BIST 9.468
DOLAR 32,60
EURO 34,81
ALTIN 2.497,16

Eğitimde uyanma zamanı !

Eğitimde, gerek üniversite, gerekse ilk ve ortaöğrenim seviyesinde; durumumuz içler acısı.Yapılan tüm araştırmalar, bunu en ince ayrıntısına kadar gösteriyor.

Her zaman bıkmadan usanmadan yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim.

Eğitimde, gerek üniversite, gerekse ilk ve ortaöğrenim seviyesinde; durumumuz içler acısı.

Yapılan tüm araştırmalar, bunu en ince ayrıntısına kadar gösteriyor.

Dünyada ilk 500 üniversite içerisinde, Türkiye’deki 157 üniversiteden sadece İstanbul üniversitesi var.

O da, 400-500 kategorisinde.

İsrail’den ise 7 üniversite bu sıralamaya girmiş durumda.

Dünya çapında kaliteye sahip bir tane üniversitemiz yok.

Türkiye’deki 157 üniversiteyi toplasan bir Harvard etmiyor.

Üniversiteler böyleyken liselerimiz nasıl?

Eğitimde sonlarda olmaya devam.

Geçtiğimiz günlerde, OECD tarafından yapılan PISA (Uluslararası Öğrenci değerlendirme Programı)  2009 araştırma sonuçları yayınlandı.

Ne yazık ki eğitim konularında özürlü medyamız, bu konuya bir yumurta kadar bile değer vermedi.

Keşke birileri de çıkıp; “ezberci eğitime son, papağan olmak istemiyoruz” diye bir eylem yapsa. Herhalde çok faydalı bir eylem olurdu. Ama öğrencileri bırakın, çoğu eğitimcimiz bile bu konularla ilgili değil.

Bu araştırmada ortaya çıkan sonuçlar, bizim gelecek nesillerimizin gerçek kalitesinin nerede olacağını göstermesi bakımından çok önemli.

Böyle zayıf bir eğitim alt yapısıyla yetişmiş, beyin güçlerini kullanamayan gençlerden dünya çapında, nasıl bir bilim adamı, sanatçı, araştırmacı, lider çıkaracaksınız?

“Yumurta atmak hak mıdır, değil midir” gibi konular yerine, uzmanların bu konuları tartışması, çözüm önerileri getirmesi gerekirdi.

Gelelim araştırmanın sonuçlarına…

Araştırmanın verileri, Türkiye’deki eğitim seviyemizin 35 OECD ülkesi ve OECD teşkilatı dışındaki ülkelerle birlikte, 74 ülke içersindeki durumumuzu gözler önüne seriyor.

PISA araştırmasında, 15 yaş grubu öğrencilerin sadece öğrendiklerinin ne kadarını hatırlayabildiklerinin değil, aynı zamanda öğrendiklerini okulda ve okul dışı yaşamlarında kullanabilme yeterliklerinin; karşılaşacakları yeni durumları anlamak, sorunları çözmek, bilmedikleri konularda tahminde bulunmak ve muhakeme yapabilmek için bilgi ve becerilerinden ne ölçüde yararlanabildiklerinin belirlenmesi hedefleniyor.

Her üç yılda bir yapılan araştırmaya Türkiye, 2003 yılından itibaren katılıyor.

Bu yılki araştırmaya tüm ülkelerden toplam, 475 bin, Türkiye’den 5 bin öğrenci katıldı.

Bu araştırmada, öğrencilerin, okuma/anlama, fen bilimleri ve matematik alanındaki becerileri ölçülüyor.

Eğitim sistemimizin dibe vurduğunun göstergesidir.

 

35 OECD ülkesi arasındaki yerimiz neresi?

-  Fen Bilimlerinde, en yüksek puan; 575, en düşük puan; 415, Türkiye 454 puan ile sondan 2’nci.

-  Matematik’te en yüksek puan; 600, en düşük puan; 415, Türkiye 445 puan ile sondan 2’nci.

-  Okuma / Anlama’da en yüksek puan; 556, en düşük puan; 314. Türkiye 464 puan ile sondan 3’üncü.

Bizden sonra gelen ülkeleri merak etmişinizdir; Şili ve Meksika

 

 Altı yılda bir arpa boyu yol aldık!

Bu araştırmada, geçtiğimiz 6 yıla göre artışımız ne yazık ki çok düşük.

İşte aldığımız yol ve puanlarımız:

Okuma/anlama becerileri: 2003: 441, 2006: 447, 2009: 464.

Matematik: 2003: 423, 2006:424, 2009: 445 puan.

Fen bilimleri: 2003: 434, 2006: 424, 2009: 454.

Eğitimi, bu müfredatla FATİH gelse kurtaramaz!

 

Eğitimde, müfredatı çağa uygun hale getirmedikçe, ezberci zihniyetten kurtarmadıkça, her sınıfı değil, her öğrenciyi bilgisayarlandırsanız işe yaramaz.

Değişen, sadece bilgisayarla ezbercilik olacaktır. Yani öğrencilerimiz “teknolojik ezberci bireyler” haline gelecektir.

Sözün özü; “gözlerimi kaparım, ezberimi yaparım” mantığı devam ettikçe, eğitimde sonlarda olmaya mahkûmuz.