BIST 9.493
DOLAR 32,49
EURO 34,73
ALTIN 2.491,21

Cumhurbaşkanı ve AK Parti söylemlerinde; eğitim ve dil!...

Eğitim bir bütündür; paydaşlarla birlikte yürütülmelidir...

KONSERVATUAR SANATÇI ÖĞRETİM ELEMANLARI (TİP SÖZLEŞME) ARALIK 2017 TEŞVİKLERİNİ HALA ALAMADILAR. BAŞBAKANLIK NEDEN BUNU YAPIYOR, YÖNETMELİĞİ DÜZELTMİYOR?!..

GÜNCEL/DEĞERLERİMİZ: Her geçen gün değerlerimizi yitiriyoruz…Olması gerekenler yapınca;helal olsun, bravo” diyoruz, oysa çok doğal,etik, yapılması gerekenler. Geçen gün, AK Parti’ye bir konu için teşekkür eden gazeteciye bir muhalif MV telefon açmış; “niye teşekkür ediyorsun, onun zaten görevi değil mi?” demiş. Oysa; “ teşekkür, eline sağlık, aferin v.b.” ne kadar güzel ve kişiyi  motive edici değil mi? Neden yazdım,  bir haberi basında aynı abartıyla görünce; “İran'da uçak düşmese Mina Başaran, 14 Nisan'da Murat Gezer'le Çırağan Sarayı'nda 500 kişinin katılacağı ve Kenan Doğulu'nun sahne alacağı düğünle evlenecekti. Çırağan Sarayı'nın 500 kişilik düğün için aldığı yüklü kaporanın tamamını iade ettiği ortaya çıktı. Kenan Doğulu da peşin aldığı parasının tamamını menajeriyle aileye göndermiş.”
Ortada olağanüstü bir durum/acı var…Ya ne yapacaklardı? Yapamadıkları konserin parasını alacaklar mıydı? Saray da kaporanın bir kısmını kesebilirdi, kesmemiş, duyarlık göstermiş…Kısaca  -haberlerdeki gibi- ortada: “Alkışlanacak bir davranış” yok!..

Eğitim ve dil…

“Dil devrimi adı altında Türkçemiz tatsız, tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyeti ile arasındaki bağ zayıflatılmaya hatta kopartılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir. Bir milletin dil noktasında damarını kestiğinizde dedesi ile arasındaki bağı koparmış olursunuz. Dilimizin zenginliğini kendi elimiz ile yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum. Bu dönemin tahribatı hala devam ediyor. Kişisel olarak açılışını yaptığım yerler başta olmak üzere, Türkçe dışında tabelalar gördüğüm mekânların sorumlularını bu isimlerin değiştirilmesini bu vesile ile sesleniyor ve tavsiye ediyorum. İnternet cafe, kıraathanemize ne oldu? Kıraathane kumarhane değildir okuma yeridir. Evler bile artık âdeta cafe house oldu. Böyle şey olur mu? Gerekli hassasiyet gösterilmiyor. El birliği ile bunu başaracağız."  (Cumhurbaşkanı’nın, “Liseliler Destan Yazıyor Şiir ve Kompozisyon Yarışması Ödül Töreni”  konuşmasından/15.03.2018)

Tamam da, 16 yıldır  -çoğunlukla-  Belediyelerde, AK Parti iktidarda değil mi? Cumhurbaşkanı aralıklarla bu söylemleri dile getiriyor? Ve, birkaç gün konuşuluyor, yine aynı şekilde devam ediliyor? Demek ki, yönetimde; Cumhurbaşkanı ile aynı görüşte olmayan AK Parti’li’ler var!... O zaman, önce AK Parti kendi içinde; müzik/sanat/kültür/din v.b. özel alanlarda yaklaşımını/görüşünü halka deklare etmeli ki, bizlerde takip edelim. Bir bu yana, bir o yana, bizlerde şaşırıyoruz, “hangisi AK Parti görüşü” diye…Hükümete yakın köşe yazarlarına baksanıza; bıraksanız birbirlerini hapse attıracaklar/boğazlayacaklar!..

Karamanoğlu Mehmet Bey, millet olarak yaşamanın ilk şartı olarak, “dil birliğinin sağlanması” gerektiğine inanıyordu.  Kendi dilini ve kültürünü hor gören, başka kültürlerin egemenliğine girmeyi yücelik sanan, bu yoz anlayışa tepki gösteriyordu. Konya'nın alınmasından sonra, 1277 tarihli ünlü fermanını yayınladı. “Bu günden sonra; divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste, meydanda
Türkçeden başka dil konuşulmayacaktır” O'nun bu fermanı Anadolu'da uzun yıllar yankılanmış ve maalesef  günümüze kadar gelememiştir. Muhafazakarız, milliyiz, maneviyiz, Türkçüyüz” deniyor, ama Türkçe’ye gereken önem verilmiyor. Cumhurbaşkanımızın sözleri de bunu ispatlıyor. 1277 nere 2018 nere!...

Bilinen bir gerçektir: ülkeler ve kentler/şehirler  sanat/kültür eserleriyle, ulusal/uluslar arası sanatçılarıyla, ilginç/özgün mimari eserleriyle anılırlar.  “Batı” denilen terim, sadece bilim ve fen değil; kültürel aygıtı, geleneği, sineması, mimarisi, müzikleri, müzeleri, ressamları, kütüphaneleri de v.b. temsil etmektedir. Yani; bir bütündür, gelişme birliktedir.

Gelişmenin ilk ayağı eğitimdir. Ama hala arayışlardan kurtulamadık. Fin sistemine neden bize özgü bir şekle döndürüp uygulanmıyor, yeniden bir dünya kurmaya çalışıyor, sonunda duvara bindiriyoruz? İşte son bilgiler.

MEB  Strateji Geliştirme Başkanlığı, 2017 faaliyet raporuna göre; bu okullarda giriş çıkış saatine dikkat edilmediği, sınıf dağılımında 1’inci ve 2’inci sınıflara ücretli öğretmenlerin verildiği, ikili öğretim yapılan ilkokullarda bakanlık talimatlarına karşın küçük sınıfların sabahçı yapıldığı sınıf düzeyindeki çocukların bir arada eğitim gördüğü bu okullarda 2, 3 ve 4’üncü sınıfa kadar gelmiş çocukların okuma yazma bilmediği” tespit edilmiş.  Türkiye genelinde yaklaşık 150 bin öğrenci;  iki, üç, hatta dört sınıf bir arada eğitimlerine devam etmeye çalışıyor. Bağımsız müdürlüğü bulunmayan, sınıf öğretmenlerinden birinin ‘müdür yetkili öğretmen’ olarak görevlendirildiği bu okullarda yapılan denetimler sorunların büyüdüğü de yer alıyor. http://www.meb.gov.tr/liselere-yonelik-degerlendirme-raporu-yayimlandi/haber/12227/tr
 

Özellikle doğu ve güneydoğuda okul, derslik ve öğretmen yetersizliği nedeniyle oluşturulan birleştirilmiş sınıflara gerçekleştirdiği ziyaretler, denetimler, inceleme ve değerlendirmeler sonucunda hazırlanan raporlar doğrultusunda “Müdür yetkili birleştirilmiş sınıflar”a gönderilmiş talimatlar ise sorunları çözmekten öte bakanlığın bu sınıfları kendi haline terk ettiğini gösterdi; bu okullarda giriş çıkış saatine dikkat edilmediği, sınıf dağılımında 1’inci ve 2’inci sınıflara ücretli öğretmenlerin verildiği, ikili öğretim yapılan ilkokullarda bakanlık talimatlarına karşın küçük sınıfların sabahçı yapıldığı, sınıf düzeyindeki çocukların bir arada eğitim gördüğü bu okullarda 2, 3 ve 4’üncü sınıfa kadar gelmiş çocukların okuma yazma bilmediği” raporda yer aldı. MEB bu okullara yönelik denetim ve rehberlik çalışmalarının devam edeceğini belirterek, bu süreçte gerçekleştirilmesi istenen bir dizi talimat gönderdi.

Talimatlarda; ders saatlerinin kaç dakika olması, teneffüs araları ve sabah giriş çıkışlara kadar bir çok uyarı yer aldı.

İkili eğitim yapan okullarda çocukların pedagojik gelişimleri göz önünde bulundurularak 3 ve 4’üncü sınıfların sabahçı, 1 ve 2’inci sınıfların öğlenci olması istendi.

Sınıf atlamalarına karşın okuma yazma bilmeyen öğrenciler için özel önlemler öngörülmesi, 1’inci sınıflarda okuma yazma çalışmalarına yoğunluk verilmesini istedi.

Ara sınıflarda okuma yazma bilmeyen 6-9 yaş aralığındaki çocukların, Halk Eğitim bünyesinde ‘yetişkinler için’ başlatılan kurslara dahil edilmesi talimatı da dikkat çekti.

Serbest etkinlik, oyun ve drama derslerinde de okuma yazma çalışması yapılması istendi.Yine olan müzik/sanat v.b. derslere olacak!..

Her dört öğrenciden biri sınıf tekrarı yapmaktadır. Ortaöğretimde öğrencilerin yüzde 16,06’sı disiplinsizlik yapmış.

Yıllık kitap okuma sayılarında sadece MTL’de hedefin üzerine çıkılmış. Diğer düzeylerde kitap okuma hedeflerinin altında kalınmış. Kitap okumak zor bir görev ve külfet olarak görülüyor

MEB, zaman düzenlemeleri dışındaki sorunlara ilişkin ise okulları kendi hallerine terk etti.

MEB; okul, sınıf ve lojmanlarının onarım işlerinden saydığı, bilgisayarların fomatlanması, pencere camı, dış kapı onarımları, kilit, sınıf panoları, soba ve soba bacaları, elektirik anahtarları, okul lambaları ve yazı tahtalarına ilişkin sorunların çözümünde okul aile birliği ile muhtarlıklar nezdinde girişimlerde bulunarak “kendi imkânları” ile çözüm yoluna gidilmesi talimatı verdi.

 MEB, interneti olmayan okullarda resmi yazıların takibi için, öğretmenlerin haftada  en az 3 defa, interneti olan başka okullara gitmelerini istedi.

2018 Türkiyesi’nde Milli Eğitimdeki durum,MEB raporuna göre böyle!..

Cumhurbaşkanımız “eğitimde/sanatta başarısız olduk” derken haklı da, bunun “liyakatsız atamalardan kaynaklandığı”  neden görülmek istenmiyor?

İşte onu,  anlayamıyoruz!..

RESİM: Harbiye Askeri Müzesi’nin önünden geçerken, konservatuar yıllarımı hatırladım.  Biliyorsunuz, bir işte olumsuz konuşurken; “Zurnada peşrev olmaz” diye bir cümle  kullanılır…Rahmetli  -müzikolog- hocam Haydar Sanal derdi ki; “bu söz yanlış, gidin Askeri Müze’ye, görün bakın zurnada peşrev oluyor mu, olmuyor mu?” Bizlerde gittik, dinledik ve dedik ki; “zurnada peşrev pek güzel oluyormuş.” Çevremize tavsiye diyoruz, o tarihi atmosfer içinde mehteri izlemek bir başka güzel. Dinlemek ister misiniz? Sizi bekliyorlar…