BIST 9.722
DOLAR 32,57
EURO 34,99
ALTIN 2.423,72

Bir kanal kaç aile eder…

İstediğiniz kadar kanal yapın, istediğiniz kadar köprü yapın, istediğiniz kadar havaalanı yapın, istediğiniz kadar otoyol yapın aileyi İstanbul Sözleşmesi denen garabetin elinden kurtarmadığınız sürece bütün bu yaptıklarınızın bir kıymeti harbiyesi olmayacaktır.

“İşsiz ve Engelli Adamı Öğretmen Eşi Aldattı: Mahkeme Erkeğe 60 Bin Lira Ceza Verdi!”

Yukarıdaki cümle bir haber başlığı. Haberin başlığı bile okuyanların vicdanını sızlatmaya yetiyor. Detayları ise tam bir felaket. İşte vicdanları sızlatan bu haber aslında İstanbul Sözleşmesi’nin bir sonucu.

Hani şu aileyi yok etmek için Batı’nın bir tuzağı olan ve maalesef bizim de adeta bir sazan misali balıklama atladığımız sözleşme…

Haberin detayları ise şöyle:

Twitter üzerinden sesini duyurmaya çalışan işsiz ve yüzde 65 engeli olduğunu iddia eden Mehmet Kara adlı vatandaş, öğretmen eşinin kendisini aldattığını ve mahkemeye söz konusu aldatma olayını kanıtlarla sunduğunu öne sürdü. Ancak mahkeme, kadının kişilik haklarını ve özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği sebebiyle adamı ağır kusurlu sayarak 20 bin TL maddi tazminat, 23 bin TL manevi tazminat, 14.400 TL toplu yoksulluk nafakası, 400 TL tedbir nafakasının karar kesinleşinceye kadar devamına ve ziynet eşyalarının reddine karar verdi.

Kara, olaya isyanını Twitter’da paylaştığı şu mesajlarla dile getirdi:

“Öğretmen olarak çalışan kadına 14.400 TL toplu yoksulluk nafakası yasaya ne kadar uygun? Evlenince, ölünce, çalışınca yoksulluk nafakası düşmüyor mu? Çalışan kadına aylık 400 TL'den 36 aylık nafakayı toplu olarak ben neden niçin ödeyeceğim? 43.000 TL tazminatı aldatıldım diye mi ödeyeceğim?”

“Resmi nikahlı eşim, 3. kişiyle uygunsuz resimler çekilecek, yatacak, kalkacak, eğlenecek. Sen kocaya özel hayata karışamazsın deyip ağır kusurlu sayacaksın. Kadına nafaka, tazminat ile ödül vereceksin. Ben şimdi mahkeme kararıyla ne olmuş oldum…”

“İşsiz ve engelli adamın bu paraları nasıl ödeyeceğini, hayatının geri kalan kısmını nasıl idame ettireceği hiç düşünülmez mi? Dosyada erkeğe kusur olarak yüklenen 6 sene önce alınmış 15 gün uzaklaştırma kararına dayanarak, erkeği ağır kusur ile suçlamak hangi adalete sığar…”

“6 senedir süren bir davada, 6 senedir ödenen tedbir nafakası, bunun devamında kadına 14.400 TL toplu yoksulluk nafakası. Hani çalışan kadının yoksulluk nafakası kesilirdi. Çalıştığı halde toplu yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin izahı nedir...?”

Zannım odur ki Mehmet Kara’nın isyanı buzdağının görünen kısmı. Görünmeyen kısmında ise aile adına daha esef verici ve ürkütücü hadiseler yaşanıyor.

Yakın bir zamanda buna benzer haberleri bol miktarda duyacağımızdan şüpheniz olmasın.

Toplumda ve ailede bu trajedilere yol açan İstanbul Sözleşmesi ise bütün karşı çıkmalara ve ikazlara rağmen halen yürürlükte. Bu sözleşmenin aileye verdiği zararlar ile ilgili bir çalışma yapılmadığı gibi ilgili makamlar adeta üç maymunu oynamaya devam ediyorlar.

Şunu net bir şekilde ifade edeyim:

İstediğiniz kadar kanal yapın, istediğiniz kadar köprü yapın, istediğiniz kadar havaalanı yapın, istediğiniz kadar otoyol yapın aileyi İstanbul Sözleşmesi denen garabetin elinden kurtarmadığınız sürece bütün bu yaptıklarınızın bir kıymeti harbiyesi olmayacaktır. Toplum temelinden çürüyüp yıkılırken yapılan bütün hizmetler bir gün gelip boşa gidecektir…

Ünlü yazar Charles Dickens’in bir sözüyle son noktayı koymak isterim: “Bir memleketin yükselmesi ev ve aile muhabbetine bağlıdır.”

***

Biz kocaman büyüklükte bir milletiz. Bu deprem bir kez daha gösterdi ki bizi ne kadar bölmeye ya da kutuplaştırmaya çalışsalar da “bir” olmanın en güzel örneklerini sergiliyoruz.

Kürt ve Türk kardeşliğinin bir kez daha neşvünema etmesi bizim kadim bir millet olduğumuzun göstergesidir.

Afet koordinasyon ve acil yardım hizmetlerinde ise hatırı sayılır seviyede mesafe kat etmiş durumdayız.

Bu necip millet birlik beraberliğin bir kez daha yakışan en güzel an ve durum olduğunu ispat etmiştir.

Bu necip millet bir kez daha bu ülke çatısında dil, din, ırk gözetmeksizin hep birlikte gönül gönül birbirine bağlı olduğunu göstermiştir.

Elazığ’da merkez üssü Sivrice ilçesi olan 6,8 büyüklüğündeki deprem hepimizi derinden etkiledi ve üzüntüye gark etti.

Buradan öncelikle depremde vefat eden 38 canımız, ciğerimiz için Rabbimden rahmet niyaz ediyor, ailelerine sabr-ı cemil niyaz ediyorum.

Yaralanan canlarımız adına bir an önce Rabbimin Şafi ismi ile şifa bulması için dua ediyorum.

facebook.com/msbeser

twitter.com/msbeser

instagram.com/msbeser