BIST 9.525
DOLAR 32,50
EURO 34,73
ALTIN 2.487,03
HABER /  GÜNCEL

Davutoğlu'nun yerinde olmak istemezdim!

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası ilişkiler Bölümü'nden Prof.Dr. İlhan Uzgel İnternethaber'e konuştu.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA 

Musul'da yaşananlar ne anlama geliyor?
IŞİD neden Türk konsolosluğunu işgal etti?
Konsolosluğumuzun işgali ne anlama geliyor?
Tahileyeler neden yapılmadı?
IŞİD bir terör örgütü mü?
IŞİD'in asıl hedefi ne?
Türkiye ne yapmalı?

Bütün bu soruların yanıtlarını Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası ilişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. İlhan Uzgel verdi.

Musul'da yaşananları nasıl değerlendirirsiniz?

ORTADOĞU'NUN EN ANLAŞILMAZ SÜRECİ

Musul'da yaşananlar Ortadoğu siyasetinin en tuhaf, en anlaşılmaz sürecidir. Ortadoğu tarihine baktığımızda çatışma eksenleri var, mesela geçmişte bunlar Filistin meselesi, İran-Irak savaşı ya da Kürt sorununun etnik mücadelesi... Bunların hepsinin bir anlamı vardı fakat şu anda Irak'ta olanın Ortadoğu siyasetinde yerine oturduğu bir siyasal konjoktür yok. IŞİD denen örgüt yeni kurulmuş, tamamen Suriye'deki iç savaşın ürünü olan bir yapılanma, ne idüğü belli değil, Suriye'deki hedefini bırakıp Musul'a yönelmiş, bunun hiçbir açıklaması yok. Bir örgütün bu kadar güçlenebilmesi, bu kadar taraftar bulabilmesi, böylesine stratejik kararlar alabilmesi için mutlaka ve mutlaka daha başka güç odaklarına yaslanması gerekir.

IŞİD'e terör örgütü diyemez miyiz?

IŞİD'E BİR TERÖR ÖRGÜTÜ DEMEK ZOR

IŞİD'i bir terör örgütü gibi ele almak işi çok aşırı basitleştirmek olur. Çünkü dünyada hiçbir terör örgütü alan kontolü, kent kontrolü peşinde koşmaz, daha çok vur-kaç taktiği izler. Dolayısıyla şu an yaşanan sürecin öngörülmesi de mümkün değildir. Çünkü, Suriye'ye Esad'ı devirmek için gelmiş savaşçılardan oluşuyor ama bir bakıyorsunuz Bağdat'ı ele geçirmeye çalışıyor. Mesele şudur; Ortadoğu'nun yeni bir istikrara kavuşması istenmiyor, tablo bize bunu gösteriyor. Özellikle Şii-Sünni ekseninde kendi kendini tüketmesi tercih ediliyor.

Bir örgütün birkaç yıl içinde bir ülkeyi ele geçirecek olmasının bir örneği daha yok. Bir örgüt sınır geçip başka bir ülkeyi daha önce işgal etmedi. 1.5 milyon nüfuslu bir şehri ele geçirmek demek ancak ordu düzeyindeki bir organizasyonu gerektirir. Bunun loistiği nasıl olacak, bu kadar insanın beslenmesi, yakıt bulması, cephane bulması komplike organizasyonları gerektirir. Türkiye Kıbrıs'a 60'da müdahale edecekti ama hiçbir harekat planı olmadığı için 10 yıl bekledi. Bunları ancak organize devlet düzeyindeki örgütler yapabiliyorlar. IŞİD denen "şey" çok büyük olasılıkla, bölge içi ve bölge dışı aktörlerin desteğiyle hareket eden bir örgüt.

Arınç yaptığı açıklamada "hedef Tükiye değil" dedi. Siz katılıyor msuunuz, hedef neresiydi?

BURADA TÜRKİYE'YE MESAJ VAR

IŞİD başka bir konsolosluğa saldırmadı. Musul'u işgal etmesinin hedefi Türkiye olmayabilir ama konsolosluğu işgal etmesinin hedefi doğrudan Türkiye'dir. Sonuçta konsolosluk işgal edilmeden de Musul işgal edilebilir. Orada bulunan 30 kadar özel harekatçı bunu savunabilirdi. Özellikle ve kararla gidip Türkiye'nin konsolosluğu işgal edilmiş durumda. Burada Türkiye'ye verilmiş somut bir mesaj vardır.

Nedir o mesaj?

ORADA KONSOLOSLUK AÇMANIN BEDELİNİ ÖDETİYORLAR

"Bu coğrafyada sen bir şey yapamazsın" demektir. Musul, Türk siyasetinin, Türk tarihinin anlamlı bir mekanıdır. Türkiye'nin Misak-ı Milli'ye dahil edip Uluslararası arenada kaybettiği bir kenttir. Dolayısıyla bunun bir anlamı vardır. Türkiye'nin orada ısrarla konsolosluğunu tutmasının bir anlamı vardır, buna karşılık da orada konsolos tutmanın bedelini Türkiye'ye ödetmiş oldu bunu yapanlar. Bu tesadüfi bir hedef değildir. Tarihe baktığınızda, bugünkü siyasete baktığınızda pekala Türkiye'nin Ortadoğu'daki hazırlıksız dahil olma çabasından belirli güçler hoşlanmamış ve bir ders vermek istemişler gibi gözüküyor. Ve elbette Türkiye'nin vahim bir hatası olarak da gözüküyor.

Neden öncesinde bildikleri halde tahliye yapılmadı?

BÜYÜK BİR PRESTİJ KAYBI

Birincisi, kendine aşırı güven var. Biz bu coğrafyanın bir parçasıyız, bize bu coğrafyada kimse dokunmaz, biz bölgesel gücüz diye düşünülüyor. İkincisi, biz ilk kaçan olmayalım gibi bir pozisyon var, bunu anlarım. Ama oradaki en vahim hata, çocuklar var. Böyle bir durumda önce aileler tahliye olur. Musul gibi güvensiz bir yerde zaten ailelerin tutulmaması lazım. Orada aileler varken çatışmaya giremezsiniz, bir çatışma olması durumunda çocuklar ölür. Hükumet belli ki bundan korktu ve orada bir kan dökülmesi ihtimali rehin alınması ihtimalinden daha ağır bulunmuş. Bu çok aşağılayıcı bir şey. sizin burnunuzun dibindeki bir konsoloslukta, sizin toprağınız sayılan bir mekana giriliyor, 30 kişiden oluşan tam da bu amaç için yetiştirilmiş silahlı bir gücünüz var ama silahları teslim edip teslim oluyorlar. Bu da Ortadoğu coğrafyası için çok büyük bir prestij kaybıdır.

Nasıl bir pazarlık yapılıyor olabilir?

İKİ TÜRLÜ PAZARLIK OLABİLİR

İki türlü pazarlık olabilir. Birincisi ve en kolayı parasal görüşme. Bu daha çok tır şoförleriyle ilgili bir pazarlık konusu olabilir. Aslında meselenin para olmadığı anlaşılıyor, mesele para olsa devlet 3-5-10 milyon veriri mümkün olduğunca az hasarla atlatabilmek için. Fakat meseel yalnızca para değil. Daha önce bu tür olaylar olduğunda karşısnızda muhatap alacağınız örgütler vardı fakat IŞİD öyle değil. Yani siz ne yapacaksınız da IŞİD verdiği sözü tutacak? Böyle de bir sorun var. Çünkü, rasyonel davranan bir örgüt yok karşınızda. İkincisi, politik bir pazarlık olabilir; mesela Türkiye IŞİD'i terör örgütleri listesine almıştı, burada bir sorun çıkıyor olabilir. Türkiye'de bazı örgüt elemanları hapiste, onların serbest bırakılması ile ilgili dayatmalar olabilir, hükumet bunun içinden nasıl çıkacağını bilemiyor olabilir. IŞİD'in elinde onlarca Türk rehine var, çocuklar var, pazarlığı çok yüksek bir yerden tutuyor olma ihtimali çok yüksek.

IŞİD bundan sonrası için neyi planlıyor, hedefi nedir?

BU COĞRAFYADA IŞİD'İ YAŞATMAZLAR

"IŞİD'in bir planı olduğunu gerçekten sanmıyorum. Misal, Hamas'ın İsrail'i yok etme hedefi vardır, bunu deklare etmiştir. IŞİD'in bir hedefi varsa da bunu bilmiyoruz. Adından çıkartabileceğimiz hedefi, Irak ve Suriye'de bir islam devleti kurmak. Ama siz bu kadar kişiyle bu coğrafyada bunu yapamazsınız. Burada size ne yaşatırlar ne de toplumsal taban buna izin verir. Suriye'deki faaliyetlerimizi bitirdik" diye beyanları vardı. Esad rejimi çetin ceviz çıkınca "Suriye olmadı, Irak'taki güç boşluğundan yararlanalım" demiş olabilirler. IŞİD'in aklı varsa, mantığı varsa bu söylenebilir ancak. Bu da bölgesel Kürt yönetimi ve Türkiye'yi IŞİD'e karşı birleştirir.

Türkiye ne yapmalı?

DAVUTOĞLU'NUN YERİNDE OLMAK İSTEMEZDİM

Türkiye'nin işi çok zor. Dışişleri Bakanı'nın yerinde olmak istemezdim. Türkiye'nin bir çıkışı kalmadı. Suriye sınırını, Rojova Bölgesi'ni Suriye'li Kürtler kontrol ediyor, burad IŞİD'le komşu oldunuz, bu tarafta eskiden beğenmediğiniz, küçümsediğiniz Barzani kaldı. Ortadoğu siyaseti çöktü gitti, bu noktaya gelmemesi gerekiyordu. Dikkat ederseniz, Türk jetinin düşürülmesinden bu yana Türk siyaseti açısından sürekli bir kayıp hikayesi var. Türkiye'nin Ortadoğu'da iç siyasetini etkileyebileceği hiçbir ülke ve hiçbir grup yok neredeyse. Türkiye, ne Irak'taki Türkmenleri kontrol edebiliyor, ne de Suriye'deki Türkmenleri. İstihbarat bilgisi çok zayıf, ülkelerle diplomatik ikili ilişkileri çökmüş durumda. Tek yapabileceği şey; bekle-gör politikasına geçelim olabilir.

Davutoğlu, "Buradaki değişimi biz yöneteceğiz" iddiası ile yola çıkmıştı. Bu iddia gerçekleşmedi, tam tersine Türkiye açısından, hem diplomatik, hem ekonomik hem stratejik olarak kayıplara gitmeye başladı. Türk vatandaşları orada güvenle gezemiyorlar, güvenle seyahat edemiyorlar. Ortadoğu'da Türk olmak negatif hale geldi. Türkiye'nin bir miktar kendisini geri çekip bölge siyasetini anlamaya çalışması, biraz takip edip ona göre pozisyon belirlemesi gerekiyor.