BIST 9.093
DOLAR 32,37
EURO 34,94
ALTIN 2.325,47

'Eğitim ve kültür'de , ‘kadına bakışta’ başarısızız vesselam!..

Eğitimde milli olmak için, doğru bir müfredat hazırlamak lazım.

GÜNCEL/MTV ZAMMI: MTV zammı günün konusu oldu ve araç sahipleri ateş püskürüyor. Köprülerde/Marmarayda verilen garanti rakamlarına ulaşılmamasının karşılığını zaten halk ödüyor, daha fazla sıkmamalı. Memura %4-6 verip diğer zamları yüksek tutmak adil olmuyor.  Yeni oran; en az %6,en çok %10 olarak bekleniyor…

Eğitim-Kültür…

15 yıldır, her bakandan  aynı cümleler duyuldu: “Eğitimde reform yapıyoruz, eğitimde çağ atlıyoruz, en iyi müfredatı biz hazırladık, yeni modelde; öğrencilere 'kendini ifade etme', 'mukayese' ve 'yazma' becerisi kazandırılması, okul dışı spor, sanat ve sosyal alanlarda yeteneklerinin geliştirilmesi ni amaçlıyoruz.”

Eğitime, Cumhurbaşkanı ve  AK Parti hükümetleri iyi yatırım yaptığı halde; 6 Bakan, bir çok Müsteşar, Genel Müdür, TTK Başkanı işi çözemedi. Hükümet İHL’lere öncelik vererek işi çözmeye çalıştı. Örnek: “Pendik Kız Uluslararası Fen ve Sosyal Bilimler Anadolu İmam Hatip Lisesi.” Uzun zamandır Başarılı özel okullar aşağıya çekildi, oysa, her okulu  başarılı okullar seviyesine yükseltmek amaç olmalıydı. Proje okulları da tutmadı. Öğretmen kalitesine yatırım hiç yapılmadı. “Bilgi genişliği fazla, ama bilgi genişliği derin olmayan” öğretmenler yetiştirilmeye devam edildi. Son yıllarda yüksek makamlara İHL mezunları getiriliyor. Son atanan, ÖSYM Başkanı gibi…

Karar Gazetesi köşe yazarı Y.Z.Cömert’in,

Hürriyet Gazetesi köşe yazarı Gila Benmayor’un, 

ve Yenişafak Gazetesi Yazarı Y.Kaplan’ın 

Hep yazıyor(lar)uz, işin doğrusu mutlaka raporlarda vardır ve arşivlerde açılmasını, değerlendirilmesini beklemektedir. Eğitimde, dünya üzerinde en iyi kabul edilen Fin Eğitim Sistemi’ne bakmak   ve bize uyan yanlarını almak  bile işi çözecektir.

Cumhurbaşkanımızın son  üç yılda, eğitim üzerine söylediklerini aşağıda veriyoruz. Söylemler benzer/aynı, ama uygulamalar  hayal kırıklığı yaratmış.  Bizde hak veriyoruz…

1/ “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Ülke olarak çok önemli mesafeler kat ettik. Ancak bu süreçte iki alanda, eğitimde ve kültürde hedeflediğimiz noktaya gelemediğimizi üzülerek söylemek istiyorum. Eğitimde altyapıyı güçlendirdik. Eğitimin, öğretimin içeriği konusunda çocuklarımızı medeniyet tasavvurumuza uygun şekilde yetiştirme konusunda aynı şeyi söyleyemiyorum. …..Müfredatı süratle geliştirmemiz, zenginleştirmemiz lazım. Bunu yaptığımız zaman gençliğimiz çok farklı şekilde gelişecektir. Kültür alanında da yapılmak istenenle yapılması gerekenler arasında çok ciddi fark var. Türkiye'nin diğer alanlarda ihtiyaçlarının büyüklüğü, milletimizin gırtlağına dayanan sıkıntıları çözme gayreti böyle şekillendirdi. Ama daha fazlasını yapabilirdik. Şimdi önümüze bakacağız. Önümüzdeki yıllarda eğitim ve kültür alanında bir seferberlik içinde ilerlemeliyiz. Özellikle STK'larda güzel gelişmelerimiz var. Yük yüklenerek onların da katkıda bulunması gerekiyor. Çok büyük görevler düşüyor.’ dedi.”  (Basından/26.12.2015) 

13 yılda eğitim ve öğretime verdikleri öneme dikkat çekti. Erdoğan, ‘Göreve geldiğimizde milli bütçemizin birinci sırasında savunma vardı. Biz onu gerilere attık, birinci sıraya eğitimi çıkardık. Personelde birinci sıraya öğretmeni çıkardık. Niye? Eğer eğitimde, öğretimde başarılı olamazsanız hiçbir şeyde başarılı olmanız mümkün değil.’ dedi.”(Basından/24.03.2016) 

Müfredat..

Evet, sorun, ‘eğitime siyasal bakıp’, gerektiği şekilde ele almamaktan geçiyor. Değişen müfredatta yapılan yanlışlıklar, Barzani sayesinde gündemden şimdilik düştü. Ama, yanlış her zaman yanlıştır ve gerçeklerin zamanla ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır.

Hatanın büyüğü, ‘aynı kafa yapısında olanların’ ülkenin müfredatını yapıyor olması. Dünde böyleydi, bugünde!..Vay, arkadaş sene 2017, hiç mi değişmeyeceğiz?!...

Aynı görüşte olan köşe yazarları bazı programlarda benzer şeyleri söyleyip, muhalefete -gülerek- saydırıyorlar, ülkeyi kurtarıyorlar ya, durum aynen  öyle!..Oysa, farklı düşünceler yanlışı önler…

Prof.Dr. İ.Ortaylının bu konuda  güzel bir sözü var; “Başka ülkelerin ders kitaplarına, müfredatlarına bakıyorlar mı? Hayır. Bunlar 3-5 kafadar kapanıyorlar, kendilerine göre müfredat yapıyorlar. Yeni bir dönem değil de bu. 50 yıldır böyle.”

Son müfredat için 400’ü aşkın uzman çalıştı deniyor,  hepsine; yol, yemek, harcırah, komisyon üyeliği için ücret ödendi. Kim bilir ne kadar tutmuştur? Sonuç, okudukça yanlışlarla dolu kitaplar!...Sorumlu kim, hiç kimse? Çünkü, siyasi irade arkalarında duruyor… Ama olan çocuklarımıza oluyor…

3/ “Cumhurbaşkanı Erdoğan 2017-2018 Akademik Yılı açılış töreninde yaptığı açıklamada eğitim konusunda öz eleştiri yaptı. ‘Türkiye'de her alanda çok büyük reformlara imza attık. İki alanda arzu ettiğimiz gelişmeyi sağlayamadık. Bunlar eğitim ve öğretimdir. Kültürdür’ dedi.” (Basından/26.09.2017)

Kültür…

Kültüre fazla yatırım –konser salonları/kültür merkezleri dışında- yapılmadı. Sanatı üreten sanatçıların özlük hakları düzeltilmedi, göstergeler yükseltilmedi, ikramiyeler maaşa katılmadı, siyasi kültür etkinlikleri desteklendi  v.b. Hala, kulaklara “konservatuarların ve devlet topluluklarının kesinlikle kapatılacağı bile fısıldanıyor!..”.

 

4/ “Yardımcı Doçentliğin kaldırılmasını YÖK Başkanı Yekta Saraç'tan ve rektörlerden rica ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: "Ülkemdeki rektörlerimizden de ricam var. YÖK Başkan'ımız ile de bunu konuşuyorum. Allah aşkına şu yardımcı doçentlik olayı nedir? Şunu bir gözden geçirin. Yardımcı doçentlikle ön kesiyoruz. Dünyanın kaç yerinde acaba yardımcı doçentlik var? Ben araştırdığım yerlerde doğrusu böyle bir mekanizma pek görmüyorum. Bunu birileri birilerini oyalamak için yapmışlar. Bu, gerçekten ilmiye sınıfına bir paravan, engel oluşturuyor." Türkiye'de yardımcı doçentlikte 20 yılı aşkın süre bekletilen akademisyenler bulunuyor.”

Y.Doç.lik…

Üniversitelerde sorun haline gelen, ÜDS ve YDS’nin akademisyenlerin dilini ölçmediği bir yabancı dil sisteminden kaynaklanan Y.Doç.liğin kaldırılması konusunda, YÖK’ün nasıl bir çalışma yaptığı hala açıklanmadı. Biz inanmıyoruz ama, genel  hava üstünün örtüleceği şeklinde… Son yıllarda yabancı dili herhangi bir/haksız/örgütsel  şekilde geçip, Prof. olanlar, etik olan Y.Doç. lerin yükselmesinin zaten  karşısında…Ama, üniversite içi etiklik mutlaka sağlanmalı diye düşünüyoruz.

Bu konuya köşe yazarlarının ilgisizliği de ayrı bir durum…Varsa yoksa güncel siyaset; gelişme-ilerleme-üretim  v.b. umurlarında değil!...Ülkeyi kendilerinin yönettiğini zannedip, sürekli makama el sallıyorlar. Çoğu ballı görev yada makam uçağına binmek  peşinde. Oysa, siyaset yapacaklarsa, köşe yazarlığını bırakıp siyasete atılmaları gerek…Bekara, boşanmak kolay tabii!...

Genel durum…

Köşe yazarlarının hükümet tarafından yapılan uygulamaların yanlış olması durumunda, söylememe/duyurmama/yazmama/üstünü örtme gibi kötü bir davranış özellikleri oluştu. Oysa, çocuklar/gençler bizim geleceğimiz. Onların milli, manevi duygularla, ama çağdaş bilgilerle yetişmesini, memleketine yararlı bir kişi olmasını her kişi arzuluyor. Benim hükümetim, benim bakanım, benim müdürüm, benim rektörüm v.b. denildiği zaman ipin ucu kaçıyor ve yetkililerde sorumsuz uygulamalara girebiliyorlar.

Böyle olunca; “…..Önümüzdeki yıllarda eğitim ve kültür alanında bir seferberlik içinde ilerlemeliyiz.” sözleri hayata geçemiyor…

Yazık, enerjilerimizi boşa akıtmaya devam ediyoruz…

Ve, güzel ülkemiz kaybediyor…

Not: Dünyanın 17. büyük ekonomisine sahip ülkemiz, 6,5 yıllık ortalama eğitimle 137. sırada kalmış. Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programına (PISA) yaptırdığı 2012 eğitim raporuna göre, OECD üyesi ve PISA’ya iştirakçisi 64 ülkede, 15 yaş grubu öğrenciler üzerinde yapılan test sınavları sonuçlarında, ülkemiz matematik puanını yükseltti ama, 64 ülke içindeki sıralamasını yükseltemedi ve 42.  oldu. Türkiye, matematik ortalaması 448 ile; Hırvatistan 471, İsrail 466, Yunanistan 453, Sırbistan 449 gerisinde kaldı.

KADIN!...

Haber şu: Meclis'teki kadın milletvekilleri basın toplantısında açıkladı; "Bu yılın ilk 9 ayında öldürülen kadın sayısı 285"

Kadına taciz/öldürme/şiddet v.b. devam ediyor.

Son aylarda,kadınlara karşı yapılan kötü söylemler işin tadını/ahlakını  iyice kaçırdı.

Bir üst göreve gelmek isteyen, kendini öne çıkarmak isteyen, AK Parti’deki bazı kişilerin hoşuna gitsin/beni görsünler diyen; atıyor saygısız, çirkin  tweetleri.

Ama, ne AK Parti Kadın MV’den, ne CHP Kadın MV’den, ne MHP Kadın MV’den, ne HDP Kadın MV’den, ne  Aile Bakanı’ndan, ne MEB’den, ne kadın STK’larından tık yok.

Hepsi, Cumhurbaşkanının ağzından çıkacak kelimeleri bekliyor ve ona göre vaziyet almaya çalışıyor. Oysa, Cumhurbaşkanımızın ve Eşinin kadın ve aile konusundaki söylemleri biliniyor.

Özgür irade diye bir şey kalmadı, meydan kadına kötü gözle bakan ve maalesef  İslamcı geçinen v.b. kişilere kaldı. Güçlü bir ayıplama yapılmayınca, o zihniyetteki kişiler  cesaretlendiriliyor. Gölcük Müftüsünün göreve devam ettirilmesi gibi!..

Dünde Çanakkale Belediye Meclisi’nde kadın konuşmacıya hakaret  edildi.  Kadına bakışın partisi yok, zihniyet değişmeli..

Nihayet kadın yazar  olarak, bu konudaki en güzel/doğru yazıyı N.B.Karaca yazmış ve uyarıda bulunmuş;

“……Tesettürsüz kadınları küçük düşürmek ve başörtülü kadınları yüceltmek için kurgulanan her benzetme ya da teşbih eninde sonunda başörtülü kadınları da aşağı çekiyor. Çünkü ister domates olsun, ister kabuklu ceviz, isterse ambalajlı ürün; bütün bu teşbihler kadını/insanı kendisinden faydalanılması, kullanılması ya da tüketilmesi için yaratılmış bir ‘ürün’e indirgiyor. Oysa hatırlamak lazım: İslam tasavvurunda insan, ‘yaratılmışların en şereflisi’dir. Ve Allah hiçbir domatesi böyle övmez.”

 

Bu arada E.Özkök’ün yazısını da atlamayalım; “…..Lütfen hiçbir kadın bu yazıyı üzerine alınmasın. Kadın da erkek de; ne teşhir edilecek üründür, ne satılacak maldır...”

İnsanlar kavgadan, pahalılıktan yoruldu. 

Terörden arındırılmış güzel  ülkemizde; huzur, barış, sakinlik arıyor, sorunlarının çözülmesini istiyor…

Fransız yazar ve filozof Denis Diderot demiş ki;

Çok zor mu?!...

Ya da, hak etmiyor muyuz?!..

Resim:Çin'de orman şehir..