BIST 9.530
DOLAR 32,50
EURO 34,81
ALTIN 2.471,55

“Bedelli” değil “Bedenli” günler…

Sosyal medyada kahramanlık pozlarının resimlerini paylaşırken kimseye kül yutturmayan gençlik nerede!? Peygamber ocağından bu kaçış nereye?

Son günlerde yoğun bir şekilde mail almaktayım. Maillerin hemen hepsi “bedelli askerlik” talebine duyarlılık göstererek destek vermem yönünde.

Maillerin muhteviyatı aynı üslupla yazılmış “bedelli askerlik” kanununun çıkarılmasıyla ilgili…

“Evliyim 7 aylık kızım var, bakmakla yükümlü olduğum dedem var. Ben askere gidersem durumları ne olur?”

“2015’in Kasım ayında evlendim; kredi ile ev aldım, daha yarısını bile ödemedim; işten çıkarsam ülkeme ne faydam var?”

“Eşimi bırakıp askere gittiğimde bir aileyi katletmiş olacaklar.”

“TSK beni operasyona mı gönderecek? Hangi erin mıntıka temizliğinden başka bir görevi var ki?”

“Biz gençler kurduğumuz işte istihdam sağlayıp yüce devletimize vergi ödeyerek, bakmakla yükümlü olduklarımızı sokaklarda biçare bırakmayarak daha faydalı oluruz. Aksi halde, cinnet geçirip, bir hiç uğruna şehitler vermemiz bu yüzdendir!”

“Her an işten atılma korkusuyla zor durumda olan ailelerimizi borç harç içinde terk etmemiz, hasta anne baba ve çocuklarımızı bırakmamız isteniyor. Bizlerin amacı ülke olarak daha fazla şehit vermeden bu ‘bedelli askerlik’ kanununun çıkarılmasıdır.”

Sadece birkaç mailden kopyalamalar yaptım. Emin olun gelen yüzlerce mail içeriği aynı cümleler ve bahanelerle dolu. Ve zannederim bana gönderilen bu mailler başka yazar ve gazetecilere de gönderilerek destek isteniyor.

Sanki hepsi bir merkezden talimat almışçasına aynı bahane ve üslup ile “bedelli askerlik” kanununun çıkarılmasını talep ediyor.

“Bedelli askerlik” talepleri sosyal medya üzerinden de büyütülerek organize bir şekilde hareketli tutuluyor.

“BEDELLİ” DEĞİL “BEDENLİ” GÜNLER…

Eski Bakan Fikri Işık bedelli askerlik tartışmalarına "Türkiye şu anda dünyanın başına bela birkaç tane terör örgütüyle mücadele ediyor. PKK ile mücadele sürüyor, DAEŞ ile mücadele var. Böyle bir dönemde bedelli askerliğin gündeme gelmesi dahi askerimizin moralini bozar” diye konuşmuştu.

Lakin anladığım kadarıyla kabinedeki bakan değişikliği “bedelli askerlik” talebi ile seslerini duyurmaya çalışanlar için yeniden umut kapısı olmuş durumda.

Çok sayıda gelen mail içeriklerindeki aynı cümle kalıbı ve bahanelerden müteşekkil taleplerin olması karşılığında şu serzenişi yapmak zorundayım:

Mescid-i Aksâ’da Müslümanlara yönelik yapılan zulümler varken, hemen yanı başımızda gençlerini ve çocuklarını Esed terörünün karşısında hem okutup hem savaşa yollayan Müslüman aileler varken, DAEŞ denilen illet bir terör örgütünün hemen her gün hedefinde olduğumuz aşikarken, PKK denilen sansarların halen silah sesleri duyuluyorken; “Bakmak zorunda olduğum hastam var, kredi ile ev aldım borcum var, çalışmalıyım; askere gitsek sadece mıntıka temizliği yaptırılacak ...vs.” bahaneleri ile vatanının güvenliğini ve bekasını sağlayacak olan Peygamber ocağından kaçış niye!?

Sosyal medyada kahramanlık pozlarının resimlerini paylaşırken kimseye kül yutturmayan gençlik nerede!?

Peygamber ocağından bu kaçış nereye?

Bütün dünya birleşip bizi ve İslam dünyasını boğmaya, yok etmeye çalışırken televizyon dizilerinde her gün bir yenisi boy gösteren starlara benzemeye çalışan, dizi oyuncularının eliyle ve reklamlarla pompalanan, sosyal medyayla desteklenen albenili içi kof dünyanın özentisi materyalizmin kucağında hasta yakınına baksan ne olur, çekmiş olduğun kredi borcunu ödemeye çalışsan ne olur!?

Emperyalist güçler boğazını sıkıp ağzındaki lokmayı alırken, namusuna ve ırzına göz dikerken, seni kendi vatanında parya yapmak isterken borcun olsa ne olur olmasa ne olur?

Ufkumuzda beliren aydınlık günlerin şafağı sökün etmeye başlamışken “bedelli askerlik” talebi kime hizmet eder? Bu talep cephede savaşan askerin moralini bozmaktan, dünyaya göğsünü siper eden Cumhurbaşkanı ve arkadaşlarının vaktini çalmaktan başka ne işe yarar?

AKSÂ’DAKİLER BİZİ GÖRSE…

Mescid-i Aksâ’da direnen gençler bizim bu tembelliklerimize, boş vermişliklerimize, türlü bahanelerle Peygamber ocağından kaçış senaryolarımıza şahit olsalar ne derler acaba?

Ne diyeceklerini tahmin etmek hiç de zor değil!

Biz onların her gün Aksâ Cami’sindeki İsrail askerlerinin her türlü engelleme çabalarına rağmen Ribât görevlerini tecrübe etsek sanıyorum nasıl bir kalp ve iman taşıdıklarına şaşarız.

Gençliğimizin üzerindeki ataletten dolayı utanırız…

Artık, kazanç gibi görünen şeylerin aslında kayıplarımız olduğunu idrak etmemiz gerekiyor.

Evet, bir parçayı kazandık ama zafer kazanmış değiliz. Mücadele sathımız ve yöntemimiz de ciddi arızalar var.

Gençliğimiz insanlık tarihinin var olduğu günden beri en büyük uyuşturucu olan gafletin sarhoşluğu içinde hamaset duygularından ibaret rengi ve sesi belli olmayan gürültüler çıkarıyor gibi…

“Bedelli askerlik” taleplerinin hepsinin bahanelerinin ve jargonunun benzer ya da aynı olması akla hangi merkezden yönlendiriliyor sorusunu da getirmiyor değil!

Gün “bedelli” değil “bedenli” hizmet etme günüdür…    

SOSYAL MEDYADA TAKİP İÇİN: