BIST 9.525
DOLAR 32,52
EURO 34,74
ALTIN 2.491,65

Duvarlar ve Algılar

Kafesten kafese uçuyor kuşlar. Her kafeste biraz daha eksik. Her kafeste biraz daha kör. Ve kendi kafesine âşık yürekler, parçalanma pahasına duvarlara çarpmıyor.

Kafesten kafese uçuyor kuşlar. Her kafeste biraz daha eksik. Her kafeste biraz daha kör. Ve kendi kafesine âşık yürekler, parçalanma pahasına duvarlara çarpmıyor.

Kanat benim neyime? diyor tin. Neme gerek uçmadığım diyarlar? Duvarlar, oyalanmanın bin bir resmiyle süslü. Plastik kokulu, pembe yüzlü ağaçlar. Ve gerçeğin tahtını çoktan ele geçirmiş yanılsamalar, alternatif bir dünya sunuyor, badem çiçeklerinin kokusundan uzak. Kanıyor zihin ve bir kale daha kaybediyor.

Ve toprağından habersiz bir nehir kanıyor göğün altında. Sularında demir tadı. Pusulasını yitirdiği denizini arıyor.

Bir ihtimal, Ankara’nın yıldızları kadar zayıf ve silik. Toprağın, hâlâ pembe böğrünü dürtüyor. Duvarların dışından bir resim incecik ellerinde. Tinin kaybettiği, mevzilerini gösteriyor.

Ve toprağından habersiz bir nehir kanıyor göğün altında. Sularında demir tadı. Pusulasını yitirdiği denizini arıyor. 

Eşyadan önce ve eşyadan sonra diyor duvarlar. Çağ kapandı, çağ açıldı sözün plastikleştiği yerde. Şimdi bütün gerçeklik camdan bir duvarın soluk yüzünde.

Gözlerime iyi bakınız evlatlarım. Gözlerime, avunmanın bütün silahlarını kuşanmış ve geçici teselliler karşılığında en kıymetlinizi, yaşam sevincinizi satın almış gözlerime. Ve kalınlaştırın kafeslerinizin duvarlarını. Ben süslerim, plastiğin en canlı renkleriyle.

Kafesten kafese uçuyor kuşlar. Her kafeste biraz daha eksik. Her kafeste biraz daha kör. Ve kendi kafesine âşık yürekler, parçalanma pahasına duvarlara çarpmıyor.

Duvarların ardında yalın kılıç zaman. Yaşanmamış hayatları devşiriyor. Dökülüyor çiçekler. İlkbahar, yaz, sonbahar, kış; kanat sesleri olmadan gelip geçiyor.