BIST 9.069
DOLAR 32,37
EURO 34,98
ALTIN 2.326,13

Çapulcular Özür Bekliyor...

Geçmişte milyonlarca insanın katıldığı Gezi Direnişinde, halkın üzerine hışımla saldıran, direnişçiler hakkında olmadık iftiralar atanların Fetö Terör Örgütü kapsamında yeniden ele alınarak araştırılması gerek.

Tank paletlerinin asfaltı tırmaladığı, F16 savaş uçaklarının metropoller üzerinden alçak irtifadan uçtuğu o günden bugüne tam 28 gün geçti.

Başlarda kimse ne olduğunu anlayamadı o gün ve bir gariplik olduğu izlenimi hâkimdi zihinlerde.

İlk ipuçları, zamanlamadaki hatalı tercih dolayısıyla darbe olasılığını zayıflatıyordu.

Ancak,

Mahdut sayıdaki cuntanın ele geçirdiği devlet televizyonundan (TRT) spikere baskı ile okuttuğu; “TSK yönetime tümüyle el koymuştur” şeklindeki bildirge tüm şüpheleri ortadan kaldırıyordu.

Emperyalizmin güdümündeki işbirlikçi ihanet neferleri, düşük profilli de olsa 12 Eylül 1980’de olduğu gibi yeniden sahnedeydi!

1980’de yaşanan darbenin kötü anıları henüz hafızalardan silinmemişken bir yenisi ile yüzleşmek, korkuları körüklediği gibi geleceğe dair umutları da törpülüyordu.

Marketler dolup taşıyor, bankamatik kabinlerinin önünde uzun kuyruklar oluşuyordu.

Muhalefetin onlarca yıl süren uyarılarını dikkate almayıp, karşı suçlama ile muhalefeti din düşmanı, Allah düşmanı, halk düşmanı ilan edenler, nihayet besleyip büyüttükleri zehirli yılanla yüzleşiyordu!

İlerleyen saatlerde, darbenin TSK emir komuta zinciri içinde yapılmadığı anlaşıldığında, TSK içine sızmış ihanet şebekesinin başarılı olamayacağı da netleşmişti.

ABD bu kez çuvallamış, “bizim çocuklar işi bitirdi” diyememişti!

Çünkü TSK emir komuta zincirinde, Mustafa Kemal’in askerleri hala ağırlıktaydı ve darbeye karşı savunmaya geçmekte tereddüt etmemişlerdi.

Böylece Ergenekon, Balyoz, Casusluk gibi düzmece davalarla saf dışı bırakılan Mustafa Kemal’in subayları, generalleri dışında TSK içindeki varlıklarını hala koruyor olmaları ile bir musibeti daha saf dışı bırakmışlardı.

Gerek sağcı, solcu, Alevi, Sünni, halkın her kesiminden insanların gerekse TBMM’de grubu bulunan tüm siyasi partilerin darbe karşıtı tavır koyması, ihanet girişiminin önünde yıkılmaz bir set etkisi göstermişti.

Onlarca yıldır, halkın önemli bir kesimine demokrasinin İslam’a aykırı olduğu yönünde telkinler yapılmış olsa da, yüz binler hatta milyonlar demokrasi nöbeti için meydanları dolduruyordu!

Milli birlik ve beraberliği savunanların, millilik konusunda hassasiyet gösterip ille de vatan diyenlerin gelecekte din düşmanı olarak suçlanmayacağına dair umut verici bir gelişmeydi bu.

Türk, Kürt, Laz, Çerkez ayırt etmeksizin bizi birbirimize bağlayan yegâne unsurun etnik, din ya da mezhep değil VATAN olduğunun geniş kitlelerce benimsenmesi bakımından heyecan verici bir gelişmeydi.

Ne var ki 28 gündür demokrasi nöbeti tutanlar arasında hala demokrasi karşıtı olup sadece partizanlık dürtüsüyle meydanlara çıkanların varlığı ciddi endişelere sebep olmaya devam etmektedir.

Toplumun, bu tür ikiyüzlüleri ayıklayacağı günleri de göreceğiz elbet fakat öncelikle yapılması gereken bazı şeyler daha var;

Geçmişte milyonlarca insanın katıldığı Gezi Direnişinde, halkın üzerine hışımla saldıran, direnişçiler hakkında olmadık iftiralar atanların Fetö Terör Örgütü kapsamında yeniden ele alınarak araştırılması gerek.

Zira dönemin sıkça duyulan isimlerinden olan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu bunlardan birisiydi ve Fetö terör örgütü mensubu olarak tutuklandı!

Ne var ki iftiracı bazı sözde yazar ve yine sözde din adamları zehir saçmaya hala devam ediyorlar.

Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakan olduğu o günlerde sık sık hata yapmasına vesile olan danışmanlarının da mercek altına alınması gerek.

Mesela,

Erdoğan’a Kabataş’ta başörtülü bir bayanın bebeği ile birlikte saldırıya uğradığı gibi asılsız ve alçakça bilgiyi verenler kimlerdi?

Camide içki içtiler diye yine asılsız bir bilgiyi Erdoğan’a ulaştıranlar kimlerdi?

Diğer yandan,

Gezi olaylarında hayatını kaybeden gençlerimizin katillerinin arkasında kimler vardı?

Polis teşkilatının arasına sızmış ve Gezi olayları sırasında şiddeti körükleyen görevli memur ya da amirler kimlerdi?

Bu sorulara mutlaka Fetö Terör Örgütü kapsamında cevap aranmalı!

Son öneri,

Fetö Terör Örgütünün Gezi olayları sırasındaki faaliyetlerinin araştırılmasının yanı sıra protestolar sırasında hayatını kaybeden, sakat kalan insanlarımızdan özür dilenmeli.

Çünkü onlar, Fetö Terör Örgütü tarafından halka karşı yürütülen ilk planlı darbeyi göğüsleyen kesimdi ve en azından bir özrü fazlasıyla hak ediyorlar.

@tmrduran1