Bütün yollarımızı ayırdık, kendimizden başkasına
yürüyecek yer kalmayana kadar.
Ve bu iki ayak mesafesinde daracık yollardan, sadece kendimiz
gibi olanlar gelsin istiyoruz.
Eskiler "bir insanı tanımak istiyorsan, onunla yolculuk
yapmalısın" derler.
Bir de insan dostunu en iyi yolculukta tanırmış...
Artık ne tanımak istiyoruz kimseyi, ne de yoldaş
olmak.
Menzili aynı olsa da farketmiyor...
Kesişen yollar kimin umrunda ki?
Kestirmeler varken...
Evet, öylesine ayrıldı ki yollarımız, hergün aynı
yollardan geçtiğimiz insanlar bile öteki artık bize.
Misal komşu Ayşe teyze, sırf bizimle aynı partiye oy vermedi
diye selam vermek bile gelmez oldu içimizden.
Bu kadar siyasallaştık, bu kadar kutuplaştık yani.
Hep söylenip duruyoruz değil mi?
"Kutuplaştırıldık"...
Gerçekten öyle mi acaba?
Gerçekten, sadece siyasetin o keskin, çatışmacı dili mi
bize bunca ayrılığı reva gören?
Yoksa işimize mi geldi suçu siyasetçilere atıp, ayrılık
türküleri söylemek.
Ne kadar da meraklıymışız daha dün birlikte çay, kahve içtiğimiz
insanlara "hain, satılık, beyinsiz, falan falan "
demeye.
Hadi siyasetçi oy topladı, sen ne topladın bu
süreçte?
Daha fazla öfke, daha fazla kibir, daha fazla hırs, daha fazla
unutkanlık ve daha fazla yalnızlıktan başka?
Oysa bu topraklar gücünü kendinden olmayana gösterdiği saygıdan,
tahammülden ve birlikte yaşama becerisinden almıyor muydu?
Her yol ayrımında biraz daha unutmak gerekiyordu geçmişi.
Ve daha sıkı iliklemek öfkemizi kibrimize...
Nitekim öyle yaptık.
Unuttuk ayrılırken, köklerimizin birleştirdiği ne
varsa...
Sırf bizimle aynı düşünmüyor diye bir arkadaşımıza, akrabamıza,
komşumuza ve çevremizde kim varsa; yüzüne söylemediklerimizi sosyal
medyadan püskürtmenin rahatlığını keşfettiğimizde, o bir fincan
kahvenin hatrı çoktan ortadan kalkmıştı bile.
İnandığımız düşünceleri, değerleri savunurken, savunulamaz bir
insan haline dönüştüğümüzü farketmedik.
"Nerede, ne zaman ve nasıl ayrıldı yollarımız?" bunu hepimiz çok
iyi biliyoruz.
"Ne zaman bu hale geldik?" sorusunun cevabı,
içimizdeki küçük "ben"lerin Kaf Dağı'nda
gizli.
Hamuru "biz"le yoğrulan bir toplum için bu yol çıkmaz sokak.
Peki bunca ayrılan yollarımız nerede
birleşecek?
Hergün bir kez daha haklı çıkmanın tadına varmak için başımızı
çevirip bakmadığımız haksızlıklar, gün gelip bizi bulduğunda
mı?
Kazanmanın şehvetiyle, kaybetmenin öfkesiyle yıktığımız
gönüllerin, kırdığımız dostların gün gelip bir selamını
aradığımızda mı?
İçine düştüğümüz bu savaş halinin bir kısır döngüden öte
gitmediğini ve bizi hep aynı yerimizden vurduğunu anladığımızda
mı?
Belki de...
Belki de sadece "neyi kaybettiğimizi hatırladığımız
yerdedir" tüm ihtiyacımız olan...