BIST 9.093
DOLAR 32,37
EURO 34,94
ALTIN 2.325,47
HABER /  GÜNCEL

BDP’den MHP’ye sürpriz destek!

İkitdarın MHP’yi parlamento dışı bırakmak için çalışıyor senaryosuna en sert tepki BDP'den geldi.

Abone ol

ANKARA- Seçim öncesi Ankara kulislerinde “AK Parti Anayasa değişikliğini tek başına yapacak çoğunlukla Meclis’e gelmek için MHP’yi baraj altına itmeye çalışıyor” senaryosu konuşuluyor. Bu senaryoya en sert tepki belki de MHP’nin en karşıtı olarak tarif edilecek bir partiden, BDP’den geldi.

BDP lideri Selahattin Demirtaş, “Türkiye’de Türk milliyetçiliğini temsil edenlerin Meclis dışına itilmeye çalışılması tam bir demokrasi aymazlığı, demokrasi düşmanlığıdır” dedi.

Demirtaş’ın eleştiri oklarından en çok payını alan ise ana muhalefet partisi oldu. CHP’yi “Kağıttan sosyal demokrat parti” olarak niteleyen Demirtaş Kılıçdaroğlu’nun 20 cesedin çıktığı Mutki’deki sessizliğine yüklendi Kılıçdaroğlu'na seslenen Demirtaş, “Hakikatleri araştıralım diyor. Buyurun hakikat Mutki’de. Kılıçdaroğlu biraz cesur olsa belki o çöplükten ceset değil çözüm çıkar. Ama orduyla arasını bozmak istemiyor. Sen ülke barışını, demokrasisini buna feda ediyorsan ülke için yapacağın bir şey yoktur Kılıçdaroğlu” dedi.

Türk siyaset sahnesinin belki de en sert tartışmalarına hedef olan siyasi partisi BDP son aylara da demokratik özerklik ve iki dilli yaşam önerisi ile damga vurdu. Hükümetin ve muhalefetin sert eleştirilerine neden olan bu talepler yeniden bölünme tartışmalarını beraberinde getirdi. Peki gerçekte ne isteniyor? Demokratik Özerklik nasıl bir sistem. Zamanla bir federasyonu beraberinde getirir mi? Bölünmemenin garantisi ne? Baraj sorunu yaşayan BDP ittifak arayışına girecek mi? “Başbakan’ın artan milliyetçi söylemi doğu ve güneydoğu oylarını nasıl etkiler?” “KCK sanıkları aday gösterilecek mi?

Bütün bu soruları ve daha fazlasını İnternethaber okuyucuları için Demirtaş'a yönelttik. Demokratik özerkliği “az devlet çok toplum” olarak tanımlayan Demirtaş’a göre bu bir bölünme projesi değil tersine aidiyet bağının güçlenmesini sağlayacak bir bütünleşme projesi. Eğer bu yapılmazsa o zaman bölünme talebi gündeme gelir. Kafalardaki bölünme yönündeki kuşkuları da BDP değil ancak adil bir devlet yönetimi işleyişi giderebilir. İşte Demirtaş'ın gündemdeki tartışmalarla ilgili İnternethaber okuyucularına yaptığı değerlendirmeler:

- Siyaseti birbirine katan Demokratik Özerklik nedir? Nasıl bir yönetim istiyorsunuz?
Devlet aygıtı tarihsel süreç içinde toplumun ve bireyin aleyhine çok güçlendi. Devletin yetki olarak küçülmesi, toplum üzerindeki vesayetinin azaltılması lazım. Özünde az devlet çok toplum. Bu küçük küçük devletler demek değil. Yerelde devletin yetkilerinin azaltılması bir kısmının yerele devredilmesi demek.

TÜRKİYE'DE 20-25 BÖLGE KURULACAK



- Nasıl işleyecek bu model?

81 il, 81 İl Meclisi var. 81 ilden 3-5 ili bir araya getirip Bölge Meclisi kurulur. İl Meclisleri de kalır. Bu 20-25 Bölge Meclisi demek. Bölge Meclisi TBMM ile İl Genel Meclisi arasında bir yönetim aygıtı olarak konumlanır. Seçilerek gelen temsilcilerin yer aldığı Bölge Meclisleri TBMM’nin yetkilerinin bir kısmını kullanır. Bölgesinin ihtiyaçlarına göre yasa yapma yetkisi olur. TBMM ise dış işleri, genel maliye, adalet hizmetleri, ulusal savunma gibi içeride ve dışarıda koordinasyonu sağlayan yetkileri kullanır. Ankara’daki Meclis Türkiye’deki bütün bölgelerdeki geçerli Anayasa’yı yönettiği için Bölge Meclisi de bunlara uyduğu için üniterlik de korunmuş olacak. Geri kalan yetkiler Bölge Meclisi’nde olur.

KÜRTÇE EĞİTİM KARARI ALABİLECEK


- Diyarbakır’da nasıl kurulacak Bölge Meclisi?

Örneğin Diyarbakır, Batman, Mardin’den oluşan üç ilden Bölge Meclisi kurulur. Batman’daki ailelerin yüzde 50’si çocuklarına anadilde eğitim yaptırmak istiyorsa Diyarbakır’daki Bölge Meclisi bu ihtiyacı karşılamak için karar alır; ben Batman’a şu kadar okul, sınıf, kitap, öğretmen veriyorum. Anadilde eğitim imkanını karşılasın der. Bu kararı alması için de Anayasa’da bir düzenleme olacak. “Çocuklar resmi dili öğrenecek, ayrıca Bölge Meclisi kültürle dille ilgili sorunları bölgesine özgü şekilde çözer” diyecek. Örneğin Karadeniz Bölge Meclisi işsizlik, göçü nasıl durdururuz gibi konuları tartışıp yapılacak yatırımları kararlaştıracak. Turizmi nasıl özendiririz üzerine planlar yapacak. Aleviler cemevi açmak istiyorsa Bölge Meclisleri aracılığıyla bunu yerine getirebilir. Her bölge kendi ihtiyaçlarına göre düzenlemelerini yapar.

- Bunu nasıl yapacak, kaynak?

Bölgedeki vergi gelirlerinin veya başka gelirlerin bir kısmı Ankara tarafından Bölge Meclisleri’ne devredilecek. Ankara’nın da her bölgenin de kendi bütçesi olacak.

BÖLÜNME DEĞİL BÜTÜNLEŞME PROJESİ


- Buradaki amaç nedir?

Diyarbakır’ın sorununu Diyarbakır İl Meclisi mi yoksa TBMM mi daha iyi bilir. İkincisi denetleme kolaydır. Bu daha çok demokrasi, daha şeffaf bir yönetim demektir. Bağımsız değil ama merkeze karşı daha özerk olacak. Kendi içinde inisiyatif kullanabilecek. Mahalle meclisleri yoluyla bu resmi meclislerin yanında halk da sorunlarını resmi Meclislere götürebilecek. Çevre-kadın platformu bir önerisini Bölge Meclisi’ne sunup gündeme alınmasını isteyebilecek.

- Bölünme söz konusu değil o zaman?
Bu sistem oturursa Hakkari’deki insan da, Antalya’daki insan da gerçek anlamda yönetime katılır. Ülke yönetimine katıldığı için kendi devletine daha çok bağlanır. Aidiyet bağı güçlenir. Bölünme, ayrılma isteği bu şekilde engellenir. Bu yapılmazsa bölünme arzusu daha da güçlenir. Bu model sadece Kürtler için değil Türkiye için bir model. 75 milyonluk bir ülkeyi Ankara’dan yönetemezsiniz. TBMM Türkiye’nin sesi değil

- Öneri öz savunma gücü, iki dilli yaşamla tartışıldı. Yanlış mı başladınız?
29 defa ayrılmak için devlete karşı isyan etmiş bir halk şimdi yeni bir yönetim modelinden bahsediyor. Dolayısıyla kafalarda bir önyargı var. Ama biz de yeterli derecede anlatacak imkanı bulamadık, belki yeterli dil ve üslubu da kullanmadık. Eksikliğimiz vardır.

BÖLÜNMEMENİN GARANTİSİ NE OLACAK?




- Bir ‘ayrılma talebi kesinlikle yok’ diyorsunuz o zaman, ama bunun garantisi ne olacak?

Bu ilk aşama, sonra başka talepler gelir deniyor. Bunun garantisi adil bir devlettir. Bu yönetim adil bir şekilde işlerse o zaman Kürtleri de Çerkezleri de kovsanız da ayrılmaz. Adil bir devlette insanlar neden ayrılmak istesin. Ayrılma, federasyon olur diyenlere “Siz bir halka adil davranmazsanız ayrılmayı bölünmeyi o zaman yaratırsınız” diyorum. Yeni bir modeli hayata geçirmezseniz zaten ülkeyi böleceksiniz. Çünkü Kürtler de Türkler de mutlu değil.

Kürtler bu devleti kendi devleti olarak görmezse bunu BDP’nin talebinden ayrı ifade ediyorum, “Kürtler bizim de devletimiz olsun” talebini daha çok dile getirecek. Belki de o zaman Türkler de Türkiye Cumhuriyeti de sizin ayrı devletiniz olsun diyecek. Bu bizim istediğimiz, arzuladığımız bir şey değil. 20 yıl sonra belki böyle olacak ama ben 20 yıl sonra bile böyle olsun istemiyorum.

- Birlikte yaşama isteğinin azaldığıyla ilgili araştırmalar yayınlanıyor.

Gittikçe tırmanıyor doğru. Karadeniz’de yapılan anketleri takip ediyorum. Bir hayli öfke kabarmış. Türkiye’nin doğusunda da öfke kabarmış. Nereye kadar birbirini idare edecek, tolere edecek. Bir an önce bu gerilimi azaltmak lazım. Bunun da formülü halkı yönetime katmaktır. Bu halk yaşadığı her yerde yönetime katılsın. Biz demokratik özerklik dedik, bir başkası çıkar farklı bir öneri getirir, belki ona ikna oluruz.

- Siz yerel yönetimlerin güçlendirilmesi derken karşı uçta merkezin güçlendirilmesi Başkanlık sistemi tartışılıyor. İiki uçta orta yol bulunur mu?

Bulmak zorundayız başka çaresi yok. 75 milyonu tek adam olarak başbakan yönetmeye kararlıysa buradan demokratik yönetim çıkmaz. Bu öneriye halk da tepkili bence. Başkanlık sistemi demokratik özerklik kadar tartışılmadı. Herkesi ürküttü. Çünkü tek adamlıktır o. Demokratik özerklik ise evet bir şeyleri yapalım ama bölünmeye de yol açmasın diye tartışıldı. Bu önemli. İyi niyetle bakılırsa BDP’nin bu önerisi Kürtlerin siyasi statü talebini de, Türkiye’nin idari reform talebini de karşılıyor. Demokratikleşmeye de hizmet ediyor. İnanç kimlik sorunlarından turizm çevre sorunlarına kadar her şeyi daha iyi çözebilme imkanı sunuyor.

- Seçimde kampanyanın ana konusu bu olacak o zaman?

Ana gündem olarak yerinden yönetim önereceğiz. Artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir yönetim modeline ihtiyaç var diyeceğiz

- Bu arada bir de Anayasa değişikliği önerisi de getireceksiniz sanırım?
Şubat sonuna doğru taslağı açıklayacağız. Bugüne kadar Türkiye’de hazırlanmış hatta iddia ediyorum Avrupa ülkelerinde hazırlanmış en demokratik en özgürlükçü bakış açısına sahip Anayasa taslağını halkın tartışmasına açacağız.

KCK SANIKLARI MİLLETVEKİLİ OLACAK MI?


- KCK davasında yargılanan bazı tutukluları Meclis’e taşıyacak mısınız?

KCK’dan tutuklu denilen arkadaşların neredeyse tamamı parti yöneticimiz. Tutuklu olanların 19’u seçilmiş belediye başkanı. Onlar tutuklu olabiliyorsa milletvekili de olabilir. Değil mi? Bizim açımızdan sakınca yok. Aday olurlarsa halkla bir tartışma sürecimiz olacak, bazı yerlerde önseçimlerimiz olacak. Oralardan çıkan adayların tutuklu olup olmamasına bakmayız.

- Seçim ittifakı arayışınız olacak mı?

Büyük olasılıkla bağımsız gireceğiz, ama seçim barajının düşmesi için son güne kadar da mücadele edeceğiz. Seçim ittifakı arayışımız yok. Bugüne kadar ne Saadet Partisi ne de HAS Parti ile tek bir temasımız olmadı. Hiçbir parti ile de klasik anlamda seçim ittifakı düşünmüyoruz. Bizim daha çok demokratik bir muhalefet bloğu arayışımız var.

DEMİRTAŞ MHP'NİN MECLİS DIŞINDA KALMASINI İSTEYEN BAŞBAKAN'A NE DEDİ?

CHP DOĞU'DAN OY ALABİLİR Mİ?
ŞİVAN PERVER'İN HÜKÜMETE YAKIN DURUŞUNA NE DEDİ?
BAŞBAKAN'IN CUMARTESİ ANNELERİ İLE BULUŞMASINI NASIL DEĞERLENDİRDİ?
DİĞER SAYFADA

[PAGE]


MHP’NİN DIŞARIDA BIRAKILMASI DEMOKRASİ AYMAZLIĞI

- Ankara kulislerinde iktidar partisinin büyük bir güçle gelmek için MHP’yi baraj altında bırakmak için çalışacağı konuşuluyor. Başbakan’da milliyetçi söylemini arttırdı. Bu senaryoları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Böyle bir çaba içinde oldukları sır değil. MHP ile benzer yanımız yok, tek bir politikamız bile uyuşmaz. Ama ben MHP’nin Meclis dışında kalmasını doğru bulmam. Barajın düşmesini Meclis dışında olanların da Meclis’e gelmesini savunurken Türkiye’de Türk milliyetçiliğini temsil edenlerin Meclis dışına itilmeye çalışılması tam bir demokrasi aymazlığıdır. Kim olursa olsun. Düşüncesini beğenmeyebilirim. Ama neden onları Meclis dışında tutmak için uğraşırsınız. Bunun adı tam anlamı ile demokrasi düşmanlığıdır. Biz “Parlamento dışında olanlar parlamentoya taşınarak tam anlamıyla toplumun temsili sağlansın, yerel yönetimler güçlensin” derken AKP çıkmış MHP’yi nasıl dışarıda bırakırım BDP’yi de nasıl grup kuramaz hale getiririm hesabı yapıyor. Böyle bir şey olabilir mi? İki partili bir sistem kuracağım diye halkın iradesine bu kadar saygısızca bir yaklaşım olabilir mi? Şimdi MHP parlamento dışında kalıp yüzde 9.5 ile giremezse dışarıda kalan bu yüzde 9.5 kendisini nasıl hissedecek. Bunu düşünüyor mu Başbakan. Böyle bir rezalet olabilir mi?

- AK Parti’nin artan milliyetçi söyleminin doğudaki oylara etkisi nasıl olur?
Başbakan doğu güneydoğuda 3-5 milletvekili kaybederim ama batıdan karşısında 30 tane kazanırım hesabı yapıyor. Kar zarar hesabı yapıyor ki bu tehlikeli bir yaklaşım. Kağıt üzerinde böyle görünebilir ama sokaktaki karşılığı bu değildir. Sen bugün milliyetçi söylem üzerinden oy alırsın ama yarın seçim sonrası kabarttığın milliyetçiliği ne yapacaksın? Onun gereğini yapıp ülkeyi şoven milliyetçi bir yaklaşımla yönetmek zorunda kalırsın bu da yeni çatışma ve gerilim demektir.

CHP KAĞITTAN SOSYAL DEMOKRAT PARTİ




CHP’deki değişim süreci nasıl etkiler?

CHP kağıttan sosyal demokrat parti olmasaydı bugün ordudan, darbeden medet ummazdı. Keşke gerçek bir sosyal demokrat bir parti olsaydı iktidarı daha fazla demokrasiye zorlasaydı. Ama bütün söylemleri ile AKP’yi besliyor, onu güçlendiriyor. Artık bir parti olmaktan çıkıp kendi içinde büyük bir koalisyona dönüştüler.

- CHP’nin doğuda şansı var mı? Yoksa yine AK Parti ile BDP arasında mı geçecek?
Başka bir sonuç çıkacağı yok. Bu haliyle doğuda olma şansı yok. Doğuda ille de CHP’nin olması gerekmiyor. BDP’ye cüzamlı muamelesi yapıp BDP’ye giden oyları heba olarak görüp o oyları AKP veya CHP’ye kaydırınca mı ülkede demokrasi olacak. İnsanlar tercihi yapmış. BDP oradan oy alıyor. Önemli olan oradaki insanları nasıl yönetime katacaksın. Bunu yolları aranmalı. CHP bu haliyle iktidar olamaz ama demokratik bloğu desteklerse Türkiye’de alternatif bir iktidar umudu aranır.

- Kürt raporu hazırlanıyor. Faili meçhul cinayetleri araştırma komisyonu önerisi önemli gelişmeler değil mi?

Kürtleri aptal yerine koymaktır bu yaklaşım. Kürtler bunlara kanmaz. Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurma önerisi getirdi. Mutki’den 20 cenaze çıktı. Kılıçdaroğlu’nun ağzından tek kelime duyan yok. Jandarma “Öldürdük, gömdük, problem yok” diyor. Kılıçdaroğlu ana muhalefette ve sosyal demokrat olduğunu iddia ediyor. Hakikatleri araştıralım diyor. Buyurun hakikat Mutki’de. Sende git bir gör o orayı. Hakikat orada. Kürtlerin oyunu almak zorunda değilsin. Sende bir insansın vicdanın var. Gel Mutki çöplüğünde nasıl bir insanlık rezaleti var, gör, anlat Türkiye’ye. Biz kıyameti kopartıyoruz ama gündeme oturmuyor. Kılıçdaroğlu biraz cesur olsa, belki iki demeç verse o çöplükten ceset değil çözüm çıkar. Yapmıyor, çünkü biliyor orada işlenen suçlar orduya bulaşacak. Orduyla arasını bozmamak için bu suçların ortağı oluyor. Sen buna feda ediyorsan ülkenin demokrasini, barışını… Senin ülke için yapacağın bir şey yoktur Kılıçdaroğlu.

BİN TANE SEZGİN TANRIKULU İŞE YARAMAZ



- CHP’nin KCK davasını izleme kararı da önemliydi?

Sezgin Tanrıkulu zaten davanın avukatıydı. Tanrıkulu’nun oraya gelmesi CHP’nin oraya gelmesi anlamına gelmiyor. Sezgin bey yıllardır insan hakları mücadelesi yürüten bir hukukçu. Bölgenin tanıdığı bir insandır ama bin tane Sezgin Tanrıkulu daha olsa CHP’yi bölgeye bu zihniyetle taşıyamazlar. Bu Sezgin Beyin değil CHP’nin eksiğidir.

- Başbakan Cumartesi anneleri ile buluştu ve jet hızıyla komisyon kuruldu? Bu önemli bir gelişme mi?

Tam bir trajedi. Cumartesi annelerini terörist annesi ilan etti, örgüt anneleri kullanmış dedi. Şimdi çıkmış onlara kendi acılarını anlatıyor. Önce onların acılarını dinle, anla. Her şeyi nasıl oya dönüştürürüm hesabı içinde. İktidar hırsı ve sevdası ile tahtını kaybetmeme çabası içinde bir Başbakan'dan Cumartesi Annelerinin acısını anlamasını beklemek zor.

DEMİRTAŞ’TAN ŞİVAN PERVER’E TAVSİYE

- Bu arada Şivan Perver ile Başbakan Yardımcısı Arınç’ın buluşması gerçekleşti. Nasıl yorumladınız?

Şivan Perver Kürt halkının sevdiği bir sanatçı. Emeği geçmiş bir ozan. Güçlü bir ses, politik bir sanatçı. Topraklarından halkından uzakta sürgünde yaşamış bir sanatçı. Bu yönüyle kendisine saygımız var. Ama politik bir sanatçı olmak bir iktidara yaranmak anlamına gelmemeli. Muhalif kimliği ile Kürt halkının gönlünde taht kurmuştur. İktidara yaranmak için ilkelerinden yıllardır yaşadığı acılardan bir vazgeçme yaşanırsa Şivan Perver için yazık olur diyorum. O zaman şu anki Şivan Perver kalmaz. Türküleri, şarkıları sürekli gönüllerde dillerde olur, ama kendisi kişi olarak değerini yitirir diye düşünüyorum. BDP’ye de yaranmasın ama AKP’ye de yaranmaya çalışmasın derim. Naçizane tavsiyem bu.

- Öcalan’ın Mart ayı uyarısı var. Silahlar yeniden mi konuşacak?

Ateşkes doğru değerlendirilmedi. Bu işin çözüleceğine dair hükümet somut daha yumuşak mesajlar verebilirdi. Başbakan sert, provokatif bir dil kullanıyor. Doğru değil. Hem ateşkesin bozulmaması hem de sorunu doğru bir temelde tartışılabilmesi, çözüm yolları aranması için çalışmayı sürdüreceğiz. Önemli olan meselenin siyasi alanda tartışılabilmesi.