BIST 9.107
DOLAR 32,38
EURO 34,99
ALTIN 2.325,69

Bir iletişimci gözüyle; K.Topbaş’ın -geç kalmış- istifası!...

Siyasette; hizmet ve kırgınlık bir arada…

GÜNCEL/ARAŞTIRMA ÜNİVERSİTELERİ: Ocak 2017 deki bir yazımızda araştırma üniversiteleri geliyor demiştik.

“Cumhurbaşkanı,  Üniversitelerin 2017/2018 eğitim yılına başlaması nedeniyle yaptığı konuşmada, iki konuda (eğitim-kültür) başarısız olduklarını söyledi ve; Eğitim öğretimde istediğimiz neticeyi alamadıkça, tabii olarak yeni arayışlar içerisine giriyoruz. Sınav sistemlerini defalarca değiştirdiğimiz halde hala öğretmenlerimizi de öğrencilerimizi de velilerimizi de memnun edecek bir sonuca ulaşamadık. Biz bütün bu olaylara iki kere iki dört demek suretiyle bir matematik olarak bakamayız, sosyolojik bir olaydır. Yaptığımız son düzenlemeye rağmen müfredat ve ders kitapları hususunda da istediğimiz neticeyi elde edemediğimiz anlaşılıyor. Ne yapıp edip, eğitim-öğretim meselesini çözmek mecburiyetindeyiz. Özellikle öğretmen kalitemizin yükseltilmesine yönelik çalışmalara da ihtiyacımız olduğu açıktır. Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde bu hususun masaya yatırılması ve etkin bir eylem planı ortaya konması şarttır. Üzerinde durmamız gereken konulardan biri ise öğretmenlerin niteliği meselesidir. İdealist öğretmen noktasında sıkıntımız olduğunu söyleyebilirim.” dedi.

Biz –eğitim yazarları, akademisyenler-  yıllardır ne diyorduk? ne yazıyorduk?, sempozyumlarda ne dile getiriyorduk?!.. Yine, Cumhurbaşkanı deyince mi harekete geçilecek, merak ediyoruz!…

Cumhurbaşkanı araştırma üniversitelerini de açıkladı; Ankara Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Erciyes Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Yedek olarak belirlenenler ise Çukurova, Ege, Selçuk, Uludağ ve Yıldız Teknik Üniversitesi. Hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz…

Bu arada açılışta neden Y.Doç.liğin kaldırılması ile ilgili bir bilgi verilmedi, konu edilmedi merak uyandırdı… Y.Doç.ler acilen bu konudaki çalışmayı bekliyor? Beklentiler boşa çıkarılmamalı!...

K.Topbaş istifa etti...

K.Topbaş sonunda istifa etti...15 Temmuz akşamından beri üzerinin çizildiği biliniyordu, daha sonra da ‘damatlarının devreye girmesi’ bardağı taşırdı, elinden yetkileri alınmıştı. Cumhurbaşkanı ile, bir yıldır ilişkileri düzelmedi ve sonunda ‘elveda’  dedi…Toplantıda AK Parti yönetiminden ve İstanbul MV’den kimsenin olmaması şık olmadı…Hükümete yakın basın, bu haberi spottan değil, sayfa altlarında küçük, doğal bir haber gibi verdi. Sanki, Hakkari Belediye Başkanı istifa etmişti!...Oysa, Bakanlık’tan daha önemli bir görevdi İBB Başkanlığı…K.Topbaş’a sağlıklı yıllar diliyor, şimdi İstanbul’da tebdili kıyafetle  dolaşmasını, yaptıklarına  bir vatandaş gözüyle bakmasını  değerlendirmesini  bekliyoruz…

Gelelim toparladığımız yorumlara;

AK Parti:

Bir yıldır bekliyordu. “Bu bir görev değişlikliği” dendi. ‘Hükümet desteklemezse bu kadar iş yapamaz, başarılı olamazdı’ dendi. AK Parti,sanki 13 yıl hiç çalışmamış gibi, sadece son bir yıl ile değerlendirdi. Önemsenmedi izlenimi verildi. Elbette, Topbaş’ın, artı ve eksilerinde R.T.Erdoğan’ın İstanbul sevgisi etkendi.  Ama, Topbaş; “metal yorgunluğum falan yok, dipçik gibiyim” dedi. Yani, “ben istemiyorum, ancak Ankara istiyor” dedi. “Başkanlığı devralırken emanetin ne olduğunu bilenlerdeniz demiştim. Hep emanet olarak baktım. Yüce Rabbime hamd ediyorum. Böyle bir şehir bir başka şehir. Türkiye’deki tüm belediye başkanlarının abisi oldum. Bu şehir beni Dünya Belediyeler Birliği Başkanı yaptı.” dedi. Ama, “Çünkü biliyoruz ki hata yaparsak telafisi zordur. Özellikle ifade etmek isterim ki hata ile ihanet, birbirine karıştırılmaması gerekir. İhanet edenler asla affedilemez. Asla affetme duygusunu gösteremeyiz.  İnsan her şeyi affeder adam yerine konulmamayı –İBB Meclis üyelerine dedi galiba- affetmez” cümleleri önemliydi. AK Parti, 2019 için  çıtayı yükseltmek zorunda…  Cumhurbaşkanı, sürekli; “İstanbul’u kaybedersek Türkiye’yi kaybederiz” diyor ve devam ediyor; “Çıtayı kendi elimizle en yükseğe koyduk. Önceden yüzde 40’la seçim kazanıyorduk. Ancak kendi elimizle bunu yüzde 50 artı 1 yaptık. İstanbul’da 10 milyon seçmen var. İstanbul seçimleri Türkiye ortalamasını etkiliyor. Seçim kazanmak için artık yüzde 40 almak yetmiyor. En küçük bir yanlış bizi götürür. Bunu düşünerek hareket etmeliyiz. İlçe belediye başkanlıklarının en az yarısını kazanmalıyız. Ama bu tempo ile olmaz. İlçe belediyelerinin çalışmalarından memnun değilim diyor. Sırada istifası beklenen ilçe belediye başkanları da var demek ki!...AK Parti, kendi eliyle işini zorlaştırmış görünüyor…

AK Parti tabanı:

Tabanda çok seviliyordu, güler yüzlüydü. Hizmetleri beğeniliyor ve yaptığı -özellikle ulaşımda- projeler insanların yaşantısını kolaylaştırıyordu. 2004-2017 arasında çok kişi ile çalıştı, sürekli isimler değişti, çok kişi nemalandı. Ramazanda verdiği ilçe yemekleri bir çok kişiyi zengin etti. Ancak, başkan olmadan önce çok az olan ‘Saray’ şubelerinin, açılan AVM lerin en iyi yerlerinde hızla çoğalması tabanda  hoş karşılanmadı. Zaten, taban buralara pek oturamıyordu. Ama, İstanbul’un sosyetesi için beğenilen mekanlar oldu.  Ayrıca, şehrin betona boğulmasında ve rantta en büyük suçlu olarak görülüyordu. Tabanın bu ranttan ve rezidanslardan  kazanması mümkün değildi. Yine; zenginler kazandı, ihalelerden bir kısım tabanı nasiplendirdi. Kısaca, tabanda kabul edilen bir isimdi. Zaten, son seçimlerde K.Topbaş olmasaydı, başkan çoktan değişmişti…İlçelere çok destek verdi. AK Parti’nin herhangi bir isimle işi zorlaştı. AK Parti, tabanı “50+1’i getiren sistemle, işin zora sokulduğundan rahatsız” durumda…15 yıl kolay değil, kırgınlıklar artmış gözüküyor. Özellikle inandığı için AK Parti’ye gönül verenler; AK Parti’li -teşkilattan- bazı kişilerin  hayat tarzları, standartları, evleri, arabaları, çocuklarını verdikleri okullar, lüks ciplerde boy gösteren turbanlı kadınları  v.b.  çok  göze batıyor ve  konuşuluyor.  

İstanbul’lular:

Genellikle beğeniliyordu. Güncel siyasete –M.Gökçek gibi-  pek girmiyor, işine bakıyordu. Muhalefet partililer dahi ondan saygı ile söz ediyor, İstanbul beyefendisi diyorlardı. İlişkileri iyiydi. Metro, Metrobüs, Marmaray v.b. beğenildi. Ancak İstanbul’un betonlaşmasının, AVM lerin çoğalmasının, deprem toplanma alanlarının AVM lere dönüşmesinin, Dernek/vakıflara genel bütçeden destek verilmesinin/arsa temininin, yapılan rant ve imar odaklı dönüşümün, Beyoğlu kaldırımlarının 10 kere değişmesinin, Taksimi meydanının betonlar içinde kalmasının, şehrin silüetini bozan inşaatlara izin vermesinin, Kabataş’taki –iptal edilen- Martı iskelesini yapma inadının   v.b.en büyük suçlusu –hükümetle birlikte- olarak görüldü.

Sanat camiası:

 Genellikle arası iyiydi, ancak tiyatroların kapatılması konusunda bocaladı. Ankara’dan bu konuda baskı vardı, ama çok şükür  olmadı. CRR göz akıydı, yanlış Genel Sanat Yönetmenleri atadı, bir çoğu kendisine sorun oldu…

Yapılan; Harbiye Muhsin Ertuğrul, Haliç Kongre ve Kültür Merkezi, İlçelerdeki Kültür Merkezleri artıları oldu. Kültür A.Ş. ile bir çok sanat eserine/CD’sine destek oldu. Kültürel Etkiliklerle sanatçı ve  yazarlara .vb. maddi destek sağladı. Bir çok festivali destekledi.

Şimdi, sırada  M.Gökçek  varmış…HADİ HAYIRLISI….

CHP’nin bakışı…

Bu arada CHP, K.Topbaş’ın neden istifa ettiğini açıklamasının peşine düştü. Olmayacak duaya amin demek bu… Şimdi de CHP MV’'li , Başbakan Binali Yıldırım’ın yazılı yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na soru önergesi vermiş ve  “AKP’li 50 belediye başkanının daha görevden alınacağı iddiası doğru mudur, doğru ise bu belediye başkanları kimlerdir” diye sormuş. (Basından)

Bir partinin iç işlerine ait meseleler üzerinden siyaset yapmak, ne derece doğru anlayamıyoruz…S. Tanrıkulu,  insanların sorunlarına eğilemez mi? CHP’li komşum; “ah” diyor, şu hataları da yapmasalar iş olacak amma!...

BU İŞİN ŞAKASI YOK!...

“Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2016 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması bölgesel sonuçlarına göre geçen yıl itibarıyla yıllık geliri 8 bin 539 liranın altında olan yoksul sayısı 16 milyon 328 bin. TÜİK verilerine göre en yüksek gelir Ankara bölgesinde; yoksulluk oranının en yüksek olduğu il ise Adana.” (Basından) Çok yüksek bir rakam, aman dikkat!....(Bu haberi, lütfen alttaki ile birleştirerek okuyunuz)

VE, Normal bir hediye!..

“Bir alışveriş merkezinde babası Ender Alkoçlar’ın kendisine hediye ettiği 350 bin liralık cipe binerken görüntülenen Aslışah Alkoçlar’dan muhabirlere düzeltme geldi. Yeni cipiyle çok konuşulan Alkoçlar, bu hediyeyle ilgili olarak şu düzeltmeyi yaptı: “Test sürüşü yapıp çok beğendiğim, babamın da bunun üzerine benim için satın aldığı söylendi ama test sürüşü yapmadım. Beğendim, babam da aldı. Normal bir hediye yani…”(Basından)  Ne var bunda?!….Zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış!...