BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Büyükada Toplantıları

15 Temmuz Destanı’nın ilk yıldönümü kutlamalarımız yaklaşırken Büyükada’dan gelen pis kokular yine midemizi bulandırdı.

15 Temmuz Destanı’nın ilk yıldönümü kutlamalarımız yaklaşırken Büyükada’dan gelen pis kokular yine midemizi bulandırdı. 5 Temmuz’da sözüm ona bir grup aktivist toplanmış ve aktivizmin yine dibine vuruyorlardı. Söylediklerine göre  insan hakları savunucularının korunmasına yönelik eğitim programı’ düzenliyorlardı. Ancak emniyet güçlerimiz 10 kişinin gözaltına alınmasını elzem gördü. Gözaltına alınanlardan 6’sı silahlı terör örgütüne yardım suçundan tutuklandı. Kalan 4 kişi de adli kontrol şartı ve yurtdışı yasağı ile salıverildi.

Tutuklananlar arasında İdil Eser de var. Kendisi Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü. Beklediğimiz üzere 280 milyon Avroluk dev bütçeli Af Örgütü’nden hemen bir çemkirme geldi. Genel Sekreter Salil Shetty ‘insan haklarını savunmak artık Türkiye’de suç kabul ediliyor!’ dedi. Kendisine verilecek tek cevap var aslında: HOŞT!

Ağır mı oldu? Hiç de bile..

Uluslararası Af Örgütü’nün 15 Temmuz sonrası açıklamalarına bakalım. Hemen darbeden bir gün sonrası 16 Temmuz’daki şu: ‘Türkiye: Başarısız darbe girişimi sonrasında haklar korunmalı.’ Bizim darbecileri serbest bırakın hızlıca diyor üstü kapalı olarak. Tabii ki tehdit de ediyor alttan alta. Bakıyorlar ki milli irade ve hukuk devleti kavramları işliyor, bu sefer açıktan saldırıyorlar. 19 Temmuz Açıklaması şu: "Darbe girişimi ve sonrasındaki baskının ardından insan hakları ağır tehlike altında." Ve finali 25 Temmuz açıklaması ile yapıyorlar: "Türkiye'de 15 Temmuz'daki darbe girişimi sonrası gözaltına alınanların bazılarının dövülüp işkenceye maruz kaldığı yolunda güvenilir kanıtlar olduğunu bildirdi." Bu son açıklama iftiradır ve hala ‘koskoca’ Af Örgütü bu iddiasını ispatlayamamıştır. Ancak Af Örgütü’nü dürüst sanan bir çok insan ve kurum bu iddialar ile zehirlenmiştir.

Hatırlarsanız bundan bir ay önce İzmir’de gerçekleştirilen Fetö/PDY operasyonu da yine Af Örgütü’ne dokunmuştu. Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç Bylock yüzünden tutuklanmıştı. Yeni tutuklanan bu 6 kişide de Bylock irtibatı çıktı merak etmeyin. Şüphelilerinden birinin ise ‘dernekteki bilgisayar polisin eline geçerse çok kişi yanar’ dediği belirtildi. Ne varsa artık içinde o bilgisayarın.. İdil Eser’le Bylock tutuklusu Taner Kılıç arasındaki irtibat da ortaya çıktı. Sonuçta aynı yere hizmet ediyorlar tabii ki..

ABD’den 6 kişinin tutuklanması ile ilgili açıklama gecikmedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heater Nauert insan hakları aktivistlerinin tutuklanmasının şiddetle kınandığını ve tutukluların hemen serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Bu arkadaşa verilecek cevabı da bu kahraman halka bırakıyorum.

Zaten ABD’nin 15 Temmuz’daki darbe girişimi açıklamaları fecaatti. Aynı düzlemde devam ediyorlar. Hatırlarsanız hemen darbe sonrası ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Votel Votel, “Çok sayıda Türk liderle, bilhassa askeri liderlerle ilişkilerimiz var. Bunun ilişkilerimiz üzerindeki etkileri konusunda endişeliyim” demişti. Türkiye’de birlikte çalıştığı askerlerin darbe sonrası hapiste olup olmadığı sorusuna ise “Evet, sanırım bazıları hapiste’’ cevabını vermişti. Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper ise Türkiye’deki muhataplarının tutuklandığını söylemişti. Daha ne olsun?

Büyükada’ya geri dönelim.

Hatırlarsanız darbenin gerçekleştiği gün çoğu yabancı 17 kişilik grup Splendid Otel’e giriş yapmıştı. Bu otelin 1919’daki işgal günlerinde İngiliz Ordu Karargahı olarak kullanıldığı özellikle hatırlatılmıştı. Toplananların ele başı Prof.Henri Barkey idi. Kendisi ile ilgili birkaç notu da hatırlayalım: CIA uzmanı, Fetö’nün Ortadoğu uzmanı ve ılımlı islam teorisyeni, Fetöcü Graham Fuller’in yakın çalışma arkadaşı. Prof.Barkey ekibiyle iki gün darbenin başarılı olması için beklemiş, hüsrana uğrayınca da kaçmıştı. Kaçarken Barkey üzerinde Pensilvanya yazılı mini bir çan bırakmıştı. Daha çok ayrıntı var ama Avrupa Birliği Dış İlişkiler Konseyi'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Programı'nda görevli Ellie Geranmayeh'nin skandal tweetini hatırlamak lazım. Erdoğan'ın 'sokağa çıkın' çağrısından sonra 00.33'te "Erdoğan, Facetime'dan CNN Türk'e bağlanıp halkın sokağa çıkmasını istedi. Bu sırada kendisi güvenlik için komşu bir ülkeye gidiyor" şeklindeydi o skandal tweet.

Bütün bu olup bitenlerden sonra bazen diyorumki kendi kendime: Önceden ellerimiz zincirlere bağlı şekilde duvara karşı oturuyorduk. Birileri arkamızdan kafamıza kafamıza vuruyordu. İyi kötü kimler olduğunu sezebiliyorduk ama bir türlü yanımızdakileri inandıramıyorduk. Erdoğan’la birlikte zincirleri kırıp yüzleştik kafamıza vuranlara. Zincirlerimizi kırdığımızı görenler ayağa kalkmamızdan korkuyorlar artık. Merak etmeyin o sahne de yakındır biiznillah..