BIST 9.717
DOLAR 32,53
EURO 34,94
ALTIN 2.438,90

Eleştiri ahlakı

Başkalarının hatalarını, kusurlarını, yanlışlarını, ayıplarını, eksiklerini, zayıflıklarını en ince ayrıntısına kadar deşer, bir sondaj makinesi gibi ortaya çıkarabiliriz. Kapkara cerahatler gibi sondajladığımız çamuru, oraya buraya savurabiliriz.

Ne kadar dikkatliyiz, değil mi?

Ve ne kadar gözlemci…

Başkalarını gözlemleyip her özelliğini bir anda sayıp dökebiliriz?

Detaylı analizler, değerlendirmeler yapabiliriz.

Başkalarının hatalarını, kusurlarını, yanlışlarını, ayıplarını, eksiklerini, zayıflıklarını en ince ayrıntısına kadar deşer, bir sondaj makinesi gibi ortaya çıkarabiliriz.

Kapkara cerahatler gibi sondajladığımız çamuru, oraya buraya savurabiliriz.

Herkese yetecek kadar etiketimiz hazır cebimizde evelallah…

Hep eleştiri, hep eleştiri…

Hepimiz, tetikte bekleyen bir eleştiri makinesi gibiyiz.

Bir eleştiri makinesi olmanın kime ne faydası olabilir ki?

Bir başkasının yanlışını bulmak bize ne kazandırır ki?

Kendi yanlışlarımız, hatalarımız, kusurlarımız, eksiklerimiz, zayıflıklarımız, ayıplarımız dipdiri, capcanlı bir dağ gibi karşımızda dururken…

Kendi kusurlarını gizlemenin en kötü yolu, başkalarının kusurlarına odaklanmaktır.

Bu, acziyettir.

Kendisini kurusuz görmek, kibirli bir aptallık.

Başkalarının hatalarına odaklanmak kendi kusurlarımızı görmemize perde olur.

Bu ise ahmaklıktır.

Hayat, hep başkalarının kusurlarıyla, yanlışlarıyla, hatalarıyla uğraşacak kadar ucuz olmamalı.

***

Yaptığınız eleştirinin faydası, niyetinize göredir.

İnsan, niyetine göre bakar..

Niyeti neyse, gözü onu görür.

Niyet, gözün pusulasıdır.

Niyeti yanlış olan gözün, bakışı da yanlıştır.

Başkalarının kişisel hatalarına, yanlışlarına odaklanmak, bizim de o hatanın çekim alanına düşmemize, o konuda bir teste girmemize neden olur.

Başkalarında hata arayıcılık tutkusu, kişiye "sanal" bir güven verir, egoyu besler...

Bunun adı, kibirdir ve "ben bunu asla yapmam" tedbirsizliğini getirir...

Bu gidiş, buzlu yolda zincirsiz yola çıkmak gibidir.

***

Eleştirideki niyetiniz, karşınızdaki kişiye, katkıda bulunmak, yanlışını düzeltmesine yardımcı

olmak, omuz vermek, hatalarını onarmak ise bundan o da fayda görür, sen de fayda görürüsün.

Kırmadan, incitmeden, dışlamadan, kınamadan, yumuşak kelimelerle, egomuzu aradan çıkararak yapmak gerek bunu.

Onun için de, söze önce iyi, olumlu yönlerle başlamak; güven verir, kalp yakınlığı sağlar insana.

Sözü, şeytan taşlar gibi söylememek lazım.

Kelimeleri, sesi yumuşatmak, özenle seçmek, bir dantelâ gibi örmek gerek.

Sözü, kendine söyler gibi söylemek gerek.

İçtenlikle, bir bebeğe gülümser gibi…

İnsan, başkasını onarmaya çalışırken kendini de onarmalı.

Başkasına öğüt verirken kendine de öğüt vermeli.

***

Ve önce kendine bakmalı insan.

Bir ruh dikkatiyle bakmalı.

Kendine doğru bir yol aramalı, bulmalı.

Kendi içine doğru hikmetli bir yolculuğa çıkmalı.

Hikmet yolcularının yaptığı gibi, kendine günlük uzaktan bakma, kendini günlük özeleştiriye tutma virtleri yapmalı.

***

Sözün özü dostum, sen yine de Mevlana’nın dediği gibi ol: “Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol.”

Çünkü Kader’in oku insanı, kınadıklarıyla vurur.