BIST 9.680
DOLAR 32,43
EURO 34,43
ALTIN 2.489,72

DİB ve İlahiyat Fakülteleri, topluma yön veremiyor!...(1)

Devlet kurumları, din öğretiminde öncü olmalıdır.

GÜNCEL/SANATÇILARIN TEŞVİK İKRAMİYESİ: Daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz Konservatuarlar Sanatçı Öğretim Elemanları’nın (yaklaşık 400 kişi) Haziran teşvik ikramiyeleri, 35 gün Başbakanlıkta bekletildikten sonra hafta başı imzalanmıştı ve nihayet 02.12.2017’de ödemeler yapıldı. Sorun, TİP sözleşmesinde yer alan; “ teşvik ikramiyeleri  Başbakanlık onayı ile  ödenir” hükmü. Devlet koroları sanatçıları teşviklerini, (Haziran ve Aralık) Başbakan adına İl Defterdarı  imzaladığı için aynı ay içinde alırken, Sanatçı Öğretim Elemanları 7 makam/imzadan sonra, yani 5-6 ay içinde alabiliyor. Çok kolay bir değişiklikle çözümlenecek bu konu yıllardır yapılamıyor, ille KHK mı gerekecek? Şimdi, faizsiz ödenen bu gecikmeli teşviğin kaybını hesaplayalım. Ödenen teşvik  ikramiyesi  3900-3950 Tl civarında. 30 Haziran ‘da dolar: 3535 TL.,demek ki;110 dolar alınabiliyor. 30 Kasım’da dolar:3950 TL., demek ki; 98 dolar alabilecek.Haziran-Kasım farkı:12 dolarX3950=kayıp:474 TL. Yazık değil mi, işlerini özveriyle yapan, sanatçı yetiştiren bu sanatçılara. Artık; ikramiyeleri -TRT gibi- maaşa katın, göstergeyi de 6400’e yükseltin, bitsin bu işkence…Sanatçılar bekliyorlar…

GÜNCEL/İMAMLAR: Şırnak’ta temaslarını sürdüren Bozdağ, “Din Görevlileri ile Buluşma Toplantısı”na katılmış ve şöyle demiş; “Herkes elini vicdanına koysun. Mabetlerimizin göğsüne namahrem eli değdi mi, değdi. Nerede suç? İmamda. ‘Bu camiye giremezsin’ deyip orada haykıracak sütçü imamların torunları nerede? Camiyi bırakıp kaçıyor, teröristler geliyor. Ben böyle imam istemiyorum. ‘Benim cesedimi çiğnemeden bu camiye hiçbir terörist giremez’ ama bunu diyemedik, bunu hiçbir yerde demeyi başaramadık.”  Son günlerde bakanların; üstten konuşma, dinleyenleri aşağılama/azarlama v.b. artmaya başladı. Geçen gün de, bir bakanımız: ‘asgari ücreti artırın, elinizden tutan mı var’ dedi ve ‘biz gömümü bulduk v.b.’ bir cümle kurdu. Oysa, Suriyelilere harcanan parayla sürekli övünüyoruz da, bizim insanımıza neden böyle sertiz anlaşılamıyor. B.Bozdağ, korumasız imamları teröristlerin önüne atıyor.. O zaman, kendisinden ricamız; ‘koruma olmadan dolaşması, o zaman böyle konuşabilir’ diye düşünüyoruz. Aman, söylemlere dikkat...Halkı küçümsemeyelim!...Özveri ile görev yapan insanlarımızı kırmayalım!...

Yazı başlığında iki kurumu yazdık. (içerik  itibariyle) Ancak, bir çok fakültenin “toplumla buluşmasında” sorun olduğu aşikar. Konservatuarlarda öyle, hukuk ve iletişim fakülteleri de!...

Köşe yazarı Yusuf Kaplan (Yenişafak/27.11.2017) yazısında doğru bir tespitte bulunmuş;

“Müslümanlarında, Batılıların da; İslâm fikir, sanat, ahlâk, siyaset, kısacası medeniyet fikriyatının klasiklerini ortaya koyacak bir ilim ve fikir başkenti olarak görecekleri bir konuma ulaşacak bir İstanbul inşa edilmeli.”

Sadece İstanbul mu?!. Türkiye’yi  inşa etmek lazım!..

Ama, nasıl olacak?;

Diyanetin  aktif olmadığını  söylememekle mi?!.

DİB'in ve İlahiyat Fakültelerinin toplumda öncü rol üstlenemediğini yazmamakla mı?!.

Dini alanda hizmet veren kurumların; kurumlar arası işbirliği, görüş  birliği sağlamadığını görmemekle mi?!.

Toplumdaki  dejenerasyonu dillendirmemekle mi?!.

Kadına/çocuğa cinsel  şiddeti,tecavüzü, dayağı v.b. haberleştirmemekle mi?!.  

Nasıl???

Geçtiğimiz yazıda bir din  kongresinden izlenimlerimizi yazmıştık…Her zaman söylüyorum:kurumlar, kuruluş amaçlarına uygun uygulama yapmakla yükümlüdürler. Makama gelen/atanan kişi(ler)de; keyfi davranamaz, bu amaçlara ulaşmak için yoğun çaba gösterir. Gelişme böyle olur.

Yani; herkes işini doğru yapacak…

Diyanetin ve Fakültelerin toplumun beklentilerine cevap veremediği durumda, cemaatler din öğretimi ile ortaya çıkmakta, bir takım kişiler kendilerini toplumun STK öncüsü olarak göstermektedirler.
Y.Kaplan son yazısında (01.12.2017) da; “Bu toplumun varlık nedeni ve varoluş hikmeti, İslâmî yörüngenin öncü gücü olmasıdır.Bu toplum ancak o zaman dünya tarihini yapmış, dünya tarihinin akışını şekillendirebilmiştir….Özetle: Ne yapıp eğitimden kültüre, fikirden sanata ve medyaya kadar her alanda İslâm’ın önünü açacak yapı taşlarını döşeyemezsek, her zaman söylediğim gibi, 10 yılda 100 yılın tohumlarını ekemezsek,geleceğe emin adımlarla yürüyemez, insanlığın ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiği hakikat medeniyeti yolculuğuna soyunamaz, tarihi sürükleyecek bir konuma ulaşamaz, mevcut varlığımızı bile koruyamayız -Allah muhafaza!” diye yazmış…”

Polis Akademisi UTGAM tarafından düzenlenen (23-25.11.2017) II. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu sonuç raporunda yer aldığı gibi, İfşa olmamak için, tedbir adı altında; 'takiye’yi yaşam biçimi yapanlar, namazlarını terk edenler, orucu bırakanlar, içki içmelere başlayanlar, sınav sorularını çalarak kul hakkını yiyenler, şantajla insanlara saldıranlar, yaşadığı ülkeye ihanet edenler ve insanları katletmek gibi dinen asla kabul edilemeyecek davranışlar v.b.” ile  ortaya çıkanlar; İslam dini’nin rehberinin Kur’an ve İslam’ı en iyi yaşayan ülkenin Türkiye olduğu  bilindiği halde,  dini eğitim  kurumlarımız olduğu halde; hangi eğitim(sizliğ)in, din(sizliğ)in, insan(sız)lığın sonucudur?!.. Bunu iyi analiz etmek gerekir…
IŞİD katilleri; Mısır’da camiye yerleştirdikleri bombayı  namaz sırasında patlatıyor, sonra da camiden kaçmaya çalışanların üzerine kurşun yağdırıyor, insanları  katlediyor, kurtarmaya gelen  ambulansları tarıyorlar... Somali/Mogadişu’da, Safari Otel’in girişinde bomba yüklü kamyonetle yapılan saldırıda 305 insan ölüyor, 500 kişi  yaralanıyor. Saldırıyı eş Şebab örgütü üstleniyor.

Peki; hangi din adına yapılıyor bu vahşetler???? 

Kemal Öztürk (Yenişafak/08.11.2017), “Aynı  İslam’a mı inanıyoruz gerçekten?”  başlıklı yazısında konuyu  güzel işlemiş…

Yeni haber ise şöyle; “Cübbeli Ahmet olarak bilinen  M. Ünlü sohbetinde, bir hocasının uykusunda kendisini gördüğünü anlattı ve hocasının uykusundan 3 kez “Cübbeli Cennetliktir” diyerek bağırıp uyandığını aktardı. Cübbeli Ahmet Hoca bu durumun kendisine “müjdelendiğini” de sözlerine ekledi. Cübbeli'nin bu sözleri sosyal medyada tartışma yarattı.”

Vay… arkadaş, 2017 Türkiyesinde hala bu gibi söylemlere inanan olacak mı?

Bu millet ne zaman gerçek dinini  ‘aracısız’,  Kur’an’dan  öğrenecek?

Cuma namazlarında verilen hutbeler dinlenmiyor mu?

100.000  camide  hocalarımız boşuna mı konuşuyor?!...Camide uyuyorlar mı?!.

Gençleri eleştiriyorlar, ama bakıyorsunuz, bu tür/tip kişilerin peşine takılanlar; okuyan gençler değil, orta yaş ve üstü insanlar. Günümüzde,  insanın ‘yeni dört zindanı’ olarak şunlar sayılıyormuş: twitter, facebook, instagram, whatsApp. Elbette en çok etkilenen de gençler. O halde, onlara bu yolları kullanarak  ulaşmanın yolları aranmalı. Yani, sürekli kötülemekle; girmeyin, paylaşmayın v.b. demekle çözüm çok zor.

Arabada giderken Boğaziçi Radyosunu açtım, dini içerikli yayın yapan bir kanalmış.(Ülkemizde o kadar çok ki, kim ne anlatıyor, takip eden var mı?) “İslami İlimler Akademisi” kuruyoruz, dev külliyeye destek olun” anonsunu duyunca merak ettim. Çünkü, resmi olarak  2547’ye göre “akademi” kurulamıyor. Bir dernek (Vuslat Derneği/Erzurum)  nasıl böyle bir işe soyunuyor?...Sitesine girdim; akademi  tanıtımı var, bir çok birimleri olacakmış, metrekare(1000TL), tuğla, beton v.b. la ilgili bilgi verilip bağış isteniyor.  Benim halkım, bunu duyunca ne yapacak? Ver(ece)diği yardımların nereye harcandığını nerden bilecek?.İlgili Bakanlığın ve DİB’in onayı var mı? Zaten, insanlarımız her Cuma, DİB yoluyla camilerde “bir tuğla koymaya” devam ediyor!.. DİB bile, böyle dev külliye  işine girememiş!.. Derneğin, canlı destek programı bile var, ama; yönetim kurulu başkanı, üyeleri v.b. tek bir isim yok!..İlginç değil mi?

  “Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘insanların her yerde cep telefonu ile oynamasını ve fotoğraf çekme telaşını eleştirerek "Araç kullanırken gözlerini telefon ekranından ayırmayan milyonlarca insan olduğunu biliyoruz. Dost meclisindeki gönül sohbetlerinin yerini artık sosyal medya tartışmaları aldı. Mekke’de Beytullah’ta, Medine’de dahi insanlar, ibadetle meşgul olmak yerine telefonla vakit geçiriyor" derken, bazı katılımcıların cep telefonlarıyla ilgilenmeleri ve sahneden görüntü almaya çalışmaları dikkat çekti.” https://www.internethaber.com/erdogan-uyarirken-onlar-karsisinda-bakin-ne-yapti-foto-galerisi-1826703.htm

Aklımız erdiğince, yaptığımız araştırmalarla, -o kadar güzel açıklayıcı, vurgulu, akıcı, bilgilendirici yayınlar/makaleler var ki-  okuduğumuz yayınlarla, İslam dininde bilinmesi gerek, önemli  birkaç konuya değinmek istiyoruz. Devam edeceğiz…

Not:  M.S.Beşer’in (internethaber.com/30.11.2017) ‘Gübre böceği, BTS grubu ve 11 yaşındaki kızlarımız!’ başlıklı yazısı ve Murat Bardakçı’nın (Habertürk/27.11.2017)  ‘İslâm Düşüncesizlik Atlası’ ve edep!” başlıklı yazısı da  önemli…Bakalım, Bardakçı’nın  bu yazısının yaptırımı olacak mı?
 

GÜNÜN ŞARKISI, Edip Akbayram’dan…  

Salkım salkım tan yelleri estiğinde 
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle 
Uzaktan seni düşünür düşünürüm 
İstanbul 

Binbir direkli Haliç'inde akşamlar 
Adalarında bahar Süleymaniye'nde güneş 
Ey sen ne güzelsin kavgamızın şehri 
İstanbul 

Boşuna çekilmedi bunca acılar 
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle 
Parklarınla, köprülerinle, meydanlarınla 
Bekle bizi İstanbul 

Tophane'nin karanlık sokaklarında 
Koyun koyuna yatan çocuklarınla bekle 
Bekle zafer şarkılarıyla geçişimizi 
İstanbul 

Haramilerin saltanatını yıkacağız 
Bekle o günler gelsin gelsin İstanbul 
Sen bize layıksın bizde sana İstanbul 
İstanbul 

Boşuna çekilmedi bunca acılar 
Büyük ve sakin Süleymaniye'nle bekle 
Parklarınla köprülerinle meydanlarınla 
Bekle bizi İstanbul