Zaman yazarı Balyoz'u fıkrayla anlattı
Abone olBalyoz davasında yankı uyandıran kararlar köşe yazarlarının da gündemindeydi.
3 komutanın 20'şer yıl hapis cezası aldığı Balyoz davası
köşe yazarları değerlendirdi. Sanıklara cezanın yağdığı davayı
yorumlayan yazarlardan kimi kararı destekledi, kimi de yargıyı ve
AK Parti'yi hedef aldı.
Zaman yazarı Bülent Korucu, balyoz sanıklarının halini suçüstü yakalanan sanığın, hakimi oyalamak için duruşmada izlediği yöntemi fıkrayla anlattı.
İşte yazarların Balyoz yorumları:
Ertuğrul Özkök (Hürriyet): Hayırlı oldu mu?
Bu kararlar haklarında hayırlı olur mu? Bir de şu soru var:
Bu kararlar ülke hakkında hayırlı olur mu? Karar daha ortada.
Henüz soğumamış.
Kimse bilemez...
Olsa olsa karine ile çıkarırız. Tarihe bakarız, o ne diyor
dinleriz.
Çünkü böyle olağandışı davalar hakkındaki kararı, sadece o
mahkemenin hakimleri vermiyor.
Tarihin de bir kararı var.
Üstelik onun temyizi de yok...
Bir de adalet duygusu.
Yani öteki dünyada vereceğimiz hesaplar.
SİLİVRİ ZİNDANI BASTİLLE’DEN FARKLIYSA
Geçmişe bakarsak; Olağandışı dönemlerde mahkemelerin verdiği
kararlar, verenler hakkında hayırlı olmamış. Tarih önünde hiçbir
zindanın, hiçbir Bastil’in masuniyeti olmamış...
Silivri’nin ki olur mu...
Hadi onlar için olur veya olmaz...
Ama memleket için olur mu?
Askeri vesayetin kalkması yolunda bir adım...
Evet...
Ama askeri vesayeti kaldırmak için bile olsa; adalet adalettir.
Vicdana sığmayan kararlarla, askeri vesayeti kaldırabilirsiniz.
Ama herkes emin olsun ki; zedelenen bir adalet duygusunun
demokrasiye vereceği zarar; Askeri vesayetinkinden kat kat
fazladır.
Yazının tamamı için
ZAMAN YAZARI BALYOZ SANIKLARININ HALİNİ FIKRAYLA ANLATTI. SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Bülent Korucu (Zaman): Avukatsız karar adil mi?
Balyoz avukatları eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmemesini savunma hakkının ihlali olarak öne sürüyor. Halbuki dönemin KKK Kurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt tanık olarak dinlendi. Tartışma konusu plan seminerini denetleyen ve raporlara vakıf olan da bu isimlerdi. O tanıklıktan umduklarını bulamadılar. CD'lerle ilgili TÜBİTAK raporlarını görmezden geliyorlar. Ve asıl delil niteliğindeki ses kaydı ve tanık ifadelerini reddedemediklerinden yok sayıp, darbeyle doğrudan ilgisi olmayan adres karışıklıklarını gündemde tutmaya çalışıyorlar. Gölcük Donanma Komutanlığı'nda belgelerin asılları ve bilgisayar hard diskleri ele geçirildikten sonra CD'ler hakkındaki tezleri de çürüdü.
Balyoz sanıklarının tavrını şu fıkraya benzetiyorum. İstanbul'da cinayetten suçüstü yakalanan adam mahkemeye çıkmış, hakim 'Anlat bakalım' deyince memleketinden başlamış. Saatler geçiyor adam hâlâ İstanbul'a bile gelememiş. Yargıç 'Bırak bunları İstanbul'a gel' dedikçe adam 'He geleyim de beni as öyle mi?' diye içinden söylenirmiş. Balyoz darbe davasında 21 ay süren yargılamalarda savunma yapan sanıklar, bitme aşamasına gelmiş yargılamaya yeni baştan başlamak istiyor. Madem mahkeme bu kadar kötü, yargılama adaletsiz, bir an önce bitsin; Yargıtay'a AİHM'ye gitme şansı doğsun. Neden mahkemenin kararını engellemeye çalışıyorlardı?
Yazının tamamı için
BEKİR COŞKUN ATEŞ PÜSKÜRDÜ. SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Bekir Coşkun (Cumhuriyet): Mahkeme
Hukuk mantığı:
Fazlasıyla vardı...
Onun için mahkeme çağırınca, yurtdışından ilk uçağa atlayıp 34 saat yol gelen subayı görür görmez “Yurtdışına kaçar” diye anında tutukladılar...
O yiğit asker, yurtdışından karısına telefon açmıştı:
“Az daha uçağı kaçıracaktım...”
*
Deliller:
Nedense devletin polisi, istihbaratı getirmedi... Bir gazeteci bavul içinde getirdi, baktılar ki delilmiş...
İçinde yok yok...
Diyelim ki 2003 yılında yazılmış belgede, 2007 yılında adı değiştirilmiş sokağın yeni adı var... 2003 yılında adı geçen şirket ise beş sene sonra kurulmuş...
*
Ve karar:
2007’de verilmişti...
Dün okundu...
Hapisteki askerlerden çok, şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin imama göre dizaynıyla ilgiliydi aslında... Ne kadar cumhuriyetçi, Atatürkçü subay varsa böylece sepetlendi... Şu andaki kadrolar getirilip oturtuldu size...
*
(Tüm bu olanları tarih kitaplarına koymayın...
Çocuklarımız okuyup utanmasınlar...)
Ayrıntılar için
ILICAK BALYOZ'U NEDEN LÜZUMLU
GÖRDÜ? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Nazlı Ilıcak (Sabah): Balyoz davası ve askeri vesayet
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım bile, kendini savunmak
için Gülen Cemaati'nin tertibi iddiasına sığındığına göre,
Balyozcuların bu gerekçeyi kullanmalarına şaşmamak lâzım. Zira
belgeler düzmeceyse, "Kim yaptı?" sorusunu
cevaplandırmak gerekir.
11 ve 17 nolu CD'lerde, hem 1. Ordu'daki Plan Semineri görüntüleri
ve konuşmaları var, hem de Balyoz adı altında yer alan Oraj, Suga,
Sakal, Çarşaf gibi eylem planları. Bu CD'lerdeki bilgilerin aynısı,
daha sonra Gölcük'te İstihbarata Karşı Koyma Birimi'nin parkesinin
altında saklanan 5 nolu Hard Disk'te çıktı. Ama "CD'ler
düzmece" diyenler ve bunu Gülen Cemaati'ne atfedenler
yılmadı. Hard Disk'e de bu kayıtların onlar tarafından düşürüldüğü
belirtildi.
Konu daha çok tartışılacak. Ben de üzerinde yazacağım ama şimdilik
sonuçtan büyük bir memnuniyet duymadığımı söylemek isterim. Benim
için önemli olan -askeri vesayetin sona ermesi
adına-, darbe teşebbüsünün yargılanmasıydı. Ama askerlerin
cumhuriyeti korumak ve kollamakla kendilerini
görevli addettiklerini, bu yüzden darbeye kalkıştıklarını
biliyorum. Türkiye, 1960 darbesinden sonra askeri vesayet sistemi
içine girdi. Siviller ve askerler bu anlayışa göre şekillendi.
Bu tavır yanlıştı, fakat Türkiye'nin bir
gerçeğiydi.
Balyoz'un yargılanması, yanlışın vurgulanması ve doğru istikametin
gösterilmesi açısından lüzumluydu.
Yazının tamamı için
ALTAN'A GÖRE BALYOZ NEDEN EN
KİBİRLİ DARBE GİRİŞİMİYDİ? SONRAKİ
SAYFADA
[PAGE]
Ahmet Altan (Taraf): Balyoz ve
sistem
Herhalde darbe girişimlerinin en
“kibirlisi” Balyoz harekâtıydı.
Çok açık, çok pervasız yapmışlardı. Teybe kaydettikleri
konuşmaları, “İsrail gibi ezelim” önerileri,
hakiki isimlerle düzenlenmiş fişlemeler, tutukluların toplanacağı
yerler.
Saklamaya bile uğraşmamışlardı.
Emirlerin hiçbirine uymamışlardı.
Darbenin lideri, Genelkurmay Başkanı’na hakaret etmiş, daha sonra
bunu açıklamıştı.
MİT Başkanı’nın “Birinci Ordu darbeye hazır”
dediğini gazeteciler günlüklerine yazmıştı.
Her şey ortadaydı.
Asla yargılanabileceklerini düşünmemişlerdi.
Yargılandılar.
Çok ağır cezalara çarptırıldılar.
Eğer darbeyi gerçekleştirebilselerdi, listelerine yazdıkları
isimlerden çoğu bugün hayatta olmayacaktı.
Darbecilerin aldıkları cezalar, bundan sonra darbeyi düşünecek
olanları caydıracak bir örnek oluşturacaktır.
Mutlaka darbeyi aklından geçirenleri geriye püskürtecek
“hukuki bir çerçeveyi” sağlamlaştırmak, darbenin
düşünülemeyeceği “demokratik bir sistem” kurmak
gerek.
Balyozcular cezalandırıldı ama biz “demokratik bir sistem”
kuramadık.
Uludere’den bu yana çok kuşku verici olaylar yaşıyoruz.
Uğursuz bir hazırlık, en azından bir “niyet”
kokusu var bütün yaşananlarda.
33 asker olayını hatırlatan Bingöl baskını daha yeni içimizi
dağladı.
Facia, baştan aşağıya şüpheli sorularla dolu.
VATAN YAZARINA GÖRE DAVVA YENİ
BAŞLIYOR. SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Mustafa Mutlu (Vatan): Balyoz davası şimdi
başlıyor!
Sizin büyük bir olasılıkla şu anda öğrenmiş olduğunuz
kararların sanıkların lehinde ya da aleyhinde olması hiç önemli
değil...
Balyoz davası; yapılan yeni düzenlemeyle “hukuksuzluğu” zaten kabul
edilen “özel yetkili bir mahkeme”de yapıldı ve yukarıda sadece bir
bölümünü anlattığım usulsüzlüklere imza atıldı.
Şimdi önümüzde en az 3-4 yıllık bir Yargıtay süreci var...
Oradan çıkacak karara göre belki bu yargılama sil baştan yeniden
yapılacak... En az 2-3 yıl da böyle geçecek...
Sonra tekrar Yargıtay süreci; o da 2-3 yıl daha demek!
Yani bugün verilen kararların kesinleşmesi için 7 ile 10 yıl
arasında bir süre geçecek...
Sonuçta yukarıda anlattığım usulsüz yargılamayla dün hüküm giyen
sanıklar, en az bu kadar süre daha “zan” altında kalacak...
Ve gerçek adalet, en erken 7 yıl sonra yerini bulacak!
Belki bu sanıkların birçoğu o zaman hayatta bile olmayacak, belki
de aklandıklarını bile göremeyecek...
Yazının tamamı için
FİKRET BİLA TUTUKLULARIN YENİ UMUT KAPISINI YAZDI. SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Fikret Bila (Milliyet): Tutuklular için yeni umut Anayasa Mahkemesi
Tutuklu yargılanan sanıklar, tutukluluk hallerinin
kaldırılması için 23 Eylül’den sonra başvururlarsa, yine ret kararı
alırlarsa, buna yapacakları üst mahkemedeki itiraz da reddedilirse,
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilecekler.
“Tutukluluk kalkabilir”
Bireysel başvuruda bulunmaları halinde ne olacağını da Kılıç’a
sordum:
* Bireysel başvuru sonucunda eğer Anayasa Mahkemesi’nde oluşturulan
bölüm, tutukluluk halinin bir hak ihlali olduğuna karar verirse,
tutukluluğa hükmeden alt mahkeme buna uymak zorunda mı?
- Evet, uymak ve tutukluluk halini kaldırmak zorunda. Çünkü Anayasa
Mahkemesi’nin bu bölümü hak ihlaline hükmederse bu ihlalin nasıl
ortadan kaldırılacağını da kararına yazacak ve alt mahkeme de bu
karara uyacak. Eğer tutukluluk halinin hak ihlali olduğuna
hükmederse alt mahkeme tutukluluğu kaldıracak.
“Her ay başvurabilirler”
Kılıç’a, tutuklu sanıkların her ay tahliye talebinde bulundukları
ve mahkemenin yeniden ret kararı verdiği de hatırlatılarak, bu
halde tutuklu sanıklar her aldıkları ret kararına karşı Anayasa
Mahkemesi’ne başvurabilirler mi, diye de soruldu.
Kılıç, “Evet her ay başvurabilirler” yanıtını verdi.
AİHM’ye yakınlaşma
Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının tanınması önemli bir
hukuk yolu.
AİHM, Anayasa Mahkemesi’ni iki yıl boyunca gözleyecek. Bu süre
içinde Türkiye’den bireysel başvuru kabul etmeyecek. Önce Anayasa
Mahkemesi’ne başvuru hakkınızı kullanın, diyecek.
İki yıllık gözetim sonucunda Anayasa Mahkemesi’ndeki başvuru
yolunun etkin bir denetim kurumu olarak işlev gördüğü sonucuna
varırsa, artık Türkiye’den Anayasa Mahkemesi yolunu tüketmemiş
kişilerin başvurularını kabul etmeyecek.
Yazının tamamı için
CAN DÜNDAR FATURAYI AK PARTİ'YE NASIL KESTİ? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Can Dündar (Milliyet): Balyoz, siyasi bir
davaydı
Her devrin simge siyasi yargılamaları vardır.
1920’lerinki İzmir Suikastı davasıdır.
1960’larınki Yassıada davası...
AKP devri, Silivri mahkemesiyle anılacak.
Balyoz Davası, konjonktürel bir davaydı. Siyasal güç dengesinin
asker aleyhine değişmesi sayesinde yapılabildi ve beklenen sonuç
geldi.
Bir demokraside yeni seçilmiş hükümete karşı ordu içinde darbe
planlanması kabul edilemez. Ama mahkeme, baştan beri sahte
delillerle, hukuksuz yargılamasıyla öne çıktı; kamuoyunda Balyoz’un
“darbe yargılaması” değil, ilerici subayları safdışı bırakmaya
yönelik “Hükümet tezgâhı bir siyasi dava” olarak görülmesine yol
açtı.
Üç şeyi önemsiyorum:
Darbe meselesinin artık gündemden düşmesini...
Komutanların “iyi hal” göstermeyip dik durmasını...
Ve belki de ilk kez adaletsizlikten canı yanan asker ailelerinin,
lojmanlarından sokağa çıkıp “adil yargılanma” talebiyle
örgütlenmesini; sivil eylemin, demokratik dayanışmanın gücünü
keşfetmesini...
Darbelerin çağı bitti; artık asker aileleri de ses verip
mağdurların demokratik hak mücadelesi içindeki yerini
alıyor.
Yazının tamamı için