BIST 9.717
DOLAR 32,48
EURO 34,94
ALTIN 2.435,80

Anladığımızı nasıl anlarız?

Gerçekte bir konuyu anlayıp anlamadığımızı nasıl biliriz?Bunun için nelere dikkat etmemiz gerekir?Çünkü anlamadığınız halde anlamış, anladığınız halde anlamamış gibi olabilirsiniz.

Okullarda, öğretmenlerimiz sık sık sınıfa dönüp; “Anlayanlar el kaldırsın” der.

Genellikle, kimse el kaldırmaz.

Çünkü çoğumuzda el kaldırma fobisi vardır.

Öğrenciler, “Öğretmen bilemeyeceğim bir soru sorarsa, sınıfta rezil olurum, el kaldırdığıma pişman olurum.” diye düşünür.

Evet, el kaldırıldığına pişman eden öğretmenlerimiz az değildir.

Öğrenci bildiği zaman, “Aferin, Tebrik ederim” diye takdir edip yüreklendiren çok azdır ama bilemediğinde öğrenciyi yerin dibine girdiren, hemen not defterine sarılan anlayışta öğretmenlerimiz ne yazık ki çoğunluktadır.

 “Peki, anlamayanlar el kaldırsın?” sorusu gelir ardından.

Buna zaten el kaldıran olmaz.

Çünkü “Neresini anlamadın?” diye hemen bir soru daha sorulur, genellikle.

Öğrenciler bu durumda, “Kim uğraşacak bu sorularla canım. En iyisi anlasan da anlamasan da hiçbir şey dememektir.” diye düşünür.

Elbette ki istisnaları ayrı tutmak kaydıyla, bu yargıyı kaydediyorum.

Öğrencilerle içsel iletişim kurabilen, öğrenciyle uyum halinde olan öğretmenler bu tür sorular sormaz.

Onlar, bu soruların boş ve anlamsız olduğunu bilirler.

Kalibrasyon (insanı okuma) yeteneği gelişmiş bu mükemmel öğretmenler, öğrencilerin bakışlarından durumu fark eder ve anlamadıklarını hissederse; onlar anlayıncaya kadar farklı şekilde tekrar anlatır. Bunun “çocukların kafasının basmamasıyla ilgisinin olmadığını”, kendi anlatım tarzıyla ilgili bir farklılık gerektirdiğini düşünür.

 

Nasıl anlıyoruz?

 

Gerçekte bir konuyu anlayıp anlamadığımızı nasıl biliriz?

Bunun için nelere dikkat etmemiz gerekir?

Hemen, “Yok artık!  Bunun için de bir şeylere mi dikkat etmek lazım? Ne var bunda, anladıysak anlamışızdır.” demeyin.

Durum hiç de öyle değil. Çünkü anlamadığınız halde anlamış, anladığınız halde anlamamış gibi olabilirsiniz.

Bu durum, bazıları için içinden çıkılması zor bir öğrenme sorunudur.

Bir konuyu anlayıp anlamadığınızı dört şekilde bilebilirisiniz.

1- Anladığınızı kendi ifadelerinizle doğru olarak anlatabiliyorsanız anlamışınız demektir.

İşte tam bu noktada, çok “saçma” bulduğum bir eğitim (?) anlayışını dile getirmeden geçersem, çatlarım

Bazı öğretmenler, sınavlarda ya da derste öğrencilere bir soru sorduğunda, öğrencilerin aynen kendi anlattığı ifadelerle cevaplandırmalarını istiyor.

Yani öğrenci, sınavda ya da derste aynen öğretmenin ifadelerini kullanarak soruyu cevaplamak zorunda.

Böyle bir anlayışa, en hafif ifadeyle; “Yuh olsun!” diyorum.

Oysa kendine ait ifadelerle soruları cevaplayan öğrenciyi alnından öpmek gerekir. O öğrenci, geleceğin bilim adamı olmaya adaydır ve konuyu, öyle ezberci kafaya sahip bir öğretmenden neredeyse daha iyi anlamış, içselleştirmiş ve özümsemiş demektir.

Lafı sündürdüm, ama bir ekleme daha yapmak istiyorum.

Bazı öğretmenler de ev ödevi olarak, “Kitabınızdan şu beş sayfayı olduğu gibi defterinize yazın gelin” diye ödevler veriyor.

Eğer bir öğrenciyi dersinizden nefret ettirmek ve faydasız bir çalışma yaptırmak istiyorsanız en isabetli seçim bu ödevdir.

Böyle bir öğretmene, “Lütfen öğretmenliği bırak, fotokopicilik yap” derdim.

Bu işkence yöntemini de, suçluları konuşturmak için emniyette kullanmalarını önerirdim.

Oysa öğretmen, “Şu beş sayfayı okuyun, ne anladıysanız ya da aklınızda ne kaldıysa yazın” diye ödev verse bu da tadından yenmez türde etkili ve faydalı bir çalışma olurdu.

2- Anladığınız konuyla ilgili beyninizde net bir film görebilmek, anladığınızı gösterir.

Bu daha çok görsel öğrenme stratejisine sahip öğrencilerin özellikleridir.

3- Konuyla ilgili sorulara doğru cevap veriyorsanız konuyu anlamışınız demektir.

4- Konuyu anladığınızı, hissederek fark edersiniz.

Ancak, anlayıp anlamadığınızı hissetmek, gerçekçi bir anlama yöntemi değildir ve sizi yanıltabilir. Çünkü anladığınız halde anlamadığınızı hissedebilirsiniz. Buna “geç anlama” sorunu denir. Ya da anlamadığınız halde anladığınızı hissedebilirsiniz buna da “erken anlama” sorunu denir. Bu durumda, en gerçekçi gösterge sorulardır. (Bu konuyu, “Anlama sorunları ve çözüm önerileri” yazımda ele almıştım. İlgilenenler o yazıma bakabilirler.)

Sonuç olarak; anlayanlar el kaldırsın lütfen!

 

Dr. Sami Ulus Hastanesi doktorlarına teşekkür!

 

Dr. Sami Ulus Hastanesi, Türkiye'nin önde gelen başarılı çocuk hastanelerinin başında yer alıyor. 92 asistanı, 159 uzman doktor ve diğer sağlık çalışanlarıyla birlikte, 790 kişilik uzman kadrosuyla 416 yatak kapasiteli bir hastane.

Geçtiğimiz günlerde, hastanede görevli asistan ve uzman doktorlara yönelik, "Hasta doktor iletişimi" ve "Duygu yönetimi" konularında bir eğitim verdim.

Buradan, yoğun çalışmalarına rağmen ilgilerinden dolayı asistan, uzman ve hemşire arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.