BIST 9.085
DOLAR 32,37
EURO 34,98
ALTIN 2.325,82

Domates, Biber, Patlıcan!

‘Gıda’ ise ‘temel ihtiyaç’! Rahmetli Barış Manço’nun söylediği gibi: ‘Domates, biber, patlıcan’! Halkın enflasyonu işte bu!

Nisan ayı TÜFE aylık bazda %1.63, ÜFE ise yüzde %1.43 oldu.

Gelinen noktada yıllık TÜFE %7.91 olarak gerçekleşti.

Yıllık enflasyona bakıldığında 4 aylık bir artış trendi oluşmuş durumda.

Türkiye ekonomisinin enflasyon hedefi ise %5.5.

Buradan sapma olur mu? Büyük olasılıkla cevap: ‘Evet’.

Öyle ki TCMB Başkanı Başçı’nın güvendiği ‘dağ’ konumunda olan Mart ve Nisan aylarına ‘kar’ yağmış görünüyor. Zira Başçı, düşen petrol fiyatlarının yanı sıra Nisan ayındaki ‘baz etkisine’ de güvenmişti. Ne var ki bu veri piyasaya soğuk duş aldırdı!

Çünkü Başçı %5 seviyesinin görülmesinin bile olasılık dahilinde olduğunu belirtmişti.

Hep ifade ediyoruz…

Bu yönetim düzeyinde ‘ketum’ olmak fayda yaratır.

TCMB yönetimi enflasyon raporu sunumu sonrasında doğrudan seviye işaret etmenin sıkıntısını hiç şüphesiz ki yaşayacaktır. Elinde avucunda da faiz indirimi için neden kalmadığı görülüyor…

Bu andan itibaren yukarı bıyık aşağı sakal misali, TCMB’nin faiz kararlarında daha fazla terleyeceği aşikar!

Peki ama, suçlu kim?

Başçı’ya ve aslında ekonomi yönetiminin tüm kurmaylarına göre ‘gıda’!

Veriler de bunu gösteriyor.

Gıda fiyatlarında yaşanan artış nisan ayında yıllık yüzde 14.36'ya yükselmiş vaziyette.

Yıllık gıda enflasyonu da yüzde 14,4’ten yüzde 14,7’ye yükseldi.

O halde, düşündüğümüzde, yıllık enflasyonu şu an için %7.91 mi yoksa %14.7 mi kabul etmek lazım?

Değerli okurlar…

Hiç şüphesiz ki herkesin enflasyonu farklı!

‘Kadın ceketi’ nisan ayının zam şampiyonu…

Ancak kadın ceketi kimin umurunda(?)

‘Gıda’ ise ‘temel ihtiyaç’!

Rahmetli Barış Manço’nun söylediği gibi: ‘Domates, biber, patlıcan’!

Halkın enflasyonu işte bu!

Çünkü gıda fiyatlarında artış, doğrudan doğruya cebe yansıyor.

Yapılmak zorunda olunan bir harcama!

Bu nedenle enflasyondaki artış bir yana, gıda fiyatlarının kontrol altında tutulması gerekiyor.

Bu ise sadece ekonomi yönetimiyle yürütülecek bir mesele değil.

Seçimler sonucunda kısa vadede özellikle piyasa açısından ‘istikrarın’ devamı son derece önemli.

Bunun yanında uzun vadede muhakkak tarım politikalarının makro bir anlayışla, hem ekonomik hem de üretim boyutuyla stratejik olarak ele alınması gerekli.

TCMB gıda fiyatlarındaki artışı sebze-meyve fiyatları ile akaryakıt fiyatları arasındaki ilişki ile açıklama yoluna gitmişti.

Akaryakıt fiyatları artıkça gıda fiyatları artıyor demişti.

Kusura kalmayın ama bu kadar doğrusal ilişki ne ölçüde kabul edilebilir?

Akaryakıt fiyatlarında düşüşün yaşandığı bir dönem geçirdik, sonrasında ise inişli çıkışlı ama artış yönlü bir süreç gördük. Her ne olursa olsun 90-100 $ seviyelerinden 40-50 $ bandına çekilen bir seyir söz konusuydu… Şu an ise Brent 65-70$ düzeyinde.

Yarın öbür gün Yemen problemi biterse ve İran ambargosu konu olmaktan çıkarsa petrol fiyatlarının azalacağını da unutmayalım.

O halde, TCMB’ye göre, iş dönüp dolaşıp yine ‘kur’a geliyor.

Yani çember başladığı noktaya, Merkez Bankası’na dönüyor…

FED’in olası faiz artırımı piyasada çoktan satın alındı…

Dünya genelinde uzmanların önemli bir kısmına göre artış Eylül ayında gelecek.

Hatta FED’in ismi o kadar benimsendi ki, herkes FED’le yatıp FED’le kalkar oldu.

Ne var ki, bu andan sonra 2015’in sonuna kadar Dolar’ın gidişatını Türkiye’nin iç dinamikleri belirleyecektir.

Seçimler ise temel kriter…

Olası bir istikrar kaybı, kısa vadede piyasanın algıladığı risk primini yükseltir ve Dolar’da hızlı tırmanış görülebilir.

Buradaki temel husus petroldeki aşağı yönlü hareketin ekonomi üzerinde yaratması beklenen olumlu etkinin, Dolar artışı nedeniyle ne denli kaybolduğunun belirlenmesidir(?) Ne var ki henüz TCMB’den bu doğrultuda bir açıklama duymadık…

Sözün özü, sadece akaryakıt değil, gıda fiyatlarının maliyetini yukarı çeken bunun dışındaki diğer unsurların da analizi ve kontrolü yapılmalıdır.

Aksi taktirde enflasyonun etkisi ‘gıda’ fiyatları yönlü olarak temel yaşam standartları çerçevesinde hissedilecektir. Bu ise doğrudan doğruya fakirleşme anlamına gelir.

Bu bağlamda Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı’nın gelecek yıllarda uygulayacağı politikaların çok daha önem kazanacağını söyleyebiliriz. Ve tekrar etmek gerekirse, Tarım bakanlığı muhakkak makroekonomik politika yönetiminde yer alan diğer Bakanlık ve kuruluşlarla ortak hareket etmelidir.

Twitter: @SonerGokten