Ergenekon'dan 'paralel'e... Ya sonra nereye?
Tamam, amenna, "paralel devlet" tasfiye edilsin; ama bunun yerine neyin geleceğini de hesap ediyor musunuz?
'Emniyet'te "paralel yapı" kurdukları iddiasıyla tutuklanan
polis memurları üzerinden yürüyen siyasi gerilim, bana 4-5 yıl önce
"Ergenekon" tutuklamaları üzerinden yürüyen siyasi gerilimi
hatırlatıyor.
O zaman, Ergenekon tutuklamalarını hararetle alkışlayan, bunun
"Türkiye'nin vesayetten kurtulması için tarihi bir adım" olduğunu
söyleyenler vardı. Şimdi de "paralel" tutuklamaları için aynı şeyi
söyleyenler çok.
O zaman siyasi iktidar, en başta Başbakan Erdoğan, Ergenekon
soruşturmasını açıkça desteklemiş, hatta kendisini "savcı" ilan
etmişti. Bugün de aynı siyasi destek devam ediyor. "Paralel"
soruşturması, siyaseten nötr bir adalet arayışıyla değil, siyasi
iktidarın teşvikiyle başladı ve sürüyor.
Ergenekon soruşturmasında (ve sonra "Balyoz"da) mahkeme
heyetinin de taraflı olduğu ileri sürülmüş, hatta "ayarlanmış
hakimler" olduğuna dair suçlamalar yapılmıştı. Bugün de aynı yönde
suçlamalar var. İktidarın bu soruşturma için özel bir yargı
mekanizması düzenlediği ileri sürülüyor.
Adliye dışındaki sahneler bile çok benzer. Ergenekon
soruşturması sırasında, sanıkların aslında "vatansever kahramanlar"
olduğunu haykıran, ellerinde Türk bayraklarıyla gösteriler yapan
vatandaşlar ve milletvekilleri olurdu. Şimdi de, benzer şekilde,
adliye çıkışında bayrak açıp slogan atarak sanıklara destek veren
vatandaşlar ve milletvekilleri var.
"Oyun" bu denli benzer olsa da, "oyuncular" kısmen yer
değiştirmiş durumda. İktidarın rolü sabit; o hep "savcı." Buna
mukabil, "cemaat" 180 derece terse dönmüş, eskiden en ateşli müddei
iken şimdi en ateşli müdafi olmuş durumda. (Bu yüzden "cemaat"e,
"eee, demek ki hukuk herkese lazımmış, yoksa etme bulma dünyası"
diyenler var ki, pek haksız değiller.)
Ergenekon döneminde mağdur olanların çoğu ise, şu an birbirine
diş bileyen bu iki eski dostu aynı oranda suçluyorlar ki, onlar da
haksız değil. Aralarında "önceden bizim başımıza gelen
hukuksuzluklar, şimdi başkalarının başına gelmesin" diyenler ise,
belki tüm bu tablodaki en erdemli kişiler olarak geçecekler tarihe.
Haklarını şimdiden teslim edelim.
Peki ben bütün bu benzerliklere işaret etmekle ne demek
istiyorum?
XXXXX
Demek istediğim şu: Ergenekon soruşturması (ve Balyoz ve
benzerleri), tümüyle hayali ithamlara dayanmıyordu. Ama soruşturma
o kadar ateşli bir siyasi ajandayla yürütüldü ki, bire on katıldı,
masum insanlar mağdur edildi, adalet yara aldı.
Benim naçiz kanaatime göre şu anki "paralel" soruşturması da
bazı ciddi ithamlara dayanıyor. Yüzlerce insanın yasadışı yahut
göstermelik yasal sebeplerle dinlendiğine yönelik iddialar elbette
ciddi. (Balyoz gibi davalarda olduğu öne sürülen "sahte deliller"in
nasıl oluştuğunun soruşturulması gerektiğini de buna
ekleyeyim.)
Eğer böyle yasadışı dinlemeler olduysa ve bunun sorumluları da
iddia edildiği gibi "cemaaat" mensubu polisler ise, o zaman bunun
ortaya çıkması herkes için (ve uzun vadede "cemaat"in kendisi için
dahi) iyidir. Zaten söz konusu cemaatin sözcüleri de bir zamandır,
"varsa böyle bir şey, çıkarın ortaya, verin yargıya kardeşim"
diyorlardı. Dolayısıyla, söz konusu polislerin sorgulanmasına
peşinen karşı çıkmalarının bence bir anlamı yok.
Fakat, Ergenekon soruşturmasında akıllarda olan kuşku sanırım
burada da var: Yargılama adil olacak mı?
Öyle ya, soruşturma bizzat iktidarın telkin ve tazyikleri ile
başlamışsa, kuvvetli bir "medya linci" ile davet ve takviye
edilmişse, dahası "ayarlanmış hakimler" olduğuna dair emareler
varsa, bu soruşturmanın adil olacağına nasıl güvenilsin?
Yani, aynı kötü filmin yeni bir tekrarını görmeyeceğimizin
garantisi ne olsun?
Ve, dahası, aynı kötü sona varmayacağımızın?
XXXXX
Bu son soruyu biraz açayım. Çünkü asıl vurgulamak istediğim
o.
Bunun için de evvela "paralel devlet" endişesini paylaşan
herkese sorayım: Tamam, amenna, "paralel devlet" tasfiye edilsin;
ama bunun yerine neyin geleceğini de hesap ediyor
musunuz?
3-5 sene önce bazılarınız, "yeter ki Ergenekon'dan kurtulalım,
gerisi mühim değil" diyordunuz. Bu "büyük resim"den başka bir şey
görmüyordunuz. Oluşan hukuksuzluklara dair itiraz ve endişe ifade
ettiğimizde de, bize "demokrasinin yanında sağlam durmuyorsun" diye
kızıyordunuz.
Şimdi de "yeter ki paralel devletten kurtulalım, gerisi mühim
değil" diyorsunuz. Ergenekon'u sorunca, "sorma, yağmurdan kaçıp
doluya tutulduk" demeye getiriyorsunuz. Peki ya şimdi de bu doludan
kaçıp başka bir doluya, başka bir fecaate teslim ederseniz
ülkeyi?
Ne midir o fecaat?
"İktidar paralelinde yargı"dır. Çünkü "cemaat" paralelinde
kurulan yargı ne kadar kötüyse, iktidar paralelinde kurulan yargı
da o kadar kötüdür.
Nereden mi çıkarıyorum bu tehlikeyi?
Baksanıza; son altı aydır iktidarın "paralel" tehlikesine
getirdiği çözüm, evrensel hukuka doğru ilerlemek değil, yargıyı
kendi hakimiyetine almak yönünde. HSYK düzenlemesi, Sulh hakimleri
düzenlemesi, AYM'yi etkisizleştirme niyetleri, hep buna işaret
ediyor.
Dahası, "yargıdaki paralelleri temizlemek" için vaad edilen
tüm siyasi düzenlemelerin ve muhtemel davaların da, bir taraftan
belki gerçek "paralel"leri ayıklarken, bir taraftan da aslında
iktidarın istemediği her unsuru tasfiye etmesi kuvvetle
muhtemel.
Bu yolun sonu, demokrasinin ana unsurlarından biri olan "yargı
denetimi"nin tümüyle ortadan kalktığı bir Türkiye olur. Örneğin,
böyle bir Türkiye'de, iktidarın yapabileceği gerçek bir yolsuzluk,
"paralel" ilan edilme korkusuyla, hiç bir savcı tarafından
soruşturulamaz. Sonunda yargı, Tek Parti döneminde olduğu gibi,
"yürütmenin işini kolaylaştıran" ve onun adına muhalif cezalandıran
bir aygıta bile dönüşebilir.
Velhasıl, "paralel devlet" iddiası elbette soruşturulmalıdır.
Ama bu, Ergenekon dönemindeki siyasi histeriyle ve linç ruhuyla
değil, evrensel hukukun ilke ve standartlarıyla yapılmalıdır. (Şu
anki sanıkların bazıları tam da o eski linçlerin vebalini taşıyor
olsa bile.)
Bir başka deyişle, hukuk, her defasında yeni bir siyasi hedefe
alet edilmemeli, bu kısır döngü artık bir yerde
kırılmalıdır.
Albert Einstein'ın özlü bir sözünü hatırlatayım. "Delilik,"
demiş ünlü dahi, "aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar
beklemektir."
Soru, milletçe, bu delilikten ne zaman kurtulmaya karar
vereceğimizdir.
NOT: Ramazan bayramınızı tebrik ederim. Dilerim hayırlara
vesile olur.