Zekeriya Beyaz medya meddahı mı?
Abone olMedya üzerine kafa yoran Ekrem Dumanlı medya meddahlarına neşter attı. Dumanlı bu kez de Ramazan'ın vazgeçilmez figürlerinden Zekeriya Beyaz'ı yakın plana aldı.
Pazartesi günleri medyanın kronik sorunlarıyla ilgili kalem
oynatan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın
gündeminde bu kez medya meddahlığı vardı. Ramazan aylarında
ekranların vazgeçilmez konuklarından bira haline gelen Zekeriya
Beyaz'ı 'medya meddahı olarak nitelendiren Dumanlı, "Cem Yılmaz,
Nejat Uygur ve medyanın meddahları" adlı yazısında ilginç
tespitlere yer verdi:
Yazı: Ekrem Dumanlı
Kaynak:
Haftanın en manidar esprisi Cem Yılmaz’dan geldi. Ağaç dikme
kampanyasına katılan ve nükteleriyle insanları kahkahaya boğan Cem
Yılmaz, “Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın oruç açmakla ilgili sözlerini
nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruya, “Ben bu konularda
Zekeriya Hoca’dan daha ciddiyim.” şeklinde cevap vermiş.
Doğrudur; hemen her konuyu ti’ye alan ve hemen herkese iğneleme
yapan sanatçı, mukaddeslere dokunmamaya gayret eder. O, bazıları
gibi şöhretin zirvesine tırmanınca insanları inançlarından dolayı
rencide etmedi. O yüzden halkın sempatisini hiç kaybetmedi ve
yıllardır zirvelerde. Sanatçıya yakışan da budur. Herkes gibi
sanatçının inançlı olup olmaması kendi tercihidir; ancak unutmamak
gerekir ki inanca saygı, halka saygıdır.
İletişim aktörleri, inanç konusunda dikkatli olmak
mecburiyetinde!
Hiç unutmam; 1995’in sıcak bir pazar günüydü. Kültür-Sanat
sayfasına bakıyordum. Pazar sessizliğini bozan bir hadise yaşadık.
Santraldan arayan görevli, Nejat Uygur’un gazeteye geldiğini ve
yetkili bir şahısla görüşmek istediğini söyledi. Yukarıya davet
ettim. Birkaç dakika sonra odaya kara gözlükleriyle Nejat Uygur
girdi. Nasıl mahzun, nasıl mahcup; anlatamam. Diyor ki;
“Gazetenizde bir okur mektubu yayınlanmış, o mektupta benim dinle
alay ettiğim ve insanları rencide ettiğim söyleniyor. Bahsettiği
oyunun metin yazarı ben değilim. Yine de bir seyirciyi küstürmüş,
onun inancına ilişerek hata yapmışsam lütfen adresini, telefonunu
verin irtibat kurup o insandan özür dileyeceğim.” Şaşırmıştım.
Nejat Uygur’un bu kadar nazik ve narin bir insan olduğunu
bilmiyordum...
Söz konusu inanç olunca, iletişim aktörleri çok dikkatli olmak
mecburiyetinde; çünkü hayatı paylaşmak “öteki”ne saygı duymayı, en
azından katlanmayı gerektiriyor. Hele bir adam, dini konularda
uzman olduğunu iddia edip, kamera gördükçe kendinden geçiyorsa; ne
söylediğine daha da dikkat etmek zorunda. İlmi sıfat taşıyan bir
insan, Ramazan meddahlığına soyunmamalı. Dinleyenleri utandıracak
fıkralar anlatmak ile İslami bilginin nezaketi arasında uçurumlar
var. Magazin programlarının şaklabanı olmak ile dini konularda
uzman olmak arasında yeryüzü ile gökyüzü mesafesi kadar fark
var.
Tek suçlu meddahlar değil kuşkusuz; bu tip insanları baştan çıkaran
biraz da medya. Her dönemde sansasyon yapacak birilerini bulmayı
üzerine vazife sayıyor medya. Kurban gelir “Tavuk da kesilebilir
mi?” sualleri yöneltilir. Ya da ipini koparan boğaların üzerine
saatlerce yayın yapılır. Sanırsınız Kurban Bayramı sadece boğa
kovalamaktan ibaret. Ramazan gelir “Sakız orucu bozar mı?” soruları
tevcih edilir. Sanırsınız susuzluktan insanların dudağı çatlamış da
bir çıkış yolu arıyor...
Medya, dini meselelere ciddiyetle, saygıyla yaklaşacak ki köyün
delisi rolüne soyunmuş bir kısım insanlara gün doğmasın. Diyanet
İşleri Bakanlığı, geçenlerde aynen şu cümlelerle sıkıntıyı dile
getirdi: “Yazılı ve görsel medyada oruç ibadetiyle ilgili her
ilmihal kitabında bulunabilecek tali ve ayrıntı bilgilerin
saptırılarak magazin konusu haline getirilmesi ve bunun geçmiş
yıllarda olduğu gibi kitleler önünde pervasızca tartışılması,
Ramazan’ın oluşturduğu huzur iklimini zedelemekte ve manevi
atmosferini gölgelemektedir. Bazı bilim adamlarının, bu atmosferi
pekiştirici ve bilgilendirici faydalı konular yerine, bu gibi
tartışmalara çanak tutması da dindar halkımızı derinden
üzmektedir.” Diyanet’in tepkisi doğrudur. Lütfen Batı basınına
bakın Thanksgiving (Şükran Günü) gibi, Noel gibi az buçuk dinin ve
geleneğin bulaştığı günler böyle laubali bir üslupla mı
veriliyor?
Nedendir bilemiyorum; bizde dini konuları sulandırmak çoğu kez
maharet sanılıyor. Mesela bir TV kanalı ana haber bültenine
sulandırılmış, magazinleştirilmiş -daha doğrusu bayağılaştırılmış-
bir Zekeriya Beyaz açıklamasıyla başlıyor ve 15-20 dakika bunu
tartışıyor. Sadece oruç değil, söz konusu ezan olduğunda da, Kurban
olduğunda da, hac olduğunda da, bayram olduğunda da benzer bir
tutuma rastlanıyor. Oysa bahsi geçen konular, bir yönüyle
insanların manevi dünyalarıyla ilgili; diğer yönüyle kültürel
değerler ile. Milletin hayatından bayram heyecanını çıkarsanız
sadece çocukluk yıllarını yok etmez; aynı zamanda milli kimliğimizi
derin bir boşluğa atmış olursunuz. Hepsi böyledir; iftar sevinci,
teravih lezzeti, hac coşkusu...
Medya insana yönelmeli, insana! Ona yöneldikçe birey gerçeğini de,
toplum hakikatini de yeniden keşfedecek ve o gün ülkenin en popüler
mizahçısı, en popüler “uzman”ı için “Bu konularda ben ondan daha
ciddiyim” demek zorunda kalmayacak.