BIST 9.645
DOLAR 32,55
EURO 34,89
ALTIN 2.430,71

Atatürk Kültür Merkezi; açıklanan projesi ile 2019’a yetişmelidir…

İstanbul AKM; bir yıl bile kaybetmemeli..

Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Gazi  Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının  79. yılında, bir kez daha; özlemle, saygıyla  ve rahmetle     anıyoruz...

GÜNCEL/UNESCO: Türkiye, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi. Fransa'nın başkenti Paris'te devam eden Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) 39. Genel Konferansı'nda Yürütme Kurulu üyeleri belirlendi. Türkiye, dün   yapılan seçimde 2017-2021 yılları arasında Yürütme Kurulu'nda yer almaya hak kazandı. Türkiye'ye, UNESCO'ya üye 134 ülke oy verdi. Yürütme Kurulu, 58 üye ülkeden oluşuyor. 4 yıllığına seçilen ve yılda iki kez toplanan kurulda UNESCO'ya ilişkin karar alma süreçlerine dair görüşmeler yapılıyor. Türkiye, 195 üye ülkeden karar alıcı mekanizmada yer alan 58'i arasına girdi. Böylece Türkiye, küresel eğitim, bilim ve kültür politikalarını daha yakından izleyebilme ve doğrudan katkıda bulunabilme imkanına sahip oldu.Tebrikler emeği geçenlerimiz ve ülkemiz için… Gila Benmayor’un  konu ile ilgili yazısı da ilginç... 

 A.K.M. nihayet yapılıyor…

10 yıl önce de; AKM yıkılmalı diye yazmıştım...(06.04.2007/Haber10.com) Çünkü, İstanbul Türk Müziği Günleri’nin bir çok konserini burada yapıyorduk. İçinin ne halde olduğunu yaşayanlar biliyordu.

Soyunma odalarından hırsızlıkların yapılması, fuayelerin yetersizliği, klimaların  düzenli çalışmaması, boş yetersiz alanlar,  havasızlık v.b. sebepler, yenilenmesini gerektiriyordu. Biz alt salonda Türk Müziği konserini yaparken, büyük salonda opera yapılıyordu. Bazen, iki salon sesleri birbirine karışıyordu. Kapıdan girenlere bakarak, bunlar Türk müziği konserine, şunlar operaya geliyor derdik. O kadar belirleyiciydi seyircinin duruşu. Özellikle Harbiye Muhsin Ertuğrul’u ve İstanbul Kongre Sarayı’nı hizmete açan Cumhurbaşkanımızın, bu projeyi en başta açıklaması ve eleştirenlerin seslerini kısması gerekiyordu. Ama, nedense 10 yıl çok geç oldu…  Daha şimdiden; şu türler girmesin, şunlar olmasın diye ahkam kesilmeye başlandı. Allahım; sanata ne zaman bütüncül yaklaşılacak? İstanbul gibi çeşitli tarihi misyonları üstlenmiş ve yaşa(yan)mış bir şehir ne zaman anlaşılacak?!...(Bu konuya ayrıca değineceğiz)

Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere emeği geçenleri ve geçecek olanları gönülden kutluyoruz.

Bu arada, Atatürk Kültür Merkezi'nin yeni projesine tepki gösteren Mimarlar Odası'na çıkışan Erdoğan, "Nereye müracaat ederseniz edin, ne kadar çırpınırsanız çırpının. 2019, o opera binasının bittiği yıl olacaktır. Böyle yapa yapa 10 yılımızı yediniz. Artık daha size tahammül yok. Bedeli ne ise yapacağız" diye konuştu.(Basından) Gerçekten, artık YETER!...

Cumhurbaşkanımız; “Türkiye'nin kültürel ortamının bir çöl olduğu ve sanatçı sanılanların çoğunun da, az donanımlı ve evrensel olarak da sıfır kişiler olduğu gerçeğiyle yüzleşmemiz zorunludur. Hem laik hem İslami kesim için manzara budur...” dedi.

Söylemler doğru ama, uygulamada neden aksıyoruz?...  

Mesela;  “sanatçı sanılanları” biz hep kabullerde en önde görüyoruz!..

Peki, bu nasıl oluyor?!

Veeeeee, bu sözlerin üstüne, en çok;  lansman toplantısına Fatih Ürek’in de çağrılmasından ve Cumhurbaşkanımız ile sohbet etmesinden gurur  duyduk!!!!

AKM için ne dediler?..

 “Tiyatro binası olarak 1946'da projelendirilen AKM'nin yenilenmesinden dolayı çok mutluyum. İstanbul gibi bir şehirde bir opera binası olmaması kadar korkunç bir şey olamaz. Hakikaten korkunç. Süreyya operasına sıkışmış durumdalar. Onun için sadece biz sanatçılar için değil, tüm İstanbullular için harika bir olay…Hiç ümidim yoktu, benim için harika bir haber oldu. İnşallah çok kısa zamanda da kavuşuruz AKM'ye." H.Dormen/ A.A.)

 "Sürecin bu kadar uzun sürmesinin bence suçlusu yok. Sadece ne yapılmak istendiği dünkü gibi anlatılmadı. Dün yapılan açıklamalardan o kadar gurur duydum ki hayatımdaki en mutlu günlerimden biriydi. Ben Paris'te, Viyana'da, Amerika'da olan müzik merkezlerinin hepsinde başrol söyledim. Ülkemin, İstanbul'un böyle bir merkeze sahip olmaması benim canımı yakıyordu. Dün projeyi gördükten sonra çok büyük bir rahatlık yaşadım. 2 bin 500 kişilik bir opera salonu, 800 kişilik konser salonu, oda tiyatrosu, sergi salonları ve bunun yanında en üst katının restoran olarak yapılıyor olması çok önemlidir. Bunun dünyada örnekleri çok fazla var, normal insanları operaya, kültür merkezine çekebilmek için böyle özel kafeler, restoranlar ve müzik merkezleri yapılmıştır." (H.Aysev/A.A.)

F.Altaylı, sukut-u hayale uğramış: “….ATATÜRK Kültür Merkezi’nin yerine yapılacak “yeni Atatürk Kültür Merkezi” ni yıllardır bekler dururum. Büyük, çok işlevli, evrensel önemde, bir mimari başyapıt, kendisi başlı başına bir sanat eseri olacak bir Atatürk Kültür Merkezi hayalim vardı hep…Dün açıklanan projeyi görünce biraz “Sukut-u hayale uğradım” dersem yalan olmaz…Yeni yapılacak AKM güzel mi?..Güzel..Eskisinin modernize edilmiş hali gibi.”

N.B.Karaca, Cumhurbaşkanı’nın ‘elitler’ sözlerine farklı bir yaklaşımda bulunmuş: “Elitler, bir toplumu ayakta tutan sacayaklarından biridir. Bilimsel veya kültürel ya da felsefi anlamda o toplumun verdiği en ileri örnekleri husule getiren ve yüzyıllar sonraya mirası aktaran elit sınıflardır. Bugün elitizm ile elit sınıfın bu kadar yan yana anılıyor ve birbirinden tefrik edilemiyor olmasındaki en temel sebep ise, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesindeki 'halkçı' ama halkı aşağılayan/ dışlayan yaklaşımdır. Bu yaklaşımla hem koca bir medeniyet bakiyesi reddedilmiş hem de yerine zoraki ve taklide dayalı bir kültürel sınıf ikame edilmek istenmiştir. Hâlbuki Osmanlı son dönemindeki Saray âlimleri veya Padişah'ın himayesindeki sanatçılardaki ilmî ve estetik birikimi, kurucu paşalarda veya ona bağlı olan sanatçı kesimde yoktur… Ancak sizce de bu kısırdöngüyü kırmanın ve Kemâl Karpat Hoca'nın, "Osmanlı'dan günümüze elitler ve din" kitabında sorduğu, "Geleneksel tarihi bir toplum ve devlet, kendi iç gücü ile kendisini yenileyebilir mi?" sorusunun peşine düşme vakti gelmemiş midir? Cumhurbaşkanımızın dediğinin aksine, yeni AKM, muhtemelen sadece elit bir grubun opera dinlemek ve sergi gezmek için geldiği bir mekân olacaktır. Ancak bu kötü bir şey midir? Elitlerimizle barışırken, onları da toplumlarıyla barışmaya yöneltecek, kendilerine getirecek bir metodun izini sürmek imkânsız mıdır? Bu sorular kuşkusuz üzerinde düşünmeye değerdir.”

A.Beki; yıkılmadan restore edilmesi tarafındaydı, ama projeyi  olumlu bulmuş ve bir konuya da –benimde hassas olduğum- dikkatleri çekmiş: “…Keşke, davetli listesi tanzim edilirken popülerlik kriter olarak benimsenmiş olmasa, popüler olmadıkları için kamuoyunun yakından tanımadığı, ancak kültür ve sanat hayatının asıl yapıcıları olan bütün önemli isimler ayrım gözetilmeden davet edilse ve davete icabet edenler salona incitilmeden alınsaydı; siyasî sloganların atılmadığı gerçek bir kültür-sanat ortamı sağlansaydı, Tayyip Bey yanına sokulanların değil, sokulmayanların da ellerini sıksaydı, onlarla görüş alışverişinde bulunabileceği bir ortamda, mesela bir yemekte bir araya gelseydi daha etkili bir tanıtım olur, hatta belki buzların belli ölçüde çözülmesi sağlanırdı…”
Ş.Kadak, yeni AKM’den yana ve bir konudan rahatsız olmuş; “..Murat Tabanlıoğlu, AKM'nin temsilden temsile açılan bir mekan olduğunu hatırlattı. Oysa şimdi 365 gün yaşayacak şekilde tasarlandı. 2500 kişilik opera salonunun dışında, oditoryumlar, tiyatro salonları, kafeler, restoranlar ile AKM yeniden hepimizin buluşma noktası olacak 2019 yılında. Buna sadece sevinirim ben. Siz de öyle yapın. AKM'nin içinde 2 bin 500 kişilik opera salonun yer aldığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklandığı halde, hâlâ birileri burada opera ve klasik müziğin artık olmayacağını, programların değişeceğini söyleyip, ortalığı karıştırıcı görüşler beyan ediyor. Bence hepsi gereksiz. Neden AKM, klasik müzik ve opera tutkunlarına da, halk müziği gibi Anadolu'nun kültür ve sanatına da açık ve tek değil çok renkten oluşan tüm 'yi kapsayan ortak bir mekan olmasın? Bence olacak. Böyle bakıp, sevinelim.”

BLOK FLÜT İLE İLGİLİ YAZIMA GELEN ÖNEMLİ BİR MESAJ:

“Selam Göktan bey.."blok flüt" hakkındaki  bu güzel haberiniz için sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Bilal Erdoğan'ın, Türk müziği gerekse blok flüt konusundaki milli görüşüne dayalı savunması  beni sonsuz  memnun etti ve duygulandırdı. Dilli kaval çalgısının 1981 den beri konservatuarımızda (İTÜ TMDK)  tarafımdan yazılan bilimsel metoduyla hâla  sürdürüldüğü, hatta çalgıya ilişkin 2016-17 yılında basılı, son çalışmam olan Türkçe-İngilizce dilli kaval metodunun  bulunduğu malumlarınızdır. Dileğim, yaklaşık iki ay önce, MEB Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’na  bu son çalışmam için yaptığım başvurumun kabul edilmesi, böylelikle dilli kaval çalgısının konservatuarımız dışında ayrıca  MEB’lığına bağlı okullarımız ile Gazi Ünv. Müzik Eğitim Bölümleri’nde de öğretilmesi olacaktır. Selam ve Sevgilerimle... Asst. Burhan TARLABAŞI”

GÜNÜN ŞARKISI:

Yanık Ömer, her savaştan bir yara taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer övünmeden yaşıyor
Kurtuluş savaşında yirmi sekiz yaşında
Mangasının başında, taşıyor
Yanık Ömer, yiğit Ömer siperleri aşıyor
Savaş biter, yanık Ömer köye döner
Köylü bütün bayram eder
Yanık Ömer kutlanır
Nişanlısı mutlulanır
Hey, yanık Ömer attan iner
Pembegül'e bağlar kemer
Köylülere gider haber
Düğüne, düğüne
Eline kına yakar,  başına teller takar
Belinde altın kemer, öyle alana çıkar
Pembe gül allanır,  pullanır
Yanık Ömer'in köyüne düğün alayı yollanır