BIST 7.973
DOLAR 28,98
EURO 31,28
ALTIN 1.891,26

Devletin öfkesi fayda doğurur "ağız payı" vermenin tam zamanı!

Bozuntusu değil, savunduğunuz değerlerin koruyucusu olun. Sonra ister Atatürkçü; isterseniz dindar olun. Ama simsar olmayın. Tek çıkarınız, dünyaya güzel bir iz bırakmak olsun. Bırakın sıksınlar size; Gazi olun, Şehit olun. Ama hain ve ahmak olup kendi onurunuza kendiniz sıkmayın. Sizi sevebilme ihtimali olanlarla arayı açmadan da yaşayabilmenin mümkün olduğunu gösterin el âleme. 

Kötülüklerin Dedesi Kemal Kılıçdaroğlu!

İddia ediyorum Kemal Kılıçdaroğlu'nun ardından giden ne karakterli ne de idealisttir. Onunla aynı kervana katılan, yolda kalır. Onun Kaptanı olduğu gemi batmaya mahkumdur. Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye için oyalayıcı bir kripto... Aynı zamanda CHP'nin katline imza atacak tek isim...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun lider olmak gibi bir gayesi yok! Hiçbir zaman da olmadı. Bu sebeple devamlı iktidar ‘Erdoğan’ ve İslam düşmanlığı yaparak sorumluluktan kaçmak ve sadece çıkar muhalefeti yapmak için konuşlandırılmış bir isim...

Kılıçdaroğlu'nun hakiki(!) bir siyaset adamı olduğunu düşünerek onun sözde gücü arkasına sığınıp onunla aynı masaya oturanlar da ondan çok farklı sayılmazlar. 2023 seçimlerinde büyük bir gaflet içindeydiler. Hala da o gafletten uyanabilmiş değiller. 

Nasıl bir yanlışın içinde olduklarını görmüş olsalar da düştükleri gayya kuyusundan çıkmaları kolay değil. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyenlerin, bugün kavgaları ve hazımsızlıkları çok büyük. Bin parçaya bölünmüş durumdalar ve her parçaları birbirine dayılanıyor kendileri ise millete yabancı kalıyorlar.

CHP şehirleri harabeye mi çevirmek istiyor?

Sorumluluk altına girmekten haz almayan CHP, şans eseri aldığı sorumlulukları da yerine getiremedi. İstanbul, Ankara ve İzmir'in hali ortada! Ve ne hazindir ki şehirlere ve vatandaşlara hizmet etme anlayışına sahip olmayıp sadece iktidar düşmanlığı ile hırsa kapılan CHP, Konya başta olmak üzere; AK Parti'nin lider olduğu şehirlere de göz dikmiş durumda! Göz dikmiş diyorum çünkü ortada hiçbir hizmet yok rant var. Sadece senin olanı almak, büyüyeni küçültmek, çoğalanı azaltmak ve açılanı kapatmak gibi bir hezeyan içindeler.

Her gün birkaç otobüs yanıp küle dönüyor. Yağmur yağsa ıslah edilmemiş dereler ve tıkanmış kanallar taşıyor. İstanbul'da barajlar boşalmış halde. İstanbullular kan ağlıyor. Öte yandan Diyarbakır'da Anneler evlatlarına hasret. Buna rağmen CHP teröre tam destek veriyor. Köpeği sahiplenip insanın linç edildiği bir devirdeyiz. Ülkede kocaman bir muhalefet boşluğu var.

İnsanların hayatını zorlaştıracak, kavgayı ve zorbalığı artıracak, kin ve nefreti çoğaltacak her şeyin üretimi CHP'nin hız bandında... Akl-ı selim insanlarımızı, zengin coğrafyamızı ve kadim medeniyetimizi minimize etmek hatta yok etmek haddine ve hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar.

Tüm bu zararlarına rağmen, ağızlarını açtıklarında; gerici, yobaz, barbar ve cahil bizler oluyoruz! Yemek, içmek, giysi, kıyafet, mekan, inanç ve sıfat kavgası yüzünden yıllardır üzerimizden ekmek yiyenler tarafından suçlanan yine bizler oluyoruz.

Ayakta dimdik duruşumuz, eğilip bükülmeyişimiz, hakkımızı savunup haddimizi bilişimiz ve yeri geldiğinde had bildirişimizle de başlarının en büyük belaları olduğumuzun farkındalar.

Astıramadıkları iktidarın, baskılayamadıkları halkların gamı var içlerinde. Kolay değil!

Tüm kötülüklerin anası Alkol +LGBT!

Son günlerde artan ve canımızı sıkan bir mevzu var. Belli yerlerde aniden bastıran bir dolu gibi maruz kaldığımız bir mevzu... Kodlanmış kuru kafalar kadınlarımızın baş örtülerine, tesettürlerine dil uzatıyorlar. Altını kaldırdığınız her taştan "Atatürkçü medeniler(!)” fışkırıyor.

Irkçı, faşist tavırlar ve iç kavgalarla sadece boş meşguliyetler üretmekte ve toplumu amansız bir kavgaya sürüklemekteler. Kamu yararı için yapılan her şeyden rahatsız oluyorlar. Bildiğiniz üzere geçenlerde İstanbul Valiliği çok güzel bir karara imza attı. Ve toplumun ortak kullanım alanlarında alkol kullanımı yasaklandı. Ama o kadar çapsız düşünenler vardı ki; ibadetle, alkolü aynı kefeye koyacak kadar şaşırmıştılar. Neyse ki üretecek argümanları kalmadı da kabullendiler. Çünkü o önder kabul ettikleri batılı ülkelerde bu yasak çok daha büyük ve farklı boyutlarda uygulanıyordu.

ABD, Kanada, Fransa, İsviçre, İsveç, Almanya, İsrail, Rusya, Norveç, Finlandiya ve İngiltere gibi birçok ülkenin birçok kentinde saat 21.00'den 05.00'e kadar sokakta alkol tüketimi Belediye Meclisi kararıyla yasaktır! Sokakta içki içenlere para cezası uygulanırken, bazı bölgelerde gece saatlerinde içki satışına yasak getirilmiş durumda. Düşünün çağdaş Avrupa’da sokakta bile içki içme yasağı bulunuyor. Devlete ait kanallarda içki reklamı yayınlamak yasak. Eee tüm bunların karşısında konuşmaya devam etselerdi kendileri zararlı çıkacaklardı. Sustular çaresizce.

Ama iflah olmuş değiller hala!

Geldiğimiz noktada bir annemiz, Belediye otobüsünde 'benim ülkemi lezbiyen yapamayacaksınız' diye sinir krizi geçirdi. Haklıydı. Korkusu ondan bundan değil Allah’tan! Ve kaybetmek istemediği inancına sahip çıkıyordu. Feveran edişini anlamamak mümkün değil! 

Türkiye Voleybol Federasyonu Ebrar Karakurt'u reklam yüzü yapıyor, yine o eş cinsel Twitter'dan millete kafa tutuyor, sahada ahlaksızca dans ediyor biz de karşısına yine bir eş cinsel olan Vargas'ı koyup övünüyoruz. Kimle savaşıyoruz? Kendimizle. Kime sözümüz geçmiyor? Kendimize. Federasyon bizim, takım bizim ama hiç gibiyiz. Bir eş cinselin ve destekçilerinin bize geçirdiği ve yedirip yutturduğu sözlerle oturup kalıyoruz yerimize. 

Millete hakaret edenlere sarılıp öpmek, sahnede alkışlatmak gibi gafletlerin yabancısı değiliz. Ama kabullenemiyoruz da. “Aydınlık yüzümüz” diye tanımlayıp “Sultan" diye onurlandırdığınız yarı çıplaklarla gurur duydunuz ya! Bu ayıp bize yeter! Voleybol takımının 'kıyafetsizliği' de cabası. Sahaya, sahneye gelenlere çıplaklığı izlemek serbest, sokakta yürüyene, otobüse binene yasak ;) Hey yavrum hey. Namusa gel namusa!

Atatürk'ün kızları olarak adlandırılıp, bacak şovuyla değil de erdemli ve edepli bir hizada İslam'ın kızları olarak da yükselebilmenin mümkün olduğuna inanlardanım!

Sinan Meydan diye biri kalkıyor şu ifadeleri kullanıyor:

"Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır."

Aslında bunların bu konuşmaları değil; bu fırsatı onlara veren bizdenlere kızgınlığım. Vargas ve Ebrar isimli oyuncular LGBT’li ve bu tercihlerini sosyal medyada alenen paylaşan ve ahlaksızlığı yaygınlaştırmak üzere potadan sızdırılmış bireyler.

Sırf toplum ve gençlerimizin ahlakını korumak adına aldığımız tavır yüzünden gördüğümüz muamele çok hazin. Şu var ki; “Karanlık üzüldü aydınlık sevindi” diyenlerle aynı hizada durmayacak kadar onurluyuz o kesin.

Sermest ifadelerine devam ediyor; kadınlarımızın her başarısı aynı zamanda laik, çağdaş Cumhuriyetimizin başarısı olduğunu bunu bildiğimiz için kadınlarımızın ses getiren, örnek olabilecek başarılarını istemediğimizi iddia ediyor. 

Cevaben: “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.” dedikten sonra başarının ne demek olduğunu, baş örtüsü yasağı ile geçen zorlu yıllarımın ardından iki üniversite bitiren ben size uzun uzun anlatırım bir ara. Helalleşmedik daha.

Maval okumayın lütfen!

"Atam" diye Atatürk'ü yere göğe sığdıramayan sizlere bakıyorum; "Atam" dediğinizi; alkolle, çıplaklıkla, eşcinsellikle, küfürle, ırkçılıkla, kısacası tüm aykırılıklarla özdeşleştiriyorsunuz. Bundan daha hazin bir durum bilmiyorum. "Biz Atatürkçüyüz" diyenlerin insana, kadına, topluma verdikleri zararı düşününce Atatürk'e en büyük zararı verenlerin yine Atatürkçüler olduğunu düşünüyorum.

İnsan ecdadını, atasını bu kadar küçük düşüremez. Onu hakkıyla temsil etmek, onun onurunu korumak, ideallerini gerçekleştirebilmek, hakkında kötü düşündürtmemek için elinden geleni yapar. Çünkü seven sevdiğine yakışır davranır.

Sevilen şahıs; doğru, karakterli, adam gibi bir adamsa ve Müslüman şahsiyetine uygunsa -eğer ki Türkiye'nin bekası da umurundaysa- ona göre bir hizada durur ve ona uygun bir davranış sergiler ki toz konmasın, hatırasına zarar gelmesin, izinden gidenler varsa eğer iyi bir insan olma yolunda gayret edebilsinler diye!

İşine geldiğinde değil her halükarda anar kişi sevdiğini. Cebine düşecek ateş endişesiyle fonum kesilmesin diye de bir (Disney) uğruna susmaz mesela.

Bozuntusu değil, savunduğunuz değerlerin koruyucusu olun. Sonra ister Atatürkçü; isterseniz dindar olun. Ama simsar olmayın. Tek çıkarınız dünyaya güzel bir iz bırakmak olsun. Bırakın sıksınlar size; Gazi olun, Şehit olun. Ama hain ve ahmak olup kendi onurunuza kendiniz sıkmayın. Sizi sevebilme ihtimali olanlarla arayı açmadan da yaşayabilmenin mümkün olduğunu gösterin el âleme. 

Sevilenler oyuna gelmesin n'olur. Sevenlerin oyu da sandıkta bırakılmasın. Gönül istiyor ki öfke değil; her daim huzur hâkim olsun. Değer yargıları unutulmasın, kırmızı çizgiler geçilmesin. Ve şu hiç unutulmasın; Devlet öfkeyle kalkar kâr ile oturur, halk öfkeyle kalkarsa zarardan başka bir şey kalmaz yanımıza.

Vesselam.