BIST 9.525
DOLAR 32,60
EURO 34,78
ALTIN 2.497,40

Ben Filistinim Diyebilen Kaç Kişiyiz!

Evet, bir parçayı kazandık ama zafer kazanmış değiliz.

15 Temmuz kalkışma karşısında milletimiz gösterdi ki İslam coğrafyasının tek medet umabileceği ülkeyiz.

Medet umuluyor lakin umulanı karşılama potansiyelimiz ne durumda?

Evet, tankların önüne siper olduk lakin asıl mesele haramların önüne de siper olabiliyor muyuz?

Böyle bir yazı yazma ihtiyacını yaşamış olduğum muhitte kurmuş olduğum kitap okuma tahlil ekibindeki arkadaşlarımın Kudüs yolculuğunu öğrendikten sonra kaleme alma ihtiyacı hissettim.

Kudüs sadece ziyaret edilesi değil en azından gönüllerde ribat edilesi kutsal mekan!

Gelin hızlıca mukayese şartlarını zorlayalım!

Bir ülke düşünün ki;

On yıllardır aralıksız bombalanıyor,

Evleri yıkılıyor,

Ekonomisi ambargo-boykot ile kırılıyor ve bu ülkede insanlar yaşamaya devam ediyor…

Her şeye rağmen öğrenciler okumaya devam ediyor, insanlar sabahları yaşam kavgasına girişiyorlar.

Adı konulmamış bir savaş ve kime isabet edeceği belirsiz süregelen her türlü psikolojik yıldırma çabaları…

Gazze'de yaşayan ailelerin;

Çocuklarının eğitimi noktasında kesinlikle taviz vermediğini ve birçok Filistinlinin en az iki üniversite mezunu olduğunu,

Çocukluk yaşlarında hafızlık eğitimi aldıklarını ve her ne olursa olsun direnişe kararlı olduklarını,

Bombaların gölgesinde de olsalar Aksa'da kalmaya, onu savunmaya kararlı olduklarını müşahede ediyoruz.

Okulda öğrenci meydanda direnişçi.

Şimdi ben ulaşabileceklerime bir mesaj verebilme kaygısı güdüyorum;

Tankların önüne siper olduk, ya tanktan bile kuvvetli haramlar, günahlar!

Bizi ileriye taşıyacak iradeli dirayetli gençliğimizi bir bir kıyıyorlar.

Ruhlarımızı, nefeslerimizi çalıyorlar.

Enerji ve akıllarımızı çalıyorlar.

Canlarımıza talipler ve onu almak için savaşıyorlar.

Küçücük bir ülkede olanca hızıyla süren savaşa rağmen alnı dik, zihni ve bedeni dipdiri, kalpleri teyakkuzda Gazzeli gençleri gördükçe içimiz dağlanıyor. 

TV dizilerinde her gün bir yenisi boy gösteren starlara benzemeye çalışan, dizi oyuncuların eliyle pompalanan, sosyal medyayla desteklenen albenili içi kof dünyanın özentisi materyalizmin kucağına emanet verdiğimiz gençliğimize kıyıyorlar!

Sosyal hayattaki rahatlık ruh dünyamızı da atalete itiyor.

Evet, tabi ki şartların bozulmasını yahut sıkıntıyı talep ediyor değilim lâkin mevcut şartların ve imkânların rahatlaması bu rahatlık ortamının değerini bilmemeye doğru götürüyor bizi.

Gazze'de direnen bu gençler bizim bu hallerimize şahitlik etseler, bu tembelliklerimize, boş vermişliklerimize, gençliğimizin bu haline…

Ne diyeceklerini tahmin etmek hiç de zor değil!

Biz onların her gün Aksa Cami’sindeki İsrail askerlerinin her türlü engelleme çabalarına rağmen Ribat görevlerini tecrübe etsek sanıyorum bunlar nasıl bir kalp ve iman taşıyor diye sorgulamadan geçemeyiz!

Ulaşamadıklarımız bizim olmadığı gibi elimizde var olanları da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Gazze de her gün genç-çocuk ölüyor evet ama ya Türkiye'deki gençler.

Yaşamak denir mi bizimkisine… 

İmanımızda sorun olmasa bile amellerimizde sorun olduğu aşikar.

Evet, bir parçayı kazandık ama zafer kazanmış değiliz.

Mücadele sathımız ve yöntemimiz de ciddî arızalar var.

Mücadeleyi tam manası ile anlayabilmek için mutlak iman gücümüzle amellerimizi birleştirmeliyiz. 

Bizim gençliğimiz insanlık tarihinin var olduğu günden beri en büyük uyuşturucu olan gafletin sarhoşluğu içinde hamaset duygularından ibaret rengi ve sesi belli olmayan gürültüler çıkarıyor.

Tabi bütün bunların üzerinde Rabbimizin Hud Suresi’nde dediği gibi biz içimizde olanı düzeltmedikçe Rabbimiz toplumumuzu düzeltmeyecek…

Bakalım Kudüs’e gidecek arkadaşlarım dönüşlerinde bu mukayesenin ehemmiyetine varıp İslam coğrafyasının medet umduğu kimliğe sahip olduklarının ciddiyetine haiz olabilecekler mi?

Şimdi Filistin’den; Ben “FİLİSTİNİM” diyen kaç yürek FİLİSTİN gibi ayaklanıp vatana geri dönecek…