakar derneklere,  cemaatlere, vakıflara tahsis edilmektedir. Ama,  sanat/kültür’de yine bir atılım/gelişme olamamıştır,

Bu dönemde, AK Parti’lilerin sanat, müzik tiyatro v.b. sürekli uzak durdukları görülmektedir,

Özellikle İ.Tatlıses v.b aday yapılması ters etki yaratacaktır,

AK Parti tabanı -özellikle kadınlar-  kendi çocukları/yakınları için iş bulamazken; yemeklere katılan popüler  sanatçıların  -AK Parti felsefesine değil-  belediyelerden festival konseri almak /TRT Müzik’te program kapmak için katıldıklarına inanmakta, sürekli önde görünen  Yavuz Bingöl’e -bu nedenle olsa gerek- uzak/mesafeli  durmaktadırlar, (A.Hakan, 14.05.2018 tarihli yazısında da  dikkat çekmiş),

 Partilerin, mutlaka yeni ve genç isimlere adaylık imkanı vermeleri beklenmektedir,

AK Parti sözcüsünün (M.Ünal) ; eleştiri ve konuşmalarında, insanları aşağılayıcı, yukardan bakıcı, nobran v.b. tavırları  rahatsızlık vermektedir,

AK Parti MV’li  Bekir Bozdağ’ın alaylı/küçümseyici/demagog  konuşmaları beğenilmemektedir,

Oy kullanmak için kütüklerin taşınması uygulaması kaos getirmektedir, oysa bu  bilgisayar çağında “kimlikle misafir kullanımı mümkün olamaz mı?”  denilmektedir,

Kurulan ittifakların tavanda olduğu ama, tabanda  geniş bir cevap bulamadığı dillendirilmektedir.,.Bu söylemi ekrana çıkan AK Parti MV’de dile getirmektedir,

Yıllarca;  başarılı olunca “biz yaptık, biz güçlüyüz, bizi yıkamazlar/bölemezler”, başarısız olunca; “bir bilen, üst akıl, proje örgüt, kirli ittifak v.b.” sözlerinden bıkıldığı gözlenmektedir,

AK Parti, yıllarca teşkilat dedi, siyaset okulu açtı  (MV ordan seçilmese de), ama gelinen noktada; aday adayları, R.T. Erdoğan’a ulaşmak için her yolu denemektedir. Bu, kuruluş ilkelerine ters gözükmektedir, 

Adayların önünü kesmek için konulan 100 bin imzanın, tersine bir dalgalanma/paylaşım  ve kilitlenme yarattığı düşünülüyor,

Son Boğaziçi affı ve Arş.Gör lere af getirilirken onları yetiştiren, 10 yılı aşkın 35.00 eski Y.Doç.ti bir kenarda bırakmak, istemediği bir unvana indirmek   hiç hoş karşılanmamıştır,

Cumhurbaşkanımızın, muhalefet  liderleri için kullandığı bazı tabirler  kabul edilemiyor, kuvvetli olduğuna inandığı halde;  “ne gerek var bu kadar ağır sözlere” deniliyor,

Cumhurbaşkanı, siyaseti iyi biliyor, en küçük bir eleştiriyi/yazıyı/konuşmayı  bile büyütüyor, (A.Bayer’in; Erdoğan’oy vereceğim, AK parti’ye vermeyeceğim sözü üzerine) sanki bir gurupmuş gibi dillendiriyor, tabii bu da toplumda (S.Özışık/C.Küçük  ve bazı köşe yazarları da yazdı) dalgalanmalar yaratıyor,

Bu kavga/ötekileştirme ortamından yararlanıp; “yine bazı cemaatler, paralel örgütler kazanmasın, devletimiz kaybetmesin, uyanık olunsun” deniyor.  

Toplarsak,

 Seçim döneminde; “liyakat, üretim, saygınlık, tecrübe, proje, sakinlik, güzel Türkçe, sevgi” beklenmektedir.

Bunlar da; “Türk milletinde olan, ama siyaseten gösterilmeyen, ama özlenen  özelliklerimizdir.”