BIST 9.525
DOLAR 32,57
EURO 34,75
ALTIN 2.492,09

Bir İğne 'Güncelleme' sorununu çözer!

Son bir haftamız Cumhurbaşkanımızın İslam dini ve “güncelleme” üzerine söylediklerini tartışmakla geçti. Görünen o ki bu konu gündemimizi uzun bir süre daha meşgul edecek.

Kültürel iletişim ve bir dizi görüşmeler yapmak niyeti ile birkaç gündür Makedonya Üsküp’teyim. Belirlemiş olduğum yazı konusu bu değildi; Üsküp’te yaşayan genç Müslüman delikanlıların ‘dahi’ kendi aralarında yaptıkları sohbetin konusu Türkiye’deki ‘güncelleme’ olunca kalemimin rotası değişmiş oldu.

Gençlerin serzenişi beni açıkçası yaraladı ve belki de haddimi aşacak cümleleri yazmama vesile oldu. 

Gençlerin serzenişinden özet çıkarayım;

“Bize ‘edep, iman, ahlak, maneviyat’ noktasında destek lazım. Lakin Türkiye’de o kadar fazla zihniyet darlığı yaşayan insan var ki; Erdoğan’ın yapmış olduğu açıklamaya istinaden konuyu çok farklı mecralara taşıyarak ‘İslam’a zarar vermeye başladılar’. Biz Erdoğan’ın hangi niyetle bu serzenişi yaptığını çok iyi anlayabiliyoruz. Ama sizin orada (Türkiye'de) nedense bütün bu süreci ilim ehli olmayan bile devreye girerek çok farklı yerlere taşıdılar. Bunların hepsinin üstesinden gelirsiniz-geliriz biliyoruz ama bizi en çok üzen; ‘güncelleme’ açıklamasına istinaden bazı İslam düşmanı kalem sahipleri hem dinimizi hem bu söylemi alaya alarak sosyal medyada hazırda bekleyen cühela fitne tohumcularını harekete geçirdi. Ve Müslümanlara; ‘bakın gördünüz mü dininiz geri kalmış bir din. Lideriniz bile güncellenmesi gerektiğini söylüyor. Boşuna yıllardır sizi eleştirmedik bakın haklı çıktık’ diye yeni nesillerin zihnini bulandırıyorlar.”

“Bir başka mesele ise ‘kadın gününü’ fırsat bilip bir hoca tarafından yıllar önce bir soruya istinaden verilen cevabı bugün cımbızlayarak almaları ve İslam’ı kötü göstermeleri bizleri çok üzdü.”

Görüyor musunuz?  Bir başka ülkedeki Müslüman kardeşlerimiz bile hakkaniyet perspektifinde meselenin gerçekliğinin farkındalar. Ama bizim nifak medyası Türkiye’de pamuk ipliğine bağlı yaşayan Müslümanları bildikleri için hayasızca saldırıyorlar.

Ben de bu gençler gibi düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Evet bu süreç Müslümanca yaşayıştan rahatsız olanların ekmeğine yağ sürmüş gibi göründü. Lakin sadece ‘göründü’ bilesiniz!

Kendisini tecdit edecek Müslümanlar sayesinde doğrular inşa edildikçe bugün seslerini alaycı bir şekilde yükseltenler susmasını bileceklerdir.

Son bir haftamız Cumhurbaşkanımızın İslam dini ve “güncelleme” üzerine söylediklerini tartışmakla geçti. Görünen o ki bu konu gündemimizi uzun bir süre daha meşgul edecek.

Erdoğan 'güncelleme' üzerine söylediklerini bir gün sonra izah etmesine ve anlatmasına rağmen eleştiri yağmuruna tutuldu. Söyledikleri üzerine reddiyeler yazıldı, İslam’ın güncellenmeye ihtiyaç olmadığına vurgu yapıldı. Kimileri de yukarıda gençlerin söylediği şekilde 'alaya' aldı!

Bir iddia varmış gibi iddiaya karşı antitezler ve eleştiriler yükseldi. Cumhurbaşkanımız “söyleyen” olarak cevap niteliğinde eleştiriler aldı ve bütün iletişim mecraları kullanılarak kendi inanışları itibari ile ya eleştiri ya da alkış tutar bir şekilde durumu canlı tutmaya çalıştılar-çalışıyorlar.

Bu konuda ilim erbabının görüşlerine katılıyorum; İslam tecdit edilemez, geldiği günkü gibi taptazedir. Lakin tecdit edilmesi gereken biz Müslümanlarız.

Cumhurbaşkanımız pek tabi bunu zikrederken İslam’ın bizatihi “din” olarak müşahhas güncellenmesi dışında içtihadi olarak güncellenmelerin olması gerektiğini söyledi. Bunun izahatını da zaten yaptı.

Peki bu söylemin muhatabı olanlar yani bu serzenişe “sebep olanlar” yok mu?

Cumhurbaşkanımız gibi İslami ilim ve gelenekten gelen, İslam, Kur’an ve Sünneti iyi bilen, ümmetin Kur’an okumasıyla duygulandığı, namaz kılmasıyla sevindiği bir lidere bu sözleri söyleten “sebep” neydi?

“Sebep” bizdik … Biz yani Müslümanlar… İslam’ı yaşadığını iddia edenler…

Son zamanlarda İslam’ı yaşadığını iddia eden, Müslüman olduğunu söyleyen kişilerin devirdiği çamlar o kadar arttı ki…

İslam düşmanlarının, din düşmanlarının eline o kadar çok koz verdik ki…

İslam’ın yanlış lanse edilmesinde, İslam’ın çağ dışı bir din olarak gösterilmesinde, “sebep” olanlar bizlerdik, yani Müslümanlar!

Üsküp’teki gençlerin dediği gibi bize; ‘edep, iman, ahlak, maneviyat’ noktasında destek lazım.

Cumhurbaşkanımızın 'güncelleme' açıklaması sonrasında yine kolay olanı tercih ettik. İğneyi kendimize batırmadan çuvaldızı başkasına batırmak…

“Sebep olan yapan gibidir” kaidesini unutarak söyleneni herkes kendince algılayarak ehil olup olmadığına bakılmaksızın eleştiriler ya da alkış tufanı estirdik.

Bu sözlerin söylenmesine sebep olanları yani kendimizi es geçtik.

Bu olayda cevap aranması gereken sorularda var: “Erdoğan gibi İslami konularda hassas ve bilgili birisi bu açıklamayı niye yaptı? Belki de siyasi açıdan ince düşünüldüğünde zeval getirebilecek bu sözleri niye söyledi? ”

Hadi bir kez de iğneyi “sebep” olanlara batırıp kendimizi yargılamaya var mısınız?

Tabi sadece yargılamak yetmez. Soru tam olarak şöyle: “İğneyi bir kez de ‘sebep’ olanlara batırıp kendimizi yargılamaya ve hatalarımızı, eksiklerimizi düzeltmeye var mısınız?”

SOSYAL MEDYA TAKİP 

twitter.com/msbeser

facebook.com/msbeser